• Kurdî
  • Türkçe

  

YJA STAR

ANA SAYFA / MAKELE

 

  1. Buradasınız:  
  2. Anasayfa
  3. ÖNCÜLERİMİZ

EVREN BAKIŞLI ÖNDERLİKLE BÊRÎTANLAŞMAYA

Dünyayı, evreni, canlıları yüreğinde büyütmüş bir Önderliği yazmak, anlatmak kesinlikle yetersiz kalacaktır. Bizim en temel ideolojik beslenme kaynağımız böyle bir Önderliği okuyup canlandırmaktır. ¨Anlamak özgürlüktür¨ diyor Önder APO. Okudukça derinleşiyor, derinleştikçe kendi özümüze dönüyoruz. Özümüzle bütünleştikçe Önderliğin felsefesini, ideolojisini anlama seviyesine ulaşıyoruz. Hiç kimsenin bize şu ana kadar veremediğini, vermediğini Önder APO yokluktan var ederek, biz Kürtlere ve özellikle de kadınlara verme çabasındadır. Önder APO tüm bunları bir halkın kendi kökünde, dilinde, özünde yaşayabilmesi için yaptı. Hiçbir zaman kendini düşünmeden, bireysel çıkarlara girmeden büyük düşünce ve mücadelesiyle kendini feda etti. Buna ilk olarak zihniyet devrimini gerçekleştirerek başladı. Bizler de APO klanının savaşçıları olarak her ne kadar yetersiz kalsak da Önder APO` nun fedaileriyiz. Bize düşen Önder APO`yu duygu boyutunda sevdiğimiz kadar ideolojik ve düşünce boyutunda da anlamak ve pratikleştirmektir. Bu konuda Önder APO her zaman bizleri eleştiriyor, kendimizi geliştirmememizin ve her şeyi Önder APO`nun omuzlarına bırakmamızın bir sonucu olarak Önder  APO düşman tarafından hedef alındı. Bu nedenle de Önder APO İmralı zindanına girmesine bir sebep olarak da bizlerin bu yetersiz yoldaşlık pratiğimizi gösterdi. Düşman Kürt halkına ve kadınlarına nefes olmuş bir Önderliği hedef alarak Kürtleri ve kadınlarını nefessiz bırakmak istiyor. Ama yaşananlar aslında düşmanın ne kadar yanıldığının bir kanıtı gibiydi. Önder APO fiziki olarak yanımızda olmasa da İmralı gibi bir işkence sisteminin içinde dahi düşünceleriyle, varlığıyla her an bizlere nefes olmaya devam etmiştir. Bu tabiki yine bizlerin yeteneklerinden ziyade Önder APO`nun bizleri onuruyla yaşayabilecek özgür, devrimci insanlar yapma arzusundan kaynağını almaktadır. Eğer bugün kadının varlığından, mücadelesinden bahsedebiliyorsak bunu tabi ki Önder APO`nun sonsuz çabalarına borçluyuz. Kadına savaştan, mücadeleden anlamayan, değersiz bir meta gözüyle bakılan bu sistemde tarih de sayfalarını kadına kapatmıştı. Önder APO kadının hak ettiği gerçek kimliğini tüm dünyanın gözleri önüne serdi. Bu özgür dağlarda kadını tanrıça kutsallığı mertebesine yükseltti. Kadının gerçek güzelliğini, iradesini, gücünü, Ş. Zilan, Ş. Bêrîtan kahramanlığında görmek mümkündür. Bêrîtanlaşmak; büyük bir yaşam iddiasıyla anda oluşmaktır. Bêrîtan yoldaş ölçüsüzlüğe, ilkesizliğe, parti içi sorunlara karşı çözümün komutan kişiliğini, teslimiyete ve ihanete karşı direnişin fedai kişiliğinin temsilini yaparak adını tarih sayfasına onurla, zaferle yazmayı başarmıştır. Heval Bêrîtan kendisini sürekli olarak Önderlik düşüncesiyle beslemiş, yaşamında da buna göre yaşayan bir komutan olmuştur. Yaşamı bütünlüklü ele alarak kendisini hem ideolojik hem de askeri anlamda geliştiren bir arkadaş olmuştur. Bir komutan olarak savaşta,  yaşamda yerini almış, her anlamda kendisini özgürlük savaşımıyla bütünleştirmiştir. Savaştıkça özgürleşen, özgürleştikçe güzelleşen , güzelleştikçe sevilen felsefesiyle Özgür Kadın Kimdir? sorusuna da en anlamlı cevabı yine kendi yaşam pratiği ile vermiştir. Bizim de Bêrîtan çizgisinde yaşayıp, bu çizginin ardılları olmamız ve layık olmamız onurlu bir yaşamın gereğidir. Önder APO`nun kadın onurunun, özgürlüğünün, gururunun direniş sembolü olarak tanımladığı Bêrîtan yoldaş sadece kadınlara değil, kadınla özgür yaşam temelinde yoldaşlık yapmak isteyen herkese ışık olmayı başarmıştır. Önder APO’yu anı anına okuyan, anlayan ve ilk defa Önder APO’nun romanının yazma kararlılığında olan Heval Bêrîtan Önder APO’ya olan bağlılığının sadece duygusal bir bağlılık olmadığını, duygusal olduğu kadar ideolojik bir anlama düzeyine ulaştığını göstermiştir. Kalemiyle, fikirleriyle, ideolojide ve örgütlemede başarılı olduğu kadar bu başarılarını askeri alana akıtmış savaş pratiğinde de koparıcı ve güçlü duruşuyla gerçek bir komutanın nasıl olması gerektiğini hepimize miras bırakmıştır. Savaştaki başarılı duruşu, yaşama olan sevdası, bu sevdasını ülkesiyle, özgürlük savaşımıyla birleştirmesiyle ¨TESLİM OL SANA BİR ŞEY YAPMAYACAĞIZ¨ çağrılarına  BIJÎ SEROK APO sloganını haykırarak kendisine takılmak istenen kölelik zincirlerini kırıp, özgürlüğün, direnişin, bağlılığın sembolü olmuştur. Bugün Heval Bêrîtan’ın en büyük hayallerinden biri olan ‘Sıra sıra kadın arkadaşların patikalardan süzüldüğünü görme’ isteği yerine gelmiş, kadın arkadaşlar her yerde kendi özgün birliklerini kurmuş, kadın ordulaşması sömürgeci faşist güçlere karşı savaşta öncülük yapar duruma gelmiştir. Büyük eylemiyle hayaline kavuşarak kadın ordulaşmasının öncü komutanı olmuştur. Ve şimdi bu dağlarda binlerce Bêrîtan, Zilan, Agit Avaşin`de, Metina`da, Zap`ta, Kürdistan`ın her karış toprağında özgürlük bayrağını dalgalandırıyor, bunun onurlu savaşını veriyor. Bizler de bu yolda, ancak  Bêrîtan çizgisinde yaşayarak ve mücadele ederek yetersiz yoldaşlığımızın öz eleştirisini gerçek anlamda verebilir, tarihe düşen bu karanlık günü aydınlığa evirebiliriz.  

