Özgürlüğe Tutkun Kadınlar
Ne zaman ki kadınla yaratılan aydınlık geleceğe, erkek egemenlikçi karanlık çöküp hükmetmeye başladı işte o zaman savaş, kan, gözyaşı ve ölüm dünyamızdan eksilmez oldu.
Beş bin yıldan bu yana efsanelere, hikayelere, masallara konu olan düzeyde, iyi ve kötü arasında güzel ile çirkin arasında, karanlık aydınlık arasında kavgalar savaşlar sürüp gitmektedir. Tanrıçalarımızdan alınan bu kutsal topraklar erkeğin oyunlarına ve karanlığına hapsedildikten sonra özgürlüğe dair her şey kurumaya yüz tuttu. Bu topraklar gerçek baharın, kadın eliyle yaratılan toplumsallığını yitirdikten sonra her an kurtarıcılarını bekler oldu. İnsanlığın şafağına karanlık bir perde çekilmişken biliyordu ışık bu kez çok yakındı. Karanlık ve kötülüklere teslim olan bu dünyada, köklerinden kopmayan, eşitlik, özgürlük ve barış için mücadele eden, bunun için hiçbir fedakârlık ve cesaretten kaçınmayan insanlığın gerçek evlatları, ışığın savaşçıları karanlığı bitirecekti. Halkın koruyucu güçleri bu kavganın kolay olmayacağı bilinciyle hareket ettiler. İddia ve inançları yüksekti. Onlardan çalınan her ne varsa almaya söz vermişlerdi. Karanlıklar ve onun efendilerini yerin dibine gömmeye, onların kendilerine yarattıkları cehennemde ateşlerle cezalandırmaya yeminliydiler. Bu topraklarının gerçek baharını getirmek için yol aldılar. O günden bu yana tarihin her an’ı, iyi ve kötü arasındaki kavgaya tanıklık etti. Bu kavganın kendiyle beraber tarihe, ne denli değerli anılar ve hatıralar bıraktığını yaşayarak görüyoruz. Çok uzun yıllardan sonra bile olsa, önemini içine sığdırdığı zaman kesitleriyle beraber anılmayı hak etmektedir. Güzele ve özgürlüğe dair insanlığın onurunu temsil eden her ne varsa kuşaktan kuşağa, nesilden nesile en değerli insanlık mirası olarak aktarıldı. İşte bundandır ki zaman insanlığın gerçek kurtarıcıları, oğulları ve kadınları için önemli olmaktadır. İnsanlığın gerçek özüne ulaşma kavgasında yaşanan mücadele köklerine dönmenin arayışı içerisinde olanlarla beraber tarih boyunca anılacaktır. Tarih şimdi PKK saflarında kadının kendi iradesini bulduğunu yazıyor. Ve bende bu tarihin bir parçası olma onuruna ulaşmanın coşkusuyla karşılıyorum her yeni günü.
Özgürlüğü için yiğitçe şehit düşen yüzlerce öncü kadın arkadaşlarımız cesur, iradeli ve fedakâr duruşlarıyla devrimci kadın örneği olarak içimizde yaşamaya devam edecekler. Devrim yolu çok uzun ve soluksuzdur, bu yüzden önderlik gerçeğini kavrayan gerçek devrimci kadınlar yazılmalı. Nasıl ki gülmek devrimci bir eylem ise yazmakta devrimci bir görevdir bence. Ve ben yaşadığım her an’ı yazarak yoldaşlarımı yaşattığıma inanıyorum. Aslında kadınlar gerilla mücadelesini tercih ederek yüzyılların intikamını alıyor. Bu müthiş bir inanç. İşte özgür yaşam tercihinde bulunan savaşçı kadınlar tüm güzelliklerin arasında yani özgür dağlarda bulurlar kendilerini. Tanrıça kültürünün izinde yürüyerek adım atarlar özgürlüğe. Bizler de dağların doruklarında adım attığımız her an tarihi tekrardan yaşıyormuşuz gibi hissederiz. Mücadele aralıksız devam ederken gecenin karanlığı arasında namluların sesi yankılanır dağlarda, bu ses kadınların zılgıt sesleriyle birlikte birleşir ve yeni gün kadınların öncülüğünde aydınlanır. Alev yürekli kadınların direniş sloganları ve zılgıtları hiç durmadı bu dağlarda. Yürekleri özgürlük ateşiyle, direnişiyle yanıp tutuşan kadınlar her an özgürlük aşkıyla yürümeye devam ettiler ve edecekler. Yüreklerinin güzelliği, yüzlerini vurmuş kadınlar tanıdım. Ak kâğıda sığmayacak kadar yüceydi yürekleri. Kadınlar dağlarda hiç sönmeyecek özgürlük ateşini yaktılar, sevdaydı bu ateşi gürleştiren. Kürdistan toprakları kadınların direniş çığlıklarıyla zılgıtlarıyla can buldu, her bir karış toprakta tanrıçaların izi var. İşte bu yüzden bütün dünya sizi tanımalı, direnişinizi bilmeli. İşte bende özgürlüğe tutkulu bir kadın olarak düşmanın beyninde patlayan bir mermi olmak istiyorum. Söz veriyorum sizler gibi bende direniş zılgıtlarıyla düşmana cevap olacağım. Dağların zirvelerinde özgürlük bayrağını sallayacağım.
