PARTİMİZİN İDEOLOJİK ESASLARI VE İLKELERİ 3- Örgütlülük Dikkat edelim Önderlik, özgürlüğe dayalı bir yaşam paylaşımı için örgütlülük diyor.

Yani rastgele bir örgütlülük, örgütlenme değil kadın kurtuluşunu başarıya götürecek olan. Özgürlük temel kabul ölçüsü oluyor ve bunun paylaşımı esas alınıyor. Paylaşım da örgütle olabilir. Kadın en örgütsüz bırakılmış ulustur, halktır, sınıftır, ezilendir, cinstir. Hareketimizin en dikkat çekici bir yanı bu kadar kadını nasıl özgün olarak bir araya getirebildiğimiz ve bir arada tutabildiğimiz ve böyle bir ortak yaşam kurabildiğimizdir. Ve en çok ilgi uyandıran bu yaşamımızla beraber ortaya çıkardığımız savaş ve direniş düzeyimizdir. Nato’nun en büyük ordularından birine sahip olan faşist T.C. silahlı- silahsız kuvvetlerine, Özel Harp elemanlarına karşı yiğitçe savaşan kadın gerçekliği nasıl ortaya çıktı? Pek çok örgütü zindanda işkenceyle teslim alan 12 Eylül faşist cuntasına karşı muhteşem bir direniş gösteren Sakine Cansız şahsında görülen direnişçi kadın gerçeği nasıl anlaşılmalı? İdam ve katledilme korkusuyla tüm toplumu sindirmiş olan zorba İran molla rejimine karşı Şirin Elemhuli, Ronahi, Zîlan Pepule ve ardılları yiğit kadınları halen idrak etmekte zorlanıyor dünya ve kendinden utandığı için görmezlikten geliyor. ABD’nin, Avrupa’nın karşısına çıkarak savaşmaktan çekindikleri bu zorbalığa gözünü kırpmadan haklarını haykıran ve özgürlüğünü direnişiyle yaratacağını gösteren Kurdistan özgür kadın gerçekliği onların realitesini ortaya çıkarıyor. En son Rojava’da, Batı’nın da Ortadoğu’nun da korkulu rüyası haline gelen IŞİD, El Nusra katil çetelerine karşı bir avuç toprak parçası üzerinde en az imkânlarla gencecik yaşta karşı duran ve onları yenilgiye uğratan Arin Mirkan ve nice yoldaşlarının sergilediği kadın duruşu insanlığa insanlığını hatırlattı. Direniş ve özgürlük ruhu verdi, moral kaynağı oldu. Tüm bu hayranlık uyandıran kadın değerleri nasıl ortaya çıktı? Özgürlüğe dayalı yaşamın paylaşımını sağlayan örgütlülükle, örgütle ortaya çıktı.  Örgüt demek sadece fiziksel olarak bir arada bulunmak değildir. Bir arada bulunan pek çok kalabalık vardır. Ama bunlar yığın, kitle, kalabalık insanlar olmaktan öteye gitmemektedir. Kadının özgürlük örgütü sadece fiziki olarak bir arada olma örgütü değildir. Bizim bir arada ve insanca yaşamamızı, paylaşmamızı sağlayacak değerleri yaratan bir örgüttür. Birbirimize ne veriyoruz, birbirimizden ne alıyoruz? Birbirimizi nasıl etkiliyoruz, ne diyoruz? Partimizin, örgütümüzün bir arada yaşayabilmek için geliştirdiği ahlakı, değerleri, anlayış seviyesi, kabul-red ölçüleri, ilkeleri, kuralları, hitabeti, adabı, kültür seviyesi, edep- erkânı vardır. İşleyişi vardır. Dayandığı kendi mirası vardır. Bağlı olduğu değerler (ki bunlar her biri nice canların bedel ödeyerek yarattığı değerlerdir, Önderliğimizin iğneyle kuyu kazarcasına yarattığı değerlerdir) vardır. Kurdistan gerçekliğinde dört parça üzerinde hâkim olan ulus devletlerin politika ve stratejileri kesinlikle köle Kürt insanı üzerinde inşa edilmiştir. Köleliği de en çok örgütsüz bırakarak yapmıştır. Yine Önderliğin bir değerlendirmesiyle konuya derinlik kazandıralım. “ Hayret ediyorum! Hayır, bu bir kölelik düzeyidir. Düşman, köleyi sınırsız bir örgütsüzlüğe mahkûm ettiğinde, onu köle olarak kullanır.  