Ayrıntılar
Oluşturuldu: 04 Ekim 2023
Görüntüleme: 160

SEVGİ VE EMEĞİN KOMUTANI; ROJDA KOTOL

2022 yılının 21 Martında Zap alanında bulunan gerillalar çok coşkulu bir Newroz kutlaması yaptılar. Newroz’u dağlarda karşılamanın duygusu yücedir, o gün bir gerilla bayramı gibidir Kürdistan dağlarında. Doğanın yeşile durduğu, her şeyin yeniden canlanmaya başladığı, ruh kazandığı o zamanlar gerilla da yeni başlangıçları adımlar. Ateşin etrafında tutulan özgür halaylarda sloganlar atar, zafer için sözleşirler. 2022 Zap Newroz’u da özellikle Zap gerillalarının böyle yüce anlamlar yüklediği bir gündü. Onlar belki de hemen o günlerde başlaması muhtemel bir işgal operasyonuna karşı geliştirecekleri direniş için hazırlanıyorlardı. Kucaklaşmalar, mutlaka tekrar buluşmak üzerineydi. Bazı arkadaşlar da ‘savaştır, belki bir daha görüşemeyiz’ diye birbirlerine daha sıkı kenetleniyorlardı. Coşkunun, moralin, heyecanın, hüznün, buluşmaların ve ayrılıkların iç içe yaşandığı bir atmosferdi Zap Newrozu. Bu yoğunlukta sürekli halayın başını çeken, kıpır kıpır hareketleriyle bir an bile yerinde durmak bilmeyen, sürekli sloganlar atan ve zılgıtlar çeken bir kadın arkadaşa ilişti gözüm. Onu ilk defa görüyordum. Hareketliliği ve sempatik tavırlarıyla adeta bir çekim merkezi gibi herkesi etrafında toplamayı bilen bu kadın arkadaşı Newroz bitene kadar da hayranlıkla izledim. Sonra yanımda duran başka bir arkadaşa, onu işaret ederek ‘bu kadın arkadaşın ismi nedir’ diye sordum. ‘Rojda arkadaştır, Rojda Kotol’ dedi. Newroz gününden sonraki 3 gün de Şehid Xursi şikeftinde Rojda arkadaşla beraber kalma fırsatımız oldu. Beraber kaldığımız her anda ona dair şaşırmalarım, hayranlıklarım hep devam etti. Arkadaşlarla diyalogları, yaşamdaki katılımı o kadar farklıydı ki sanki hiç bitmek bilmeyen, enerjisi hiç tükenmeyen bir coşku seli gibi. Sanki o an o orada olmasa bir şeylerin akışı devam etmeyecekmiş gibi, sanki bir an dursa zaman kendinden bir şeyler kaybedecek gibi. Bir şeylerin yapıcısı ve tamamlayıcısıydı hep. Asıl güzellikler ve duygular hiçbir zaman tam olarak ifade edemeyeceğimiz olanlar imiş derler. Heval Rojda’nın da yaşamda yarattıklarını tam olarak dile kavuşturamasam da hep bir ‘olmazsa olmaz’ a denk düşen bir anlamdı onunki. Onunla kaldığımız zamanlarda ona dair en büyük şaşırmam da eyalet komutanı olduğunu öğrendiğim zamandı. Heval Rojda ile beraber kaldığımız üçüncü gündü. Karar alınması gereken bir konu için bir arkadaşa ‘heval burada yönetimde olan arkadaş kimdir’ diye sordum. Bana ‘Rojda arkadaş eyalet komutanıdır ona sorabilirsin’ dedi. Normalde bir alana gittiğinizde oranın komutanının kim olduğunu az çok tahmin edersiniz. Ancak heval Rojda’nın yaklaşımları, mütevaziliği, yapısıyla bir oluşu o kadar farklıydı ki ne ona verilen görev ile tanınmayı sever ne de o görev üzerinden ona yaklaşılmasını isterdi. Gerçek PKK komutanlığının özünü temsil ediyordu heval Rojda. Yaşamın, savaşın, zor zamanların, emeğin komutanıydı. Ve tüm bu komutanlık görevlerini yaparken çok sade, gösteriş ve abartmalardan uzak, kimseye açıktan duyurmadan ancak herkeste bir iz bırakan derin bir incelikle yapıyordu. Daha sonra heval Rojda’yı hiç görmedim. O coşkulu Newroz kutlamasının üzerinden hemen bir ay geçmeden Zap alanında kıyametler koptu. Türk ordusunun başlattığı işgal operasyonunun ardından Zap alanı, gerilla savaş tarihinin en çetin çatışmalarına ve en kutsal direnişlerine şahitlik ediyordu. O günlerde Rojda Kotol arkadaş da eyalet komutanlığı üyesi olarak Kuro Jaro alanında konumlanmıştı. 24 saat düşmanı takip ediyor, savaşçılarını örgütlüyor, eylemler koordine ediyordu. Rojda arkadaş 12 Haziran 2022 tarihinde Zap alanında şahadete ulaştığında, onu daha çok bilmeye ve anlamaya çalıştık. O, şehit düştükten sonra dahi bizi kendine çekmeye devam ediyordu. O, şimdi fiziki olarak yaşamıyor olsa bile herkesi etrafında toplamayı biliyor, bizi kendisine çeken o efsuni gücün tılsımlarını hala koruyordu. Bu yüzden Rojda arkadaş şehit düştükten sonra onu bilmek ve bildirmek, PKK’de yaratılan komuta gerçeğinin anlaşılması açısından önemli bir görevdir. Rojda Kotol, gerçek adı ile Mensure Mudirzade 1992 yılında Rojhilatê Kurdistan’ın Xoy şehrine bağlı Kotol ilçesinde dünyaya geldi. Rojda arkadaşın dünyaya geldiği köy Bakurê Kurdistan ile Rojhilatê Kurdistan arasında kalan bir köydü. Sömürgeci devletlerin Serhad ve Urmiye arasında çizdiği sınırlar, ördüğü duvarlar, bu iki halkı birbirinden koparmaya yetmemiş. Özellikle kültürel olarak ortak bir bahçede boy veren bu halklar, tarihteki Kürt isyanlarında da yek yürek olmuşlardır. Burası birçok Kürt isyanının yaşandığı ve klasik isyan anlayışı ile bile olsa inkara ve asimilasyona, Kürtlerin yok edilmesine karşı başkaldırıların yaşandığı ve büyük bedellerin verildiği bir hat.  Düşman Serhad ve Rojhilat arasında yaşanan bu isyan ve başkaldırıları bastırmak için çok kanlı saldırılar düzenlemiştir. Ağrı dağına yazılan ‘Muhayyel Kurdistan burada meftundur’ yazısı en çok da bu bölgede büyüyen Kürt isyanlarının üzerine ölü toprağı atıldığının ilanıdır. Ancak Önderliğin çıkışı, PKK öncülüğünde gelişen örgütlü, güçlü bir ideolojiye dayanan, çağdaş Kürt isyanı Rojhilatê Kurdistanı da çok etkilemiştir. Bu anlamda Rojda arkadaşın büyüdüğü bölge de PKK’ye kopmaz bağlarla bağlanır ve yurtseverliklerini, topraklarına bağlılıklarını PKK’de örgütlerler. Rojda arkadaşın özellikle anne tarafı yurtseverlik duygularına bağlı, isyancı, düşmana baş eğmeyen özgürlükçü bir gelenekten gelmektedir. Bu yüzden Rojda arkadaşın karakterindeki isyancı yanların oluşması ve bunu PKK’de örgütlülüğe kavuşturmasında annesinin rolü büyüktür. O henüz çok küçükken arayışları çok güçlü olan bir kız çocuğuydu. Merak ettikleri, sürekli sorduğu sorular ve ona sorulanlara verdiği cevaplar kimseye benzemediğini ve büyüdüğünde de aykırı bir kişiliğe sahip olacağını gösteriyordu. Beraber okula gittiği çocukluk arkadaşı ve şu an kendisi de gerilla olan bir akrabası onun çocukluğuna ilişkin şu anıyı anlatıyordu: ‘’Sanıyorum o zaman sekiz ya da dokuz yaşındaydık. İkimiz de aynı sınıfta okuyorduk. Öğretmen o gün sınıftaki herkesi tek tek tahtanın önüne çıkartıp ne olmak istediğimizi sordu. Bazıları öğretmen, bazıları doktor, bazıları asker olmak istiyorum diyordu. Heval Rojda tahtaya çıktığında soruya verdiği cevap herkesten çok farklıydı. ‘Kendim olmak istiyorum, babam ve abilerim ile beraber yürümek değil, kendi ayaklarım üzerinde durmak istiyorum.’ demişti. Öğretmen o zaman Rojda arkadaşın verdiği cevaba çok şaşırmıştı. Ama gerçekten henüz o yaşlarda bile anlam dünyası çok güçlüydü. ’’ 2005 yılında Rojda arkadaşın dayısının oğlu Kürdistan dağlarında şehadete ulaşıyor. Bu şehadetten sonra PKK ile tanışıyor. Bir insanın kendi amaçları uğruna ona sunulan her şeyden vazgeçebilmesi ve davası adına ölümü bile göze alabilmesi Rojda’ya çok anlamlı geliyor. Bu yüzden nasıl yaşamalı, yaşam neye adanmalı gibi sorular düşüyor aklına. Çocukluktan beri gelen arayışlarına cevap olabileceği yerin Kürdistan dağları olduğuna karar verdiği zamanlarda, soluğu PKK’de alıyor. 2008 yılında dağlara geldiğinde yeni şervanlar eğitimi Xakurke alanında görüyor. Zagroslarda başlayan gerillacılık yaşamı 2011 yılına kadar da orada devam ediyor. Xakurke, Zap, Cilo alanlarında, yani Zagrosların en asi, en sert arazilerinde devrimci halk savaşı çerçevesinde en yaman çatışma ve savaşların yaşandığı zamanlarda Reşitlerin ve Rojinlerin komutasında gerillacılık yapıyor. Henüz yaşının çok genç olmasına rağmen, kendi isyancı, aykırı ve baş eğmez kişiliği sayesinde Zagroslarla öyle bütünleşiyor ki, sanki orada dünyaya gelmiş, hep oralıymış gibi. Derler ki, Zagros kendi gibi asi olanları yüreğinde saklarmış. Eğer onunla beraber yürümeyi bilirsen, seni asla yarı yolda bırakmayacak bir dosttur Zagros. Bu yüzden Zagroslarda başarılı bir pratiğin sahibi olmayı bildi. Önderliği gerilla için belirttiği ‘fırtına kişiliği’, henüz o yaşarken dahi yoldaşlarının ona söylediği bir tanımlamaydı. Rojda ‘fırtına kişiliği’ yaratmıştı kendinde Zagroslarda. O topraklarda gerillacılık yaptığı günlerde üzerine en çok yoğunlaştığı konulardan biri de devrimci halk savaşı ve gerillalaşmaydı. Rastgele, sıradan bir yaşamı kabul etmiyor, yaşadığı her günü, her anı tahlil ederek dersler çıkartan bir bilincin sahibi olmak istiyordu. Savaşın üzerine yoğunlaştığı Zagros günlerinde günlüğüne şunları yazmıştı: ‘’Savaş bir sanattır, sanat ise incelik isteyen bir şeydir. Aslında böyle incelikleri doğal bir şekilde geliştiren öz disiplin ve güçlü örgütlülüktür. Kendimize göre alışkanlıklarımız, bireyci ve keyfi yanlarımız bizleri örgütsel olarak güçten düşürür. Disiplin her ne kadar çoğuları için salt bazı dogmaları ve yaşamın özgürce akışı önüne konulan kuralları anımsatsa da, aslında tam tersi disiplini olmayan bir yaşam donuktur, akmaz.  Amaçlara bağlı olmak ne kadar önemliyse, amaçlara ulaşmak için doğru yol ve yöntemin arayışçısı olmak da o kadar önemlidir. Salt ruhsal bağlılıklar ile zafer elde edemeyeceğimiz anlaşılmıştır. Ruhi ve duygusal bağlılıklar kadar açık gözlü olmak, titiz ve disiplinli olmak, yaratıcılık önemlidir. Bu anlamda savaş her şeyden önce kendini yeniden yaratma işidir.’’ 2011 yılından sonra örgüt merkezinde gördüğü branş ve ideolojik eğitimlerden sonra 2013 yılında kendi topraklarına yani Rojhilat Kürdistan’ına geri döndü. Şaho ve Merivan olmak üzere Rojhilat Kürdistan’ın çetin arazilerinde gerillacılık yaptı. Zagroslarda kazandığı tecrübeler ile, orada kadın yoldaşlarına komutanlık yaptı. Esnek zekası, radikal tavırları, hesapsız yaklaşımları, pratikçi kişiliği, öğretici yanları ile iyi bir örgütleyici, güçlü bir komutan olarak kendini yaratmıştı. Uzun yıllar Rojhilat alanında onlarca gerillayı eğitti, gerilla birliklerini yürüttü ve bu yoğun pratiğin içerisinde partileşme, kadın özgürlük çizgisi ve savaş taktikleri konusunda kendisini eğitti ve geliştirdi. Parti yönetimi, Rojda arkadaşın pratik alanlardaki katılımını takip ediyor ve bu genç kadın gerillanın öncü kadın komutanlaşmasında önemli adımlar atabileceğini biliyordu. Bu yüzden 2021 yılında Rojda arkadaşın PAJK eğitimi görmesi uygun görüldü. PAJK eğitimi Rojda arkadaş için yıllarca içinde yer aldığı zorlu pratiğin sorgulanması, kendini yeniden yaratması için önemli bir zemindi. Eğitim günlerinde kadın kurtuluş ideolojisi ve savaşta kadın komutanlaşması üzerine yoğunlaştı. Bu konular üzerine şunları yazmıştı: ‘’PKK hareketinde kadının rolü çok önemli. Önderlik kadınları zaferin garantisi olarak tanımladı. Kadınların rolünü doğru oynamadığı bir yerde partileşme her zaman zayıftır. Partileşmenin zayıf  olduğu her yer de marjinalleşmeye açıktır. Kadın hareketi olarak her bir kazanımımız örgütün, Önderliğin kazanımıdır. Özgür yaşam mücadelemizde eğer başarılı olmak istiyorsak ve savaş alanlarında kadınlar olarak ‘biz de varız’ demek istiyorsak  ihtiyacımız olan en önemli şey partileşme ve askerleşme kültürüdür. Bu kültürün kişiliklerimizde oturtulması için radikal bir mücadele vermemiz gerekiyor.’’ Rojda Kotol bu yoğunlaşmalar ile 2021 yılının sonunda savaşın ve mücadelenin en çetin zamanlarının yaşandığı Zap alanına doğru yol aldı. O artık Zap alanının eyalet komutanıydı ve 2022 yılında yaşanan büyük Zap direnişini koordine eden komuta gücünün içinde yer alıyordu. Özellikle Kuro Jaro alanında işgalci Türk ordusuna karşı yapılan etkili eylemlerin gerçekleştirilmesinde önemli rol oynadı. Burada kazanılan zaferlerin, yaratılan büyük direniş gücünün açığa çıkmasında büyük çaba sahibi oldu. 12 Haziran 2022 tarihinde Zap alanında şahadete ulaştığında ardında yoldaşlarının bir daha hiç unutamayacağı izler bıraktı ardında. Zap gerilla gücü onun şahsında bir kadının yaşamda nasıl melekleştiğini, savaşta ise nasıl düşmana nasıl kan kusturabileceğini gördü. Zap direnişi bugün hala komutan Rojda ve onun gibi yüzlerce kahraman şehidin yarattığı büyük manevi değerler mirasının üzerinden büyük zaferler kazanıyor. HAZIRLAYAN: YJA STAR BASIN MERKEZİ

