Olgular arasındaki ilişkileri karşılıklı bağımlılık ve tamamlayıcılık temelinde ele aldığımızda askerileşme olgusunu ve eğitim anlayışını da diğer eğitim alanlarından kopuk ele alamayız.

Devrimci bir eğitim modelinde eğitimin niteliği ve pratiksel alanı ne olursa olsun, erdemli bir kişiliğe ulaşma temel öğe olmalıdır. Erdeme ulaşma kendini bulmadır. Unutulmamalıdır ki, özgürlük dolambaçlı serüvenini birçok iniş çıkışlardan geçerek tamamlamaktadır. Erdeme ulaşmada bireyin bin yıllardır zihniyetinde ve kişiliğinde yaratılan parçalanma ve kölelik mantığıyla özgürlüğe ulaşma arasındaki çatışmanın karşılıklı mücadelesi yoğun bir savaşım gücüyle gerçekleşebilir. Bu, askeri alanda yürütülen mücadele açısından da geçerli bir durumdur. Meşru savunma çizgisinin iki ayağından biri olan askeri ayağında da askerlik olgusuna ve eğitim anlayışına böylesi bir anlayışla yaklaşılmadığı müddetçe devletçi zihniyetin ağına düşme ve çözülmesi hedeflenen hiyerarşik sistemin bir ayağı olmanın ötesine gidilemeyecektir. Sağlam bir ideolojik temele oturtulamayan, stratejik ve taktik hedeflerini doğru belirleyemeyen bir mücadelenin, karşıtına dönme tehlikesi oldukça fazladır. Hiyerarşik zihniyetin ağına düşen tüm halk mücadelelerinin de gösterdiği pratikler bunu somut örnekler olarak önümüze koymaktadır. İdeolojik yapılanmalarda devletçi zihniyeti aşamadıklarından dolayı gerek siyasal gerekse de askeri mücadelelerinde gerçek anlamda bir başarıya ulaşamamaları bunun en temel göstergesi olmaktadır. Böylesi bir zihniyeti aşma noktasında ordu sistemimizde öncülüğü üstlenen komutanın rolü oldukça belirleyici olmaktadır. Zihniyet devrimi her şeyden önce bir eğitim olayıdır. Sınıflı toplum tarihini incelediğimizde devletçi otoritenin kurumlaşmasını sağlayan temel etmenlerin askerlik ve politikanın gelişimi olduğunu görürüz. Yani, devleti devlet kılan, her şeyden önce bu iki olgunun gelişimidir denilebilir. Kadının toplumsal statüden düşürülmesi ve yönetim olgusundan uzaklaştırılması da bu sürece denk gelmektedir. Hiyerarşik sistemle birlikte kadın artık toplum dışı bir konuma itilmiş bulunmaktadır. Erkek damgalı kurumlaşmalar olarak ortaya çıkan askerlik kurumu ve politika, yarattığı sisteminde kadına yer vermediği gibi, askeri ve siyasal zor olayı da en temel tahakküm araçları olarak rol oynamaya başlamışlardır. Toplumun ahlak normlarının yıkılması da bu temelde boy göstermiştir. Görüldüğü üzere askerlik ve siyaset birbirini tamamlayan ve bütünleyen iki temel olgudur. Kaldı ki ‘askerlik politikanın en yoğunlaşmış halidir’. Böylesi bir zihniyet temelinde askerlik ve politikayı karşılıklı bağımlılıkları ekseninde ele almak, ordu ve komuta gerçekliğimiz açısından büyük önem taşımaktadır. Fakat önemli olan tüm toplumsal alanda olduğu gibi, askeri ve politik alanda da ahlaksal ve etiksel normlara oturtmaktır. Nihayetin Başkan APO hiyerarşik sistemin aşılmasını ve demokratik-ekolojik topluma ulaşmayı üç temel üzerinden gerçekleştireceğimizi, insanlığın bu üç alandan çıkış yapması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu alanlar, ahlak, askerlik ve politika olmaktadır. Bu noktada ‘hiyerarşik sistemin çözülüşünü esas alıyorsak, askerleşmenin demokratik-ekolojik toplumla bağlantısı nedir?’ şeklinde bir soru akla gelebilir. Ortadoğu ve Kurdistan gerçekliği bilimsel ve tarihsel kökenleriyle ele alındığında bu sorunun cevabını bulmak daha kolay olacaktır. Bu güne kadar yürütülen mücadeleler katı hiyerarşik sistemin yalnızca tek ayak üzerinden başarıya ulaşamayacağını göstermiştir. Fakat ordu ve politika bir iktidarlaşma, devlete koşma aracı değil, hiyerarşinin çözülmesinde ve özgürlüğe ulaşmada bir araç olarak ele alınmak durumundadır. Bu noktada kadın ordulaşması ve onun öncü gücü komutanın misyonu önem taşımaktadır. Kadına tahakkümle başlayan ahlaki çöküntünün yıkımlarını gidermek ve yeni bir toplumsal, askeri ve politik ahlak oluşturmakla mükelleftir. Önderliğin Eğitim Tarzını Nasıl Pratikleştirebiliriz? Analitik zeka kadar, duygusal zekasını da kullanarak tarih, günümüz ve geleceği yorumlamak Rêber APO’da temel bir düşünüş tarzı olmaktadır. Geçmişi günümüzde ve her ikisinin dersleri ve perspektifleriyle geleceği öngörmek Apocu Felsefe’nin temel ilkelerinden biri olduğu kadar, bilimsel verilerle olay ve olguları yorumlamayla tüm felsefik bakış açılarını aşan bir tarzı yakalamak