Bu çok net.  Köle, kendiliğinden köle değildir. Bir insanı en ilkel haliyle bile özgür ortama bırak, kendini örgütler. Mutlaka örgütler. Köle ise en sıkı baskı altına alınmış ve örgütsüz bırakılmış. Bizim köleliğimiz ise daha da tehlikeli. Sadece baskı değil, kaba anlamda aç bırakılarak da değil, duyguları paramparça edilmiş. Böyle bir köle Roma döneminde bile yoktu… Fakat siz ne kadar bu gerçekliğin farkındasınız bilemiyorum ama, ben bu gerçekliğin dehşetiyle partilileşmeye adım atıyorum. İnsanlarla ilişkileniyorum. Değerler savaşını veriyorum. O açıdan özgürlük savaşçısı olmak kolay değil.  (Abdullah Öcalan, Haziran 1997, Şam PMO Çözümlemeleri.) Örgütsüz olmak demek düzenin istediği ve kabul ettiği ve bizlere layık gördüğü düzeyde yaşamayı kabul etmek demektir. Örgütsüzlük köleliği kabul etmek demektir. Kürdistan’da düşman katliam ve asimilasyonla parçaladığı, örgütsüz bıraktığı Kürt gerçeğiyle Kürt’ün farkında olmadan gönüllü olarak hizmet eder hale getirmiştir. Toplumunu, kendisini yüceltme yoktur. Öz değerlerine saldırır. Kendisine değer vermez ama kendisini abartır. Kendisini sevmez, başkasını da sevme gücü yoktur ama hep sevilmek ister sevgi fukarasıdır. Sevgi diye en basit şeylere tenezzül eder. Seçkincilik arayışı yoktur. Tüm bu özellikleri düşman benimsetmiştir. Düşmanın gözünde Kürt’ün sevilecek bir yanı yoktur. Ancak hor görülebilir. Küçük görülür aşağılanır, insani olan, Kürt’e reva görülmez. Kürt insandan da sayılmaz. Ancak egemen olana benzeştikçe belki kendine yer bulabilir ama o zaman da zaten ‚‘kendi’lik denen bir şey kalmamıştır bulduğu yer de artık başkası olan birisinindir. Kadındaki kölelik gerçeği daha da derindir. Parçalanmışlık, kendine yabancılaşma, mülkleşme, yitirilmişlik, yenilgili ruh hali daha da derindir. Çok derinlerde haykıran özgürlük çığlıkları hiç bitmemiştir ama egemenlik altında neredeyse duyulmaz hale gelmiştir. Nasıl ki ezilen, katliama uğrayan halklar için kendi katiline sevdalanır hale getirilir deniliyorsa kadın da kendi egemenine adeta sevdalanır hale gelmiştir. Kadın örgütlülüğü bu düşürülmüşlüğe, zayıf bırakılmışlığa karşı en önemli silahtır. Örgütlenmek demek zayıflığı kabul etmemek demektir. Kadının zayıf halinden çıkması ancak örgütle olur. Önderlik bile kendisi için diyor “Zayıf olduğumu gördüğüm an müthiş örgütleyiciyimdir.”