Ayrıntılar
Oluşturuldu: 13 Eylül 2023
Görüntüleme: 155

ÇAĞIN ÖZGÜR YAŞAM ARAYIŞÇILARINDAN, BİLGE KOMUTAN

24 yıllık mücadele yaşamı boyunca Amed’ten Kandil’e, Serhat’tan Haftanine kadar Kürdistan dağlarında efsanevi bir mücadelenin sahibi olan Komutan Evin Rizgar Amed(Nevin Güngörmüş), 2014 yılında tekrardan doğup büyüdüğü ve gerillacılığa başladığı ilk alan olan Amed’e döndü yüzünü. Komutan Evin Rizgar Amed, Amed alanında eyalet komutanlığı görevini yürütürken 24 Eylül 2019 tarihinde işgalci Türk ordusu ile girilen çatışmada yoldaşları Raperin Vinar ve Rojda Cudi ile beraber son mermisine kadar savaşarak şahadete ulaştı. Kadın ordulaşmasıda büyük emekleri olan ve kadın gerillacılığı çizgisinde komutanlık görevlerini büyük özveri ile yerine getiren Evin Rizgar Amed, mücadele yaşamının her anını yazıya geçirerek, kadın mücadele tarihinde kendine bir sayfa açtı. Evin Rizgar Amed arkadaşın kendi kalemi ile ele aldığı otobiyografisini ve yoğunlaşmalarını sizlerle paylaşıyoruz: ‘’27 Eylül 1975 Amed merkezine bağlı Kayayolu (Çavşelıqya) köyünde doğdum. Beş kız ve dört erkek kardeşten oluşan, ekonomik durumu orta halli, feodalitenin ve bir o kadar da yurtseverliğin etkili olduğu köy-şehir yaşam gerçekliğinin iç içe karıştığı bir aile ortamında büyüdüm. Özellikle 12 Eylül faşist darbesiyle düşmanın Amed’e yönelik özel savaş ve halkı üzerinde sindirme, soysuzlaştırma politikasını geliştirmeye çalışırken denemediği yöntem kalmamıştır. Tüm bunlar yaşanmasına rağmen özünden, kökenlerinden kopmayan, kendilerini yeniden var etmesini başaran, kendilerine has karakter ve isyancı özellikleri de mevcuttur. Bu anlamıyla demokratik uygarlık çizgisinin isyancı ve direnişçi yönlerini çok yoğun biçimde yaşamaktadır. Köyümüzün Amed’e bağlı küçük bir yerleşim olmasından, genelde köy bileşimi daha çok akraba çevresinden oluşmaktadır. Birbirini tanıma birçok avantajı da beraberinde getirmektedir. Özellikle özgürlük mücadelesiyle birlikte gelişen yoğun baskı ve saldırılara karşı birlikte hareket etme, bilinçli gelişen bir yurtseverlik duygusu olmasa da duygusal anlamda baskın olan bağlar bir birlikteliği açığa çıkarmaktadır. Örneğin dayatılan koruculuk sistemi dayatmalarına karşı kabul etmeyen tavrın gelişmesi gibi. Dışa karşı, düşmana karşı ortak ruha sahip olunsa da, içte çelişkilerin yoğunluğu da belirleyicidir. Aşiret bağlarımızın olmaması beni sevindiren bir husustu. Aşiret yapılanmasına genelde geri ve küçük görme gibi bir yaklaşımım vardı. Köye hakim olan sistem daha çok beg ve Keya’lardı. Önderliğin savunmalarıyla birlikte, beg ve keya’ların da düşmanın baskıları sonucunda işbirlikçiliği kabul eden bir üst kesim olduğu rahatça söylenebilir. Marjinalleşen, halk ve tarih gerçekliğinden uzaklaştırılan bir kesimin kendisi olmaktalar. Diğer önemli bir husus ise, egemen sistemin ova halkı üzerindeki politik ilişkilere dayanan dini dayatmaları, özellikle şeyhlik ve mellelik etkili kurumlar olmaktadır. Genel yöreye hakim olan siyasal ve kültürel olarak dini etkilerin yoğun olduğu, feodal değer yargılarının hakim olduğu, yaşam bakımından da yobazlığın geliştirildiği gerçeğidir. Mezhepsel çelişkilerin yoğun yaşandığı, özellikle sunni İslam mezhep geleneğinin aşırılığı yöredeki halk üzerinde etkili biri durumdu. Aileme genel olarak hakim olan kadın tarafından şekillenmenin olmasıdır. Dedemin ve babasının genç yaşlarda ölmesi ailede kadınların rol oynamasını beraberinde getirmiştir. Anne tarafından verilen şekillenmenin olumlu yönlerinin olduğunu belirtebilirim. Çevrede bu yönüyle de farklılık arz eden bir aile gerçeği olmaktadır. Kadın tarafından şekillenmenin benim üzerimdeki etkilerinin yanı sıra babamın da karakterimde önemli etkileri olmuştur. Babam okulu okumasından dolayı belli bir bilgi ve birikimi olan çevre tarafından saygı duyulan bir kişilikti. Çocuklarına yaklaşımı hep eğitici ve öğretici tarzdaydı. “Bizler Zerdüştün torunları, ateşin ve güneşin çocukları olarak mücadelemizi sürdüreceğiz” derdi. Yeni doğan çocukların kulaklarına, Kürtçe “Em Kurd in, ser bilind in, çavê Tirka dirijînin, heqe xwe ji wan distînin” diye sloganlar atarak Kürt yurtseverliğini aşılardı herkese. Kadınlar tarafından büyütülmesinden kaynaklı, kız çocuklarına karşı daha sevecen ve duyarlıydı. Sürekli “kızıma güveniyorum” derdi. Benim kızımda Kürt kızları gibi dağlarda savaşacak derdi. Leyla Kasım’ın evimizdeki resmini göstererek onu örnek verirdi her zaman. Kuşkusuz güven veren yaklaşımlar kendime karşı güvenimi kazanmama neden oluyordu. Mücadeleye aktif katılımımız, yurtseverliğimiz biraz da babamızın üzerinden gelişti. Annemin de aile içerisindeki rolü belirleyiciydi. Tıpkı babamın üzerimizdeki etkisi gibi onun da etkisi büyüktü. Babamın erken ölümünden sonra ağırlaşan yüküyle birlikte, çocukları için yapmadığı fedakarlık ve katlanmadığı zorluk kalmamıştır. Genç yaşına rağmen toplumun geri-geleneksel ve feodal gerçekliğine kurban olmamak için, ailesini buna karşı korumak için babamdan miras olarak kalan yurtseverlik gerçeğiyle yaşamaya çalıştı.   68 gençliğiyle başlayan solculuk mücadelesi yöremizde etkili olmasa da, PKK ile birlikte mücadele yaygınlaşmıştır. Darbeyle birlikte direnişin sembolü haline gelen Diyarbakır direnişi Kemal, Hayri, Mazlumların direnişi ve ardı arkası kesilmeyen kahramanlık örnekleriyle tüm Kürdistan’da olduğu gibi yöremizde de değişime yol açan Apocu felsefe ve ideolojisi, yine mücadelenin büyümesiyle azgınlaşan düşman gerçeğinin baskı ve saldırılarını her gün yaşarak büyüdüm. 12 Eylül darbe döneminde henüz dört yaşında olmama rağmen, köye gelen botlu askerlerin görüntüsünü hatırlıyorum. Belleğimde yer edinen botlu ve şapkalı askerlere karşı sürekli bir öfkem, kinim olmuştur. Tüm bu etkenler farklı yaşam arayışlarına sürüklenmemi engellemiştir. Bölgede yaşanan Lice-Kulp katliamları, Vedat Aydın’ın şahadeti, şiddetlenen baskılar, ev yıkmalar, köy boşaltmalar, cezaevlerine konmalar, ağabeyimin ve arkadaşlarının zindanda olması, şahadetlerin artması bende mücadeleye karşı ilgi ve merakı daha da güçlendiriyordu. Herhangi bir zorlukla aile tarafından karşılaşmadığım için fazla çelişki yaşamadığımı belirtebilirim. En temel çelişki ve çatışmalar genelde düşman gerçekliğine karşıydı. 93 yılının sonlarında Özgür Gündem gazetesinin dağıtım örgütlemesinde ve muhasebe çalışmalarını yürüttüm. Önderlik çözümlemelerini kasetten dinleme, haftalık çıkan Azadiya Welat gazetesini okuma vb. birçok yayını okuyarak kendimi geliştirmeye çalıştım. Kontra faaliyetleri, faili meçhul cinayetler Amed sokaklarında karanlığın ifadesi olmuştu. Kadınlar üzerindeki baskılar, yüzlerine kezap suyunun dökülmesi, cinayetlerin artması, baskılar ve saldırılar kinimi ve öfkemi artırıyordu. Birkaç ay boyunca çalıştığım gazetenin dağıtım çalışmasında birçok şeyi görmüş ve yaşamıştım. Gerçekleşen sürekli baskınlar sonucunda ben de dahil otuza yakın çalışan gözaltına alındık. 