Sağlık konusunun psikolojik boyutu vardır. İktidar hem psikolojik hem de fizyolojik olarak toplum sağlığını bozmaktadır. Her iki boyutta da toplumu hastalıklı bir hale getirmiştir.

İktidarın varlığı zaten toplumdaki sorunları büyüten ve derinleştirendir. Mesela AIDS varolan sistemin yarattığı bir hastalıktır. Yine Korona tüm dünyaya yayıldı, bu hastalığı sistem yarattı bunu iyi anlamak gerekiyor. Kanser hakeza öyle, biyolojik boyutu var elbet fakat neden bu kadar yaygınlaştı, kör düğüm halini aldı, sebebi sistemdir. Sistem hem topluma hastalık yayıyor hem de psikolojisini bozuyor. Doğal toplumda psikolojik sorunlar yoktur mesela. İnsan ilişkileri özgür bir temelde işler fakat şimdi sistemde hem maddi hem manevi ciddi boşluklar yaratılmıştır. Bunlar ister istemez hastalık üretiyor. Şimdi en büyük sermaye sektörlerinden biri de sağlık alanında açılmıştır, tüm eczaneler sağlık sektörüne bağlıdır. Oysa ilaç için para alınmamalı fakat en büyük para ilaç sektöründen elde ediliyor. Şimdi eczane ve doktor arasında anlaşmalar yapılıyor, eczacı doktora ‘senin yanına gelen hastalara şu kadar şu ilacı, bu kadar bu ilacı yaz’ diyor. Örneğin ‘100 tane parasetemol yaz ben de ona göre sana şu kadar para vereyim’ diyor. Doktor da hastalığı teşhis etmeden evvel anlaşma yaptığı ilacı yazıp hastayı eczaneye gönderiyor. Bundan kazanılan para, doktora, eczacıya esas olarak da devlete gidiyor. Artık o ilaç hastayı iyileştirir mi yoksa daha mı kötü eder hiç umursamazlar. Tüm sağlık görevlileri de devletin denetimi altında düzenlenip atanıyor. Parası olmayan hastaya bakılmıyor. Bir ara yeşil kart diye bir şey çıkardılar fakir insanlar için indirim yapılsın diye fakat geçerli olmadı, resmen insanlarımızla dalga geçtiler. Gün boyu gidip sıralarda beklerler, zengin olan parasını verip önceden randevusunu ayarladığı için direkt içeri girer ama fakir olan akşama kadar sırada bekler. İçeri girdi mi de 5 dakikada, ki çoğu zaman doktor başını da kaldırmadan sana birkaç ilaç yazıp seni geri gönderir. Hiç anlamaz, muayene desen yoktur. Zaten annelerimiz gidiyor, dil de bilmiyor, hastalıklarını doğru dürüst ifade bile edemiyorlar. Bir de her doktorun ayrıca özel muayenesi vardır, sana iyi bakmaz sonra da iyi bir tedavi istiyorsan özel muayeneme gel der. Daha fazla masraf yapıp para almak içindir. İnsanları süründürüyorlar. Zaten iyileştirmiyorlar, sağlam olanı da bozuyorlar. Bilim parçalıdır demiştik, tıp da kendi içinde parçalıdır. Gözden anlayan baştan anlamaz, baştan anlayan mide rahatsızlığından anlamaz. Bir bütün olarak insan organizmasından iyi anlayan bir doktor yoktur, her biri bir parçada çalışmaktadır. Bu başlı başına sakat bir yaklaşımdır. Sağlıklı yaşam için ilkin psikolojini rahatlatmalısın bunun için de mevcut sistemi iyi tahlil edip bilinçlenmek şarttır. İkincisi sağlık için devlete muhtaç bırakmayacaksın kendini. Toplumda yaşlı bilge insanlar var. Tıbbın anlayıp tedavi edemediği birçok hastalığı, bu bilge ve şifacı insanlar yapıyor. Mesela kuyrukla ilgili rahatsızlıklar tıpta yoktur, anlamazlar ama toplumda anlayan insanlar vardır. Kırık çıkıktan anlayanlar vardır. Gayet doğal yöntemlerle kısa sürede hastayı iyileştirdiklerine şahit olmuşuzdur. Yine ebelik yapan anneler var, doğum için gerekli bütün ayrıntılara hâkim anneler var. Bebek hastalıklarından çok iyi anlıyorlar ve doğal yöntemlerle iyileştiriyorlar. Mesela küçücük bebeği bile doktora