(Abdullah Öcalan, 5 Eylül 1998, Şam Yoğunlaşma evi diyalogları) Demek ki zayıflıklarımızla karşılaştığımızda bundan kaçmayacağız. Benim böyle zayıflıklarım yok diye kendimizi, çevremizi kandırmayacağız. Ayıp olan zayıf olmak değildir, ayıp olan zayıflıklarıyla karşı karşıya geldiğinde onunla mücadele etmemektir. Zayıf olmak, zayıf kalmış olmak bir kader değildir. Örgütsellikle, örgütlenmeyle zayıflıklarımızla mücadele edebiliriz ve güçlenebiliriz. Aynı şekilde varsa endişelerimiz, kaygılarımız örgütle giderebiliriz. Erkek egemenlikli sistem kadını adeta dipsiz bir kuyuya atmıştır. Kadın kör kuyudaki bir gerçekliktir. İşte bu kör kuyudan çıkmanın yolu örgütlenmektir. Bu yüzden Önderlik; “Örgütlülük faaliyetini her şeyin başına alın. Bunun dışında başka bir şeye aman vermemeniz gerekiyor. Benim en büyük gücüm örgütsel olmamdır.” Diyor ve “Örgütsellik; amaçlı hareket etmektir.”(Abdullah Öcalan 04 Eylül 1998, Şam yoğunlaşma evi diyalogları) Tanımını da devamında yapıyor. Kadınların amaçlarıyla bağlantılı olarak örgütü, örgütlenmeleri olmalı. Bir halkı, bir ülkeyi, bir cinsi kurtarmak isteyenin, kör kuyudan çıkmak isteyenin buna göre örgütü, programı, planı olmalı. Bu birilerinin işi olarak da görülmemeli. Her özgürlük savaşçısı kadın attığı her adımını örgütlü atmalı, örgütle atmalıdır. Gittiği her yerde örgütlü olmalı, örgütü hâkim kılmalıdır. Örgütsüz karar almamalıdır. İsterse tek başına olunsun örgüt gibi hareket edilmeli, bunun sorumluluğu ve bilinciyle yol alınmalı, katılınmalıdır. Önderliğimiz, nerede bir kadın varsa orada YAJK vardır, demişti. Halen de bu esastır. Nerede bir kadın varsa orada PAJK vardır. PAJK’ın ilkeleri, ölçüleri, kadro görevleri, kuralları, planlaması, hedef ve amaçları vardır. Bunları yönetim olanlar, komutan olanlar, eski olanlar uygularlar diye düşünülmemeli. Özellikle dört parça Kürdistan’da askeri örgütlenmede yer alındığı için YJA-STAR’ın ve onun alt kollarının yönetmelikleri, kararları, dönem politikası mutlaka temel alınmalıdır. Tüm askeri birlikler bir düzen içinde tim, takım, bölük, tabur olarak örgütlenmişlerdir. Yani bir iç işleyişi, gündemi, planı vardır. Kolektiftir, parçalı değildir. Birlik sistemi dışında tek bir arkadaş yoktur, olmamalıdır. Yoldaşlar birbirini dinlerler, bir ahengleri vardır. Böylelikle uyumlu olunur. Görüşlerini örgütün paradigmasına, perspektiflerine, talimatlarına, genelgelerine göre oluşturur, kendisini geliştirir, düşüncesi parti programına göredir. Üslubu; örgütlüdür, dili, davranışı parti zihniyetine, ahlakına göredir. Parti programının kavramıyla, örgütsel literatürle, tanımlamalarıyla kendisini ifade eder. Evden, okuldan, çevreden, aşiretten, şehirden öğrendiği sivil dili giderek değiştirir, dönüştürür, yepyeni bir zihniyet oluşturarak onun militan uslübunu, dilini kendisinde örgütler. Örgütlü kadın, bir tek kendisini örgütleyen, kendisinde ölçüleri oturtan birlikte yaşadığı arkadaşlara duyarsız kadın değildir. Örgütlü kadın, kollektif kimlik sahibidir. Parti ölçüleri, yaşam tarzı, askeri birlik işleyişi birlikte yaşanmalıdır. Güçlü örgütlü bir birlik tüm kadınların örgütlü kadın olduğu anlamına gelir. Tek başına iyi olma yoktur. İyi, güzel, doğru olan genelleşirse, hâkim olursa hepimiz de iyi oluruz. Yoksa tek başına