19 gün boyunca JİTEM’de gözaltında tutulurken, korkunç işkence ve yaklaşımlara maruz kaldım. Gözaltında yürütülen değişik yöntemlerle kişiyi iradesizleştirme ve düşürmeye karşı bildiğim ve öğrendiğim kadarıyla direndim. Hiçbir şeyi kabul etmedim. Beş ay cezaevi sürecim oldu. Bu süreç boyunca eğitim gördüm, öğrendiğim çok şey oldu. 94 yılının mayıs ayında tahliye olurken artık benim için dağa gitmek kaçınılmaz olmuştu. 1 Aralık 1995 yılında Amed eyaletine katıldım. Direkt Amed dağlarına geldim. İlk gördüğüm ve kaldığım yer bayan arkadaşların kendi başlarına örgütlenip, mevzilenip, eğitimlerini ayrı ve özgün olarak çalışmalarını yürüttükleri bir yerdi. Canlılığımı, coşkumu, öğrenme istemimi daha da hızlandırmıştı. Eyalette YAJK yönetimi vardı ve kadın çalışmaları belli bir sisteme oturmuştu. Önceki yıllara göre daha sistemli bir örgütlenme vardı, kendimi daha şanslı hissediyordum. Genelde arkadaşlarla takım olarak kalıyorduk.  Amed ovasında, dağlarında, taşının toprağının bulunduğu her kuytu da verilen savaş çetin olmuş, kavgaları büyük olmuştur. Kazanan sürekli Önderlik çizgisi ve parti yaşam gerçekliği olmuştur. Aileden edindiğim yoğun yurtseverlik kültürü sayesinde hiçbir zaman kararsızlık yaşamadım. Çok ciddi anlamda zorlanmalar, çelişkiler yaşamadım diyebilirim. Fiziki koşulların yarattığı zorlanmalar olmuşsa da, beni duyguda, maneviyatta besleyen yanlar daha fazlaydı. Severek, isteyerek gönüllü katılmıştım. Önüme koyduğum tek hedefim, Kürdistan’ın kurtuluşu için üzerime düşenleri yerine getirmekti. Genelde pratik yürüttüğüm alanlar, Dorşin, Akdağ, Ş.Remzi alanlarıydı. Yoldaşlık bağlarımın güçlü oluşu beni ayakta tutan en önemli husustu. Kendimi sürekli o arkadaşlarda buluyordum. Heval Rızgar, Heval Hevidar, Heval Rozerin ve şu an yaşayan birçok arkadaş beni en zorlu süreçlerde tüm olumsuzluklardan korumuşlardır. Kendime edindiğim ilkeler, savaşta cesaretli, yaşamda fedakar vs. ilişkilerde bağlı ve ahlaklı olmayı esas alıyordum. Uluslar arası komplonun yaşandığı süreçte Amed’deydim. Aşırı duygusal kişiliğimden kaynaklı büyük bir sarsılmayı yaşadım. Savaş ve yaşam gerçekliğinin yoğunluğu içinde Önderliği yalnızlaştırdığımızın farkında değildik. İntikam duygularım hat safhadaydı. Her şeyi yakıp yıkmak, ne isteniyorsa canı gönülden yapmaya hazırdım. Genelde yaşanan atmosfer böyleydi. Bugüne kadar Önderlikti her şeyi yapan, bundan sonra ne olacak, kim yapacak soruları beynimizi ve yüreğimizi kuşatmıştı. O süreçte içinde bulunduğum tek yoğunlaşma eylem yapma üzerineydi. Yine alanında böyle bir planlaması vardı. Güçlü imkan ve olanaklarımız yoktu, elimizdeki imkanlarla bir şeyler yapmaya çalışıyorduk. Herkesin beklentisi sürecin daha da kızgınlaşacağına dairdi. Önderliğin 2 Ağustos geri çekilme kararı karşısında şaşırmıştık. Önderlik söylemişti, Önderlik talimatıydı yerine getirilmeliydi. Demek ki Önderliğin bildiği bir şey var ki bu süreci başlattı diye de düşünüyordum. Benim açımdan geri çekilme süreci yeni bir başlangıçtı. Geri çekilme gurubumuz 1 Eylül’de yola çıktı. Garzan’a erken ulaştık.2000 yılının baharında Xınere alanına geldim. PJA’nın 2. devresine katıldım. Gördüğüm ilk özgün eğitimdi. Çok anlamlı ve farklı bir ortamdı. 2007 baharına kadar ki süreçte Xakurke, Gare, Ş.Beritan eğitimi ve Zap’ta kaldım. Bu sürece kadar belli eğitimlerde kaldıysamda genelde taburlarda kaldım. Takım ve bölük düzeyinde sorumluluklar aldım. Mahsum Korkmaz akademisinde kurul düzeyinde ve Dersim’e yürütme düzeyinde görevlendirildim, en son YJA-STAR yürütmesi olarak Xakurke alanında yer aldım. 2009 yılının baharında PAJK koordinasyonuna kapsamlı bir rapor yazıp eğitime gitme önerisi yaptım ve kabul edildi.  Özellikle savunmalar üzerine eğitim görme ihtiyacım vardı. Savunmaları işlerken kişinin kendisini görmemesi, hissetmemesi mümkün değil. Eski paradigmayla şekillenen kişiliğim, ismini bile bilmediğim kapitalist modernitenin oluşturduğu zihniyet gerçekliğinin beyin ve ruhuma ne kadar işlediğini ve nasıl hizmet ettiğinin farkına vardım. İnsana, doğaya, canlılara ve tüm evrene karşı yaklaşımlarımı gördüm. Çoğu zaman özgürlüğün insana özgü, insana ait bir duygu ve düşünce olduğunu düşünüyordum. Eski ve yeni paradigma arasında sıkışmanın sancılarını yaşıyorum. Savunmalarının kapsayıcılığı karşısında parçalanan, dağılan benliğimi toplayıp yeniden yaratmanın acil ihtiyacını gördüm. Her şeye anlam biçen, her şeyin bir sebebinin olduğu, hiçbir şeyin bir diğer şeyden bağımsız olmadığını, detaylarıyla anlatan düşünce ve duygu dünyasının bir nebzesi olamadığımı çok daha iyi görüyorum. Bana çok uzak, bir o kadar da yakın ve ulaşılabilir gerçekliklerin olduğunu gösteren yine Önderliktir. Geçmişte olduğu gibi bu süreçte de, savunmaların içeriğine yeni zihniyetle nasıl yaklaşılacağımı ve yeniden yapılanmayı hangi gerçeklikler temelinde gerçekleştireceğimin yoğunlaşması içerisindeyim. Doğru pratikleşebilmek, ahlaklı ve politik olabilmenin yolunda yürümektir. Hakkıyla, hakikatla varlığını, (hiçbir geriliğe, sınıf, cins, iktidardan arınarak) ortaya koymayı kadın olarak sağlayacağımıza inanıyorum. Örgütte geçirdiğim 15 yıllık süreç içerisinde yaşadığım pratik dönemlerin yarattığı sıkıntılar zorlanmalar oldu kuşkusuz. Ama her savunmadan birçok şey aldığıma inanarak, devrimci yaşamında katılım, tarz ve yaklaşımlarımda etkili olduğunu söylerken, birçok konuda da yetersizliklerinde varolduğunun farkındayım. Birbiriyle var olmayı başaran, hep bir denge içinde dönen enerji gücüyle, kendini var eden her canlının özgür ruhunun bende de olduğunun bilinciyle kendimi yeniden yapılandırarak yaşam bende anlam bulacaktır. Varolanın farkındalığını bilerek katılmayı, anlam yüklediğim oranda varolduğumu hissedebilirim. Varlık varolmakla anlam biçmektir. Önce kendi varlığımın farkına varmalıyım ki, başkalarınınkinin de farkına varıyım. Savunmalardan aldığım kadarıyla insan dışında da bir canlı evren olduğuna inanıyorum. Doğaya yaklaşımımın değiştiğini hissediyorum. Ağacında bir canı olduğunu hissedebiliyorum. Suyun akışını, yaprağın hareketlerini, toprakta yer alan canlıların doğayı dengeleyen yönlerini artık biliyorum. Evrene hayran kalmakla yetinmemek gerektiğinin de bilincindeyim. Her şeyi içten hissederek anlam katmak istiyorum. Ahlakı dar sınırları büründürmeden, cinsiyetçi zihniyet bakışıyla yaklaşmadan, atığım her adımda, yaptığım her eylemde ahlaki yaklaşmak, geri-geleneksel olanı beyin ve yürekte yıkmayı önemsiyorum. Hakikat ve özgürlük için verilen mücadeleyi sadece insan için değil, tüm evren için vermem gerektiğini beyin ve yürekte inanarak yapacağım. Önderliğin ideolojisine, değerlerine değer vererek anlam bulabilirim. Savunmalardan aldığım güçle hiçbir gerekçeye sığınmadan, inanarak mücadelede onurluca yürüyeceğimi pratikte gerçekleştireceğim.’’    