esastır. Tarih, günümüz ve gelecek yaşamın kendisi, karşılıklı bağımlılık çerçevesinde birbirini tamamlayan olgulardır. Yaşadığımız an, aynı zamanda tarihtir ve gelecekten de haberler vermektedir. Yaşamış olduğumuz ve yaşadığımız an, aynı zamanda geleceğin perspektifidir. Rêber APO’nun temel eğitim tarzında günümüz ve geleceğin bağı, tarih ve gelenekle koparılmadan, anlayarak uygulamak esastır. Eğitim, yaşamın kısa bir mekan ve zaman dilimine sıkıştırılmış bir olgu değildir. Eğitim, yaşamın kendisidir. Ancak yaşamı anlamlandırabilenler çıplak gözle dünyayı görebilme gücüne erişebilirler. Yaşamı anlamlandırmak, erdeme ulaşmaktır ve erdem, kimse tarafından öğretilemeyecek, ancak yol ve yöntemleri sunulabilecek bir yüceliktir. Erdeme ulaşmak; kendini bulmak, yeniden yaratmak, evrene, bir bütünen yaşama tek bir pencereden bakma tutsaklığından kurtulabilmektir. Duygu, düşünce, sezgi, irade ve tüm insani vasıflarıyla yaşamın kendisi olabilmeyi başarmaktır. Bugüne değin geçirilen eğitim pratiklerinin istenilen düzeyde sonuç alıcı olmamasının ve gerçek anlamda bir değişim-dönüşümü yaratamamasının kökeninde Rêber APO’yu anlayamamak ve anlamlandıramamak yatmaktadır. Rêber APO’nun olay ve olguları ele alış tarzında; kesin mutlak doğrularla sınırlar çekmek ve mutlak tanımlamalarda bulunmak yoktur. Kaba materyalist, determinist belirlemelerde bulunmak Önderliğin felsefik bakış açısında aştığı bir durumdur. Apocu diyalektik çerçevesinde yaşama, tüm olgulara felsefik bakış açısını yerleştirmek esastır. Özgür düşüncenin felsefik bakış açısıyla insandan yola çıkarak evreni ve tüm doğayı yorumlamak esastır. İnsan evrenin öznesi, en küçük parçasıdır. İnsanı anlamak, evreni anlayabilmek ve çözümleyebilmektir. Evren, doğa, insan ve toplum birbirlerinin birer bütünleyeni ve tamamlayanıdırlar. Önderlik tarzında kesin, mutlak bir doğruyla ‘erdem budur, ulaşman gereken hedef budur’ biçiminde bir belirlenimciliğe yer yoktur. Öğretilen erdemin kendisini değil, erdeme ulaşmanın yol ve yöntemleridir. Eğitim tarzında yöntem esastır. Nasıl ki, evreni çözümleyebilmede insandan yola çıkarak tüm olguları çözümleyebilme esas alınıyorsa, yaşamın kendisinde de en küçük bir ayrıntıdan tüm bir tarihi, günümüzü ve çözümlemek esastır. Erdeme ulaşmanın yol ve yöntemleri doğru belirlendiği oranda, yaşam anlamlı ve güzel kılınacaktır. Erdem öğretilemez bir olgu olduğuna göre erdemi öğretmeye çalışmak, klasik öğretmen-öğrenci ilişkisini andıracaktır. Otorite güç olarak sürekli öğreten öğretmen karşısında, öğrenci sürekli boş bilgilerle dolan bir nesneyi andıracaktır. Böyle bir eğitim anlayışı Önderlik tarzına ters düşmek olacaktır. Önderlik tarzında yöntemleri öğretmenin temel yolu da yine diyalog olmaktadır. Yalnızca birinin verip diğerinin aldığı bir tarzın aksine, karşılıklı duygu ve düşüncelerin aktarıldığı diyalog yöntemini esas almak, Önderlik eğitiminin temel koşullarından biri olmaktadır. Hoşgörü, bir kültür olayıdır. Hoşgörü, felsefi bir tutumdur ve özellikle de demokratik kriterleri esas alan bir toplulukta hoşgörünün oturmaması gerçek bir demokrasi anlayışının oturmadığını gösterecektir. Önderlik tarzında insana, doğaya, bütün bir yaşama hoşgörülü bakmak tüm kesimleri (farklı sesleri, renkleri, düşünceleri vb.) içine alan ve kapsayan felsefik yaklaşım esastır. Dogmatik, basmakalıp eğitim sistemlerini aşma yönünde bu felsefik tutumun esas alınması oldukça önem taşımaktadır. Bir bütünen yaşamın tümüne felsefik bir tutumla yaklaşmak, doğadaki tüm varlıklara anlam biçmek ve yaşamın her anını bir eğitim alanına dönüştürmek Önderlik tarzına ulaşmayı da getirecektir. Bir çiçekten tutalım doğadaki herhangi bir canlıya anlam vermeye, sporsal bir faaliyetten bedenin zihinle birlikte günlük eğitimine, bir sorunu ele alıp çözümlemekten alternatif geliştirmeye kadar yaşamı oluşturan tüm öğelere Önderlik felsefesiyle yaklaşım temel perspektifimiz olabilmelidir. Yaşamın kendisini Önderlik yaşamı olarak algılamak ve bu çerçevede bir yaklaşım sahibi olmak, Önderliği anlamaktan geçmektedir. Doğa ve insana yaklaşımında kendi özüne dönen olay ve olguları çözümlemede özünün bir gereği olarak duygusal zekası kadar, analitik zekasını da kullanabilen bir tarzın yakalanması doğru bir eğitim anlayışını da açığa çıkaracaktır. Şehit Bêrîtan Özgür Kadın Akademisi  Eğitimin Anlam Ve Önemi Ders Tartışmalarından Derlenmiştir.