götürdüğünde hap yazıyor, yani o çocuğun bünyesi bu ilacın yan etkilerini kaldırabilir mi? Şimdi devlete bağlı doktorlar veriyor ve yanlış müdahaleden doğan sakatlıkları da hiç umursamıyorlar. Eğer toplumsal tıp gelişirse tüm bunların önünü almak mümkündür. Gerçekten de toplum sağlık konusunda kendini devlete çok mahcup etmiş durumda. İnsan kendisine ve etrafında ki insanlara umut verse, anlam verse, yaşamda kendi küçük şeylere hapsetmese, sevse, çalışsa, işlevsel kılsa niye o kadar hastalık çıksın ki? Hastalıkların bir sebebi de budur, yaşam insanlara manasız geliyor. Üretim yok, devlet zulmü var, savaş var. Gerçekten bu savaşın bilançosu çok ağırdır, eğer insan anlam veremezse kaldıramaz da. Heval Atakan’ın bir sözü var diyor: “aslında biz mevcut durumu hissetmiyoruz sadece içinden geçiyoruz, yanımızda bu kadar arkadaşın şehit olduğunu hissetsek kaldıramayız.” Yani düşünceden kaçmaktan bahsediyor. Gerçekten de dünyanın neresinde bu var, mesela bugün yanında olan insan yarın olmayabiliyor ve sen bunu bir kere iki kere yaşamıyorsun, bu senin yaşam tarzın oluyor bunu kaldırmak dahi büyük bir irade, büyük bir anlam gücü, büyük bir sorumluluk istiyor. Bunları taşımayan kaldıramaz, sıradan insanın ne aklı ne de yüreği bunu kaldırmaz. Bu topluma da yansıyor. Biz bu toplumun çocuklarıyız, o kadar şehadet haberi ölüm haberi, yapılan bombardımanlar... İnsanlar da bu gerçeklikler üzerine düşünüyor tabi. Düşünüp düşünüp çözümünü bulamadıklarında direk bünyeyi etkiliyor doğal olarak. Yine yoksulluk var, mesela bir genç annesini ve kız kardeşini öldürüp devlete teslim oldu. Birkaç yıl evvel 5-6 kişilik bir ailenin hepsi siyanür içip yaşamlarına son verdi. Tüm bunların sebebi bu sistemdir. Yine geçen yıl bir kadın 2 kızı ve kaynanasıyla yaşıyor başka hiç kimseleri yok. Gittikleri her yerden öteleniyorlar, en son kadın önce kaynanasını ve iki kızını sonra da kendisini vurdu. Ardında da bir mektup bırakmış, “ben ve sorumluluğum altında 3 kadın yaşayamıyoruz. Nereye gittiysem iğrenç tekliflerle karşılaştım, bir parça ekmek istedim farklı tekliflerle karşılaştım. Başta kendimi öldürüp çocukları bırakmayı düşündüm ama onlarının geleceğinin benimkinden farklı olmayacağını biliyorum. Büyüyüp acı çekeceklerine onları da kendimle birlikte bu hayattan kurtarayım dedim” diye mektubunda yazmış. Bunların benzeri çoktur. Toplumda birçok böylesi olay var, psikoloji artık kaldıramıyor, çözüm bulamıyor yani onun için de sağlık boyutunda yapabileceğimiz çok şey var. Mesela şimdi alternatif tıp gelişmiş, şimdi bu küçük bir bölümüdür ama büyük bir gelişim yaşayıp gerçekten alternatif bir konumu yakalarsa toplum, devlete muhtaç olma konumundan büyük oranda sıyrılacaktır. Sağlık çok çok önemli bir boyuttur ve o da eğitim gibi kesinlikle devletin insafına bırakılmamalıdır. Bir toplumun sağlığını iktidar elitlerini eline bırakmamak gerek, zaten hasta eden o iktidar elidi ve o sistemdir. Hastalık üreten hiç iyileştirir mi? İyileştirmez. Buna bağlı insan çok şey söyleyebilir, ameliyat etme şekilleri, insanı ele alma yaklaşımlarının hepsinde büyük sakatlıklar ve kötülükler var. Şunu da söyleyelim psikolojik hastalıkların temelinde bu iktidar sistemi yatmaktadır. Eğer bunu ortadan kaldırıp, ahlaki-politik toplum yaşam tarzını yakalayabilirsek zaten inanıyoruz ki bu hastalıkların yarısından fazlası kökünden kalkacaktır. Bu boyutuyla toplumu bilinçlendirmek çok önemlidir.