Ayrıntılar
Oluşturuldu: 13 Eylül 2023
Görüntüleme: 159

EVRİM VE EVREN...

Evren her şeyi yaratma gücüne sahiptir. Hem akışkan hem statik yani durağan görünmek evrenin ve doğanın karakteridir. Köpüre köpüre akan nehirler kadar durgun ve sessiz akan yaşamın tüm zerrelerini içinde barındıran ve geçtiği her yerde yaşamı yaratan sular ve nehirler vardır. Ülkemin cenneti andıran güzel manzarası, Van’ın mavi suyunda yetişen bilge çınarlarının yüz hatlarında ve teslimiyete hayır diyen Tanrıça kadınları saklıdır. Serhat dengbêjlerin o eşsiz acı mısralarında gizlidir. Nuda Karker, Ekin Van ve Evrim Botan gibi... Evrim arkadaş yurtsever bir ailede Van’da 1997 yılında dünyaya gelir. Evrim arkadaş yurtsever aileye sahip olmasından kaynaklı daha küçük yaşta partiyi ve arkadaşları tanıma fırsatı bulur. Onda bu partiye yakınlık kuzenlerinin katılımı ile daha da pekişir ve katılım kararı alır. Yeni savaşçılar eğitimini Metina alanında görüp partiyi tanıma yürüyüşüne, büyümeye ve koşmaya başlar. Önder Apo’nun yirmi yıllık devrimci yürüyüşüne karşı yapılan saldırılar ciddi ve haince idi. Kötü ruhlu insanlar dört bir yandan saldırıdaydılar. Bu yaşamın ve evrenin hiçbir kuralına uymayan vahşi savaş gerçekliği karşısındaki tek ritimde haykıran kadınların yürek sesleriydi. Bu yüreklerden biri de Evrim arkadaşın yüreğiydi. Önder Apo’nun ideolojisinde, felsefesinde dövülerek çelikleşen yüreği ile Rojava’da DAİŞ çetelerine karşı birçok hamlede yerini aldı ve öncülüğünü yaptı. Bu savaş sürecinde bir eylemde, Evrim Arkadaş ağır bir biçimde yaralandı. Kısa bir zamanda iyileşip tekrar hamlelere katılmaya devam etti. Çünkü cesaretle, aşkla, inanç ve umutla özgürlük felsefesini içerek savaşanlar PKK’li kadınlardan başkası değildi. Evrim arkadaş da PKK’li bir kadın olarak altı yıllık yürüyüşünde soykırımı, asimilasyonu, faşizmi döve döve yeni yaşam ağlarını ince bir ustalıkla ördü.‘’Tüm savaş ve direniş gerçekliği doğru yaşam uğrunadır’’ deyip dağlara, yeni ufuklara tekrardan adım attı. Sade bir yürekle yaşamı yeniden yaratabilmek herkesin harcı değildir. Çünkü gürültü yapa yapa, yıka yıka yaşamın örüleceği sanılır. Evrim, evrendeki devrimini gerçekleştirmek için 2019 yılında Şehit Beritan Özgür Kadın Akademisinde eğitim görür. Bu akademi sürecinde Önder Apo’nun hakikat denizlerinde arınır, yeni bir doğuşu yaratmanın arayışları ve çabalarında olur. Özellikle de kadın özgürlük çizgisinde yoldaşlık bağını daha da güçlendirmeye yönelik sorular sorar kendine.  Şehit arkadaşlarımın intikamını nasıl alırım, daha güçlü nasıl cevap olabilirimin sorularını sorar. Cevap bulmaya ve cevap vermeye çalışır. Ve günlüğünde Önder Apo’ya olan bağlılıgını duygu ve düşüncelerini şu sözlerle ifade eder; ‘’Sonsuzluğumuz olan Önder Apo’ya Başkanım size olan duygularımı nasıl dile getireceğimi bilmiyorum. Tüm dünya kadınları için mucize oldunuz. Çünkü meta olan kadını yeniden yaratıp var kıldınız. Bu iradeyi, bu cesareti bize verip bizi bütün dünyaya karşı direnecek konuma getirdiniz. İstediğiniz güçlü kadın duruşunu kendimde yaratmanın çabaları ve arayışlarındayım. Sizi fiziki olarak halen özgürleştiremediğimiz için özeleştirimi veriyorum ve Kadın Özgürlük Mücadelesinin hergün büyümesi için elimden gelenin fazlasını yapacağıma sözünü veriyorum...” Ve Cenga Heftanîn... Dünyanın dört bir yanından Ortadoğu direnişini duyan tüm kadınlar ülkenin labirentini andıran sokaklarında tekrar silaha kuşanıp durdular. Köklü bir yaşamı son hücresine kadar yok etmek isteyen faşist ve egemen güçler Şehit Viyan’ın dağlarında operasyonlar gerçekleştiriyordu. Evrim arkadaş da Şehit Viyan Soran Arkadaş’ın ceng halayına koşanlardan oldu. Şehit Zelal, Şehit Çiçek, Şehit Rüstem’den aldığı manevi güçle bu ceng halayına katıldı. Eylemlerde öncü komuta duruşu ile düşmana ağır darbeler vurdu. 13 Ekim 2020 tarihinde Yekmale alanında hava saldırısı sonucu şehitler kervanına katıldı. Mücadele Arkadaşları    