Eğitime gitme heyecanım artıyor
Akademiye geldim, akademi de eğitim görmek farklı olsa da eski arkadaşlardan eğitim almak daha farklı. Hakikat rejimini bu sefer Fuat arkadaştan dinledim. Ve Heval Fuat’ı karşımda görmek benim için gerçekten heyecan vericiydi. Tabi çok istiyordum heval Fuat’ı görmeyi ve bu hayalim gerçekleşti. En büyük bir diğer hayalimse Önderliği görmek ve onula sohbet etme şansına erişmek. Bu henüz gerçekleşmedi ama Önderlikle birlikte mücadelenin ilk başlarından beri yoldaşlık yapan arkadaşları görmenin mutluluğunu da müthiş yaşıyorum. Eğitim bittikten sonra Heval Fuat’a defterimi gönderdim ve bana yazmasını istedim oda bana perspektif veren bir yazı yazmıştı. Beni çok mutlu etti. Heval Fuat’ın bana yazdığı yazı çok derinlikli ve yürektendi. Ve şöyle diyordu; “Sevgili Mizgin arkadaşa. Defterine bir şeyler yazmamı istemiştin ve bende bunun için cezaevinde yazdığım bir şiiri seçtim. Bu şiiri gerillanın yaşadığı bir toplu kayıp sonrasında yazmıştım. Düşman bize savaşmaktan başka bir yol bırakmıyor, toplum ve birey olarak yaşamamızın yolu savaşmaktan geçiyor. Bizde bunu yapıyoruz. Yaşamak için savaşmak, savaşmak içinde yaşamak! Bizim için biricik doğru mücadele ilkesi bu olmalı diye düşünüyorum. Kolay ölümü asla kabul etme! Biz şehitlerin yolunda yürüyor ve onların özlemlerini gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Seni en sıcak yoldaşlık sevgisiyle selamlıyor, uzun sürecek ömrünü içine büyük başarılar sığdırmanı diliyorum.’ Evet bu mektupta, yoldaşlığın sevgisini sıcaklığını derinden hissettim, arkadaşların böylesine derinden bağlılıkları bende de her an kendimi eğitme istemini güçlendiriyor. Söz veriyorum Önderliğe sizlere layık bir yoldaş olma çabasında olacağım.
Şehit Sara
Çok değer verilen abidelerden ve aynı zamanda yaşamıyla, mücadelesiyle örnek aldığımız öncü arkadaşlarımızdan bir diğeri ise adı gibi olan şehit Sara yoldaştır. O bizim tanrıçamız ve yaşam aşkımızın en güçlü kaynağıdır. Sara arkadaşın varlığı, duygulu dünyası ve kavga dolu yaşamı nasıl yaşamamız, savaşmamız gerektiğini açık bir şekilde gösteriyor. Nasıl yaşamak sorusuna verdiğimiz cevap Sara’ca olmalı. Çünkü tarih anlamlı yaşayan ve savaşanları yazacaktır. Bende Sara’ca yaşamanın mücadelesini her an kendimle veriyorum. Yaşayacaksam kavga dolu bir yaşam, onurlu bir yürüyüş ve öncü bir kadın olarak yaşayacağım. Yoldaşlığın güçlü temsili ve kadının direniş simgesini görmek isterdim. O kızıl saçları ve direngen ruhuna sarılıp hissetmek isterdim. Kadın direnişini sonuna kadar sürdüren direnişçi kadınla yaşamak isterdim. Sara yoldaş, mücadelesiyle, dik başlılığıyla herkesin yüreğinde unutulmaz bir sembol oldu. Bir Sakine binlerce Sakine olup Kürdistan’dan dünyaya yayıldı. Gerçekliğin adı ve hakikatin güçlü temsilcilerinden olarak bize yol gösterdi. Ve ben bu yolda yürümeye kararlı Saraca bir duruşun temsilini yapmaya söz verdim.