iyi, doğru olan yani partili olan kişi yalnız, etkisiz kalır. Parti en gelişmiş kadro örgütlenmesidir. Kadro örgütüdür. Her parti kadrosu örgütlenmekten, örgütü korumaktan ve geliştirmekten, partileşme temelinde örgütleme yapmaktan sorumludur, örgütü büyütmekle görevlidir. Örgüt demek kollektif emek demektir, irade birliği demektir. Benim yaptığım, şunun yaptığıyla değil hepimizin yaptıklarıyla, emeği çabasıyla gelişme olur ya da tersi durumda gerileme olur. Kuyudan çıkma dedik örgütlenme için ama bilmeliyiz ki kuyudan çıkıp da örgütlülüğü başaramaz ve devam ettiremezsek tekrar başka bir kuyuya kapatılırız veya düşeriz. Amaçlarımıza, hedeflerimize ulaşmamızı sağlayacak güç örgütlenmededir, partileşmededir. Kadın sınırsız sömürüye tabi tutulmuştur. Mülk konusu edilmeyen hiçbir şeyi yoktur. O halde kadın sınırsız örgütlenmek durumundadır. Gerçekten de kadın açısından böylesi örgütlenme koşulları ender bir şanstır, belki de bir daha bu şansı bulamayabiliriz. Örgütsüz de olunur diye düşünenler olabilir. Ama şunu bilelim. “Örgütsüz olanı herkes istediği gibi örgütler”. İstediği gibi kullanır. Çünkü örgütsüz olanların iradesi yoktur. Gücü, geçerliliği yoktur. Güven vermez. Dikkat edelim Kurdistan kadınına müthiş bir güven duyuluyor. Neden? Çünkü örgütlü yaşamı ve savaşımı var. Ve bu örgüt kendini halka ispatlamış, kabul ettirmiş halen örgütlü emekle yer ediniyor. Örgütlü çabayla yarattığı değerlerle halkın sevgisini, güvenini kazanıyor. Kadın sevgi istiyorsa bunun için de örgüt lazım. Mevcut erkek gerçekliğiyle, ülke gerçekliğiyle yaşamak mümkün değil. O halde sevmek ve sevilmek için de kurtuluş örgütüne ihtiyaç var. Örgüt durduğu yerden gelişmez, büyümez. Sürekli düşünce yoğunluğu, teorik derinlik, bilgelik sınırlarına dayanma ve zorlama ve bunu sürekli yaşamsallaştırma gerektirir. Tempolu bir katılım anlamına gelir. Örgüt gönüllü katılım yapmış kadroların coşkuyla, aşkla çalışması üretmesiyle örgüt olur. Örgüt demek ordulaşmak demektir. Partileşmek demektir. Halklaşmak demektir. Kurumsallaşmak demektir. Önderlik gerçeğinde derinleşmek demektir. Önderliği yaşamsallaştırmak demektir. Önderlik “En büyük pratik kendini yetiştirme, kendini örgütlemedir. Örneğin Önderlik.” dedi. Kürdistan’da ve kadın gerçeğinde örgüt ve onun sürekli eylemselliği kurtuluşa ve özgür yaşama götürebilir. Kaldı ki özgür yaşam koşullarında da örgütlü yaşam olur. Çünkü toplum demek örgütlülük, kollektivizm, dayanışma kümülatif bilinç birikimi demektir. İnsan zekâsı en çok toplumla, toplumsallıkla açığa çıkmaktadır. Örgütlenme, örgütlülük süreklidir. Bazen olur bazen olmasa da olur diyebileceğimiz bir şey değildir. Örgütlenme kesildi mi geriliğe, çirkinliğe, efendilere kapı aralanmış demektir hatta Önderlik ölümcül olduğunu belirtir. “Örgütlenme olayı adeta damarda atom ve kan gibidir. Kesmeyeceksin, kesildi mi ölürsün.”(Abdullah Öcalan, Mahir Sayın’la Söyleşi,1996.) Kadın açısından örgütlülük bu denli önemli ve hayatidir. Devam Edecek…