Marya Umut (Fatma Aydın) arkadaş Siirt’e bağlı Eruh ilçesinde dünyaya gelir. İşgalci faşist TC.’nin saldırılarından dolayı 1985 yılında ailesiyle beraber İstanbul’a göç eder. Her nekadar doğup büyüdüğü topraklardan uzak olsada hep bir ülkeye özlem vardır. Ailesinin yurtsever olması çocuklarınında da onurlu ve ilkeli bir duruşu açığa çıkarır. Her nekadar topraklarından uzakta büyüselerde onlar hiçbir zaman toplumsal özelliklerini kaybetmez ve Botan halkının özlü kişiliğini sürekli canlı tutarlar. Daha çocukken bile dağlara olan özlemi o kadar büyüktür ki yerinde duramaz, sürekli bir arayış içerisindedir. Fakat halkının onurlu mücadelesi dışında başka bir hayali yoktur. Ayrıca sistemle yaşadığı çelişkiler sürekli bir arayışıda beraberinde getiriyordu. Aslında Marya’yı mücadele ile tanıştıran, özgürlük saflarına katılımını sağlayan o çelişkilerdir. Sistemde çok açık bir şekilde yaşanan yozlaşma, gençeler üzerindeki kendine yabancılaştırma politikaları sürekli bir çelişki durumunu açığa çıkarıyor ve ayrıca 93-94’lerde yaşanan köy yakmaları ile Kürt halkının zorunlu olarak yaşadığı göç durumları Marya’da çok derin izler bırakıyordu. Bu durumu kabullenemeyen Marya sistem gerçekliği içinde geleceğine dair hiçbir şey düşünemiyordu ve şöyle diyordu: ‘Ben de bir Kürdüm, o zaman benimde kimliğim olmalı, ben de bir halksam ben de topraklarımda özgürce yaşayabilmeliyim.’ Bu yoğunlaşmalarını derinleştirerek, PKK’ye daha çok yakınlaşıyordu. Bu arayış süreci içinde mücadeleyi tanıdıktan sonra 94’te çalışmalara dahil olur. Ve kısa bir süre sonra düşman tarafından yakalanır, on iki gün göz altında tutulur. Bu yakalanma sürecinden sonra tam anlamıyla mücadeleye dahil olma kararını verir. 1996 yılında gerilla mücadelesine katılır ve üç yıl çalışmalarda yerini alır. Çalışma yürüttüğü sırada birkez daha yakalanır, birkaç ay hapiste kalır. Sonrasında katılmak isterken de yakalanır, Malatya’da zindanında kalır. Ve komplo sürecinde 27 ekimde İstanbul’da bir eylem yaparken tekrartan gözaltıan alınır ve bir süre sonra sonra, tahliye edilir. Önder Apo üzerinde yaşanan komplo süreci artık güçlü bir netleşmeyi yaşamasını sağlıyordu. Artık daha radikal bir adım atması gerektiğine inanıyor ve bu temelde özgür dağlara doğru büyük bir umutla yürür. Amacı Önderliğe iyi bir cevap olmak, komployu boşa çıkarmaktır. Onurlu yaşam tercihi, 1996 yılında özgürlük mücadelesiyle buluşturur onu. Bir süre farklı çalışmalarda kaldıktan sonra 1999 da kürdistan dağlarına verir yönünü. Katıldığı süreç geri çekilme süreciydi. Uzun bir yolculuğun ardından Başûrê Kurdistan’a ulaşır. Gerilla yaşamında kendini yeniden yaratma mücadelesini büyük bir heyecanla yaşayan Marya yaşadığı duyguları şöyle dile getirir: ‘Gerilla yaşamı ancak yaşanarak anlaşılır, hissedilir. Kürt toplumunda her ne kadar metropolde yaşasan da bir kadın olarak çok fazla bir şey bilmiyorsun. O yüzden gerilla yaşamı bende çok değişimler yaptı. Yaşama, insana, doğaya