Ayrıntılar
Oluşturuldu: 15 Temmuz 2023
Görüntüleme: 148

TARİHSEL SORUMLULUĞUN FEDAİLEŞTİRDİĞİ KOMUTAN

Kürdistan’da son yıllarda önemli savaşlar yaşandı. Başta Kobanê olmak üzere Rojava kentlerinde, Şengal’de ve Cizre, Nusaybin, Sur gibi Kuzey Kürdistan kentlerinde yaşanan her savaş kendi başına bir destan niteliğinde olan savaşlardı. Bir Paris Komünü üzerine 200 yıldır yazılıyor, konuşuluyor. Kürt halkının daha şimdiden birkaç komün direnişi oldu diyebiliriz. Bu savaşlardan bir tanesi bir halkın tarihinde yüzyılda bir yaşanır herhalde.  Bu da Kürt Halkının ve onun Özgürlük Hareketi’nin yürüttüğü mücadelenin hem ne kadar zor olduğunu hem de ne kadar büyük olduğunu gösteriyor aynı zamanda.   Komün direnişçilerinin Fransız halkı ve insanlık için temsil ettiği özgürlük, adalet gibi değerleri bugün Kürt direnişçiler insanlık adına temsil etmektedir. Her direniş sürecinin kendine has bir karakteri ve ruhu vardır.  Özyönetim direnişleri sürecinde de sürecin direniş karakterini ortaya çıkaran önemli yoldaşlar ve öncüler oldu. Amed de bu direniş karakterini oluşturan arkadaşların başında da Berfin Cizre arkadaş geliyordu.  Amed’in ilk komutanıydı. Her şeyin ilk heyecanı, anlamı farklıdır. Çünkü ‘ilk’lerin öncesi yoktur.  Ve sonrayı da belirleyen ilklerdir.  ’İlk’’ olmanın öneminin ve ağırlığının farkındaydı Berfin Arkadaş.  Ve bu farkındalıkla Amed öz savunma sürecinin ilk komutanı, ilk örgütleyeni ve fedaice direnen ilk direnişçisi olmanın heyecanını ve onurunu yaşadı Berfin arkadaş. Berfin Heval Amed eyaletinde öz savunma çalışmalarını yürütüyor ve yerel birlikleri örgütlüyordu. Şehit Faraşin Sidar ve Xemgin Roj arkadaşlarla beraber komutanlık görevini yürüttüler. Heval Berfin gelir gelmez hemen örgütleme çalışmalarına aktif bir şekilde katıldı. Halkı O’nu Leyla olarak tanıdı. Ve oldukça etkilendi O’ndan. Yerinde duramıyordu. Direnişin ilk hazırlık sürecinde her şey ile en ince ayrıntısına kadar ile ilgileniyordu. Berfin Heval ile özyönetim sürecinde tanışmıştım. Berfin Heval Cizreliydi. Adana’dan harekete katıldığını söylemişti. Çok genç yaşlarda dağa geliyor. Güney alanlarından Zagroslara oradan Amed’e kadar birçok alanda kalmış mücadele etmişti. 3 aya yakın beraber çalışma yürüttük fakat sanki yıllardır tanıyormuşum hissi oluşmuştu ben de. Zor zamanlarda arkadaşlık, yoldaşlık yapmanın getirdiği bir yakınlık oluşmuştu. Yaptığı işi ciddiyetle ve inanarak yapıyordu. Önderliği özlü bir şekilde anlamıştı. Anladığını da hemen pratiğe geçiriyordu.  Halkı ve arkadaşları etkileme gücü buradan geliyordu.  Saf, sade bir arkadaştı. Berfin Heval’in gözlerinde çok derin bir anlam vardı. İnsan ona baktığı zaman hemen fark ediyordu.  Arkadaşlar ile yakından ilgilenirdi. Çokta eleştireldi. Bir yanlış varsa sözünü sakınmaz hemen söylerdi.  Ama her arkadaşı da düşünürdü. Birisinin tırnağına zarar gelse duygulanırdı, gözleri dolardı.  Botan’ın asiliği de vardı karakterinde. Kızdığı zaman saçlarını savurarak dönüp helikoptere de ateş ederdi.  Zaten düşmana karşı olan kini ve öfkesi çok büyüktü. Bütün arkadaşlar da onu çok severdi.  Bir keresinde düşman alana saldırmıştı. Berfin Heval de düşmanın saldırdığı alana koşarken düşman çok yoğun bomba atar atmıştı. Arkadaşlar da ona parça değmesin diye hepsi kendini onun üzerine atmıştı. Yani o kadar seviliyordu. Berfin Heval aradığı arkadaşları bulunca onlarla görüşme yaparken düşman kaldığı evi tespit edip evin etrafını sarmıştı. Berfin Heval düşmanı pencereden görünce yanındaki arkadaşlara düşman geliyor hazırlanın diyerek kendisi de mutfağa geçerek yanında olan örgütsel notları yakıyor soğukkanlı bir şekilde. Berfin Heval mutfaktan çıkınca koridorda düşmanla karşı karşıya geliyor. Tabancasını çekip düşmanla çatışmaya giriyor.  Düşmanı vuruyor. Kendisi de vurularak mutfağa düşüyor. Düşman teslim ol çağrısı yapınca ‘’İstediğim tek bir şey var oda ailenin evden çıkmasıdır. Ben direneceğim’’ diyor. O evde yatalak bir ana ve iki kızı kalıyordu.  Onları çıkarmak istemiş. Düşman tekrar teslim ol çağrısı yaptığında yine ‘’Ben Direneceğim’’ cevabını almış. Düşman ondan sonra mutfağa gaz bombaları atmaya başlayınca Berfin Heval ‘’Biji Serok APO’’ sloganı atarak bombasını patlatarak şehit oluyor.              Berfin Heval Zilanların, Beritanların fedai çizgisinde direnerek şehit oldu.  Yıldızlara koşarken bile halkı, arkadaşları düşündü.  Kahramanca olan direnişi ile hep gurur duyduk arkadaşları olarak ama erken gidişi de hep bir yara oldu içimizde.  Yüreğimizden, ruhumuzdan parçalar aldı götürdü kendisiyle beraber.  Ama Sur’un efsane komutanı Şehit Çiyager’in de dediği gibi muhteşem direniş zamanlarına Berfin Heval’in açtığı direniş hattı ile gelindi. Dönemin direniş hattını o belirledi.  Verdiği  emeklerin ve bedelin boşa gitmediğini görmek en azından teselli ediyor insanı. Muhtemelen  O da yıldızların tepesinde gurur duyarak izlemiştir muhteşem zamanları… Mücadele Arkadaşları