yaklaşımda birçok anlamda geliştiriyor. Çok farklı bir biçimde doğaya bakıyorsun, hep koruma iç güdüsü gelişiyor insanda, sevgi gelişiyor. Daha önce böyle değildi, hissetmiyordun, ama gerillada böyle değil, hissederek, değer vererek bunu yapıyorsun. Gerilla yaşamı hep yaşanmak istenen bir yaşamdır, insan doymuyor. Nasıl mevsim hep kendini yeniliyorsa, gerillada öyle her gün yeni bir şey keşfediyorsun. İnsan hep o yaşama koşuyor. Toplumun bir kadın olarak bizde yarattığı zihniyeti değiştirdik, bunu sağlayan da Önderliktir. Kadın için en çok emek veren Önderliktir, insan kendini borçlu olarak görüyor.’ Mücadele verdiği her an ateştek bir gömlek giydiğinin farkındadır. Özgürlük hareketimi içerisinde iradeli ve güçlü, öncü bir kadın militan olma savaşımını her geçen gün daha da büyütür. Dağların eşsiz güzelliklerini ruhunda hisseder ve savaştıkça güzelleşeceğini bilir. Tüm güzellikleri içinde büyüten bir yaşamın sahibi olur. Korku denilen tüm kalıpları güçlü kişiliğiyle aşıyor ve bunun büyük heyecanını tüm hücrelerinde hissediyordu. Savaşın acı yüzünü gördüğü, yaşadığı her an düşmana olan öfkesi daha da büyüyor ve intikam sözünü yineliyordu. Türk devletinin katliamcı, soykırımcı saldırılarının büyük acılar yaşattığını, birde işbirlikçi çizgiyi de arkalarına aldıklarında daha çirkinleştiklerini belirtiyor ve bu konuyla ilgili bir anısından şu sözlerle bahsediyor; ‘Biz katliamların önünü almak, halkımıza özgür bir gelecek armağan etmek için bu savaşı veriyoruz. Bu konuyla bağlantılı bir anımı anlatmak istiyorum. 99’da Önderlik yakalanmıştı, komplo devam ediyordu. 2000’de KDP diğer devletlere destek veriyordu. O yüzden her açıdan bizi çembere almak istiyorlardı. Bizi mücadelesiz bırakmak, pasifize etmek istiyorlardı. Hem bizim alanımızda bize karşı hem de siyasal boyutta da böyle bir şey vardı. Buna karşı hamle başlattık, bu hamlede biz de yerimizi aldık. Ben eski değildim, diğer arkadaşlar eskiydi. Biz eğitim görmüştük, arkadaşlar bize siz vursanız da ölüp ölmediğine bakın, yoksa sizi arkadan vurabilir diyorlardı. Biz hep bu temelde eğitim gördük. Kandil’de Herekol tepesi var. Oraya Şıker tepesi diyorduk. Kırmızı battaniyeli bir mevzileri vardı. Biz orayı keşfetmiştik, biz saldırı grubundaydık. Eylem baskın tarzındaydı. Sızmalı bir biçimde tepeye gittik. Arkadaşlar uzaktan doçka ve bisvingle vurdular. Tepenin altında onların sesi de geliyordu. İlk defa ben böyle bir eylemde yerimi alıyordum. Gittik tek tek yerimizi aldık. Hızla tepeye girdik. Peşmergelerin çoğu yerlerini bırakmışlardı, ben ilk orada bomba patlattım ve kendimi yere attım. Bomba patlattım diye bağırdım. Sonradan arkadaşlar bana hep takılıyorlardı. Çünkü tepeyi kontrol ettiler, hiç peşmerge cenazesi görmediler. Ben de kendimden çok emin bir şekilde ilk vurduğumuz mevzide var dedim, çok farklı bir havayla gittim tabi. Fakat yoktu hepsi kaçmışlardı. Böyle bir savaş anım var, ordaki arkadaşların hepsi benim için çok farklı ve önemli.’ PKK militanlığının farkını  derinden hisseden, öncülük görevinin bilincinde olan Marya arkadaş özellikle PKK militanlığının farkındalığıyla adım atmanın büyük heyecanını yaşıyor, Önderliğe ve halkına bağlı olmanın zafere ulaşmanın temeli olduğunu her an hissettiriyordu. Önderlik ve şehitler gerçeğinin PKK militanında ve Marya arkadaşta yarattığı inanç ve güç halkına ve Önderliğine karşı büyük bir sorumluluk duygusu açığa çıkarıyor, bu yüzden mücadelenin her alanında yer alma, emek verme isteğini yüreğinde büyütür. Bundandır ki Marya, hiç bir şeyden korkmaz, kaygısız bir şekilde katılır, Zilan’ın fedai duruşuna ulaşma çabasını her an verir. Ve fedailiğe ulaşma yönünde yoğunlaşmalarını şu sözlerle paylaşır: ‘PKK militanlığı en zor yerde büyük bir düzeyde direnerek, eylem yapan ve süreci değiştiren bir militanlıktır. Özellikle PKK militanlığı en çok bu konuda öne çıkıyor. Kendim içinde örnek aldığım konu bu oluyor. En zor koşullarda bile değişim yaratmalıyım diyorum. Çünkü PKK militanlığı koşullara, döneme göre kendini geliştiriyor. Dogmatik bir karakteri yok, çok farklı bir bakış açısı var. PKK militanlığını yapan, yürüten insanların sevgisi, bağlığı çok farklıdır. Yoldaşına sevgisi çok farklıdır. Halkına karşı çok farklıdır. Ben de bu sevgiyi ve özgürlüğü bir yapmak istiyorum. Benim en büyük hayalim bir gün Önderliği görmek, ben sadece bu duyguyu yaşamak istiyorum. Önderlik halk bir olunca bütün acılar bitecek, en büyük hayalim budur. Bu hayalime ulaşmak için Bakûr topraklarında mücadelemi daha da büyütmek istiyorum. O yüzden Dersim olmazsa Botan’a gitmek istiyorum. Ben orada yaşayamadım. Ama oraları tanımak istiyorum. Önderliğin savaşçısı olmak istiyorum. Gücüm oranında katılmak istiyorum. O yüzden Bakûra gitmek istiyorum. Kinimi, öfkemi orada düşmana vuracağım darbelerle göstermek istiyorum. Garzan alanı da güçlü bir zemin mücadele açısından. Tabi ki çok farklı bir katılım olmalı, o coğrafyaya rengini vermeli. Halkın duruşu da çok güçlü, biz de buna layık olmalıyız. Çok heyecanlıyım. Ben gidişime çok farklı bir anlam da veriyorum.’ 2004 yılına kadar Kandil’de güçlü bir katılımı gerçekleştiren Marya arkadaş, büyük ısrarları sonucunda  Zagros alanına geçer ve Çarçella’nın muhteşem doğasıyla bütünleşir adeta. 2007 yılına kadar da Çarçella alanında kalır ve sonunda hayalini kurduğu Bakûr alanına geçme şansına ulaşır. Garzan’ın asi coğrafyasıyla 2007 yılında buluşur. Siser, Kurê, Kember dağlarının güzelliği Marya’nın heyecanını dahada büyütür. Bir nehir gibi aralıksız devam eden mücadele yaşamında Marya Umut arkadaş her zaman büyük bir emeğin sahibi olur. Kürdistan dağlarını gezerek, o güzelliği görerek yaşamak ister, bir Berfin çiçeği gibi hiçbir zorluğu engel olarak görmez, asi duruşuyla engelleri aşmayı bilir. Dört yıl boyunca Garzan’ın asi coğrafyasında işgalci Türk devletine karşı savaşan, mücadele veren Marya Umut arkadaş 2010 yılında sonsuzluğa erişir.