Ayrıntılar
Oluşturuldu: 18 Haziran 2023
Görüntüleme: 150

AMED’İN DİRENİŞÇİ KADINI

Yaşamı hesapsızca yaşamak, yaşamın akışına doyasıya katılmak, kusursuzca, kıyasıya savaşmak, yeni umutlarla ilerleyerek tutsak edilmiş insanlık onuru için yeni bir yaşamı yaratmak… Can yoldaşlarıyla güneşin sofrasında kutsal dağ sularından doyasıya içmek ve yıldızlaşmak kutsal, özgür mekanlarda. Bir özgürlük gerillasını anlatır. DİREN; tıpkı adı gibi bu dağlarda direnerek yaşamın benliğine kavuşur. yaşama her gün yeniden “merhaba” diyerek başlayan, sıcak yüreğiyle sevgiyi ve fedakarlığı tanımlayan güzel insan. Onu dağların doruklarındaki yürüyüşünde, mücadelesinde tanımak ve birlikte mücadele etmek en büyük onurlardan biriydi. Yaşamdaki duruşu, katılımı, coşkusu tutku düzeyinde, gökkuşağı gibi rengarenk ve canlıydı Diren arkadaşın yoldaşlığı, sohbetleri kaldığı her yerde hemen belli olurdu. Gündemi doluydu Diren arkadaş etrafındaki insanlarla sürekli Önderlik ve şehitlere bağlılığın nasıl olması gerektiği ve görevlerimiz üzerine tartışırdı. “Önderliğe nasıl cevap oluyoruz? Düşmana nasıl bir taktikle cevap olmalıyız?” konuları üzerinde yoğunlaşır, mücadelemizin renginin nasıl olması gerektiği, kadın militanların savaştaki misyonu, savaş gerçekliği, savaşta yoldaşlığın nasıl olması gerektiği, doğayla birlikte nasıl yaşanacağı gibi temel hususlar sohbetlerinden eksik olmazdı. “Bizler sadece düşmanla savaşmıyoruz” derdi konuşmalarında. Bu sohbetlerinde çevresini etkiler ve birçok arkadaşı sohbetine çekerdi. Savaş pratiğinde yer aldığı için tecrübelerini arkadaşlarla paylaşır ve deneyimlerinden çıkardığı sonuçları onlara da vermek isterdi. Genç arkadaşları çok sever, onlarla ilişki kurar, özel ilgilenirdi. Eğitimlere katılır, düşüncelerini paylaşır, bildiği her şeyi yoldaşlarına da aktarmak isterdi. Kararlı dürüst, atılgan kişiliğiyle yoldaşlarına umut, düşmana ise korku salmıştı Diren yoldaş. Evet, bahar bütün güzelliğiyle gün be gün serpilip açılıyor. Yaşam o kadar güzel ki, bundandır rengarenk çiçeklerin etrafımıza doluşması.   Diren Van adı gibi asi ve direngen bir kadındı. Kendini yaşamın bütün gerçekliğine adamıştı. Onun Amed dağlarında Buluşmasını Sebebi Önderliğin rüyasıydı. Demişti, Bir gün o rüya gerçekleşecek. Amed, Direnlerin meskeni olmuştu 11 yıl kendini Amedin asi dağlarına bıraktı. 11 yıl boyunca Amed dağlarında gerillacılık yaptı, aslın Diren arkadaşın ruhunun güzelliği Amed’e saklıymış. İnsan ona bakınca gözlerindeki güç moral, bağlılık görünüyordu.  Kadın duruşunu kendinde oturtmuş ve yaşama öncülük rolüyle katılıyordu. Diren arkadaşın güzelliği ruhunun derinliğine işlemişti. Gerektiğinde arkadaş, gerektiğinde kardeş, gerektiğinde anne oldu bizlere. Amed’ e ilk gittiğinde hep hayali olan Amed’in toprağına ayak basmıştı. Tıpkı çocukluğunda ki  gibi adını tam koyamadığı bir mutluluk sarmıştı bedenini, meraklı gözlerle yine baka kalmıştı Amed’in heybetli dağlarına, asileşmişti ruhunun rüzgarı, sanki yüreği bir kelebek olmuştu Amed dağlarında. Gözleri surlara baka kalmıştı, evet Diren arkadaşın gözlerinde bir umut vardı. Her patikada yürüdüğünde. Avazı çıktığı kadar bağırmıştı. Ben Kürdistan ülkesinin Çocuğuyum. Bir gerilla yürüşüydü, yürüşü. Amed dağları kollarını açmıştı Diren yoldaş’a Sen toprağın aşkı yani Baharsın. Sen toprağın bitme tükenmez sevdası Ve eşsiz güzeliğisin. Sen kavuşmanın mekanı ve müjdesisin Sen Amedin unutulmaz direngen Kadını  DİREN VAN ‘sın   MÜCADELLE ARKADAŞI

Ayrıntılar
Oluşturuldu: 21 Ocak 2023
Görüntüleme: 270

Özgürlüğe tutkun bir komutan: Delal Amed

Türk ordusu 11 Kasım 2017 yılında  Botan’ın Besta alanına saldırısı düzenledi. Havadan ve karadan yapılan saldırılara Kürdistan özgürlük gerillaları büyük bir direnişle karşılık verdi.

Ayrıntılar
Oluşturuldu: 11 Temmuz 2022
Görüntüleme: 147

Devamını oku …

KARANLIK GECELERİN AYDINLIĞI BAŞKAN APO’YA!

Senin ismini duyduğum ve tanıdığım günden beri yaşamı hissediyor, kim olduğumu ve nasıl yaşamam gerektiğini biliyorum. Yani fikirlerin beni bana tanıttı ve anlamlı yaşamayı öğretti. Özgürlüğün alfabesini bana öğrettin.

Ayrıntılar
Oluşturuldu: 11 Temmuz 2022
Görüntüleme: 143

Devamını oku …

AYAK İZLERİNDEN ÖZGÜRLÜĞE GİDEN YOLU DÖŞEYEN KADINLARDAN BİRİ; ŞEHİT AVÎNAR JIN ZERDEŞT

Evrende her şey bir özden yaratılmıştır. O büyük patlamadan bu yana bu öz hesaplanmayacak denli değişime tabii oldu; evrimler atlattı, başkalaşımlar yaşadı ve birçok bozuluma da uğradı ne yazık ki.

Ayrıntılar
Oluşturuldu: 28 Ağustos 2025
Görüntüleme: 162

Devamını oku …

Kurdistan’ın Yiğit Savaşçısı; Ezda Faraşîn Cûdî

Ezda Faraşîn Cûdî, direniş ve serhildanlarıyla tarihe damga vuran Şirnex’in Silopya ilçesinde doğmuştu. Yurtsever ve öz değerlerine bağlı bir aile içerisinde büyümesi küçük yaştan itibaren düşman gerçekliğinin farkında olmasını ve mücadele saflarını tanımasını sağlamıştı.

Ayrıntılar
Oluşturuldu: 23 Nisan 2025
Görüntüleme: 179

Devamını oku …

Sayfa 10 / 11

  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • İSYANCI VE ÖZGÜR RUHLU BİR KADIN; ŞEHİT DOĞA PÎRDOĞAN

  • Ordulaşma Tarihimizde Ekim Şehitlerimiz

Ana Menü

  • ANA SAYFA
  • ÖNDER APO
  • AÇIKLAMALAR
  • GÜNDEM
  • ÖNCÜLERİMİZ
  • STAR AKADEMİSİ
  • STAR GÜNLÜKLERİ
  • DAĞ DÜŞÜNCELERİ
  • VİDEO GALERİ
  • FOTO GALERİ

Ara Menü

  • Sitede ara