Birinci Bölüm: Toplumsal doğa bizim hiçbirimizden uzak olmayan bir gerçeklik. Önderlik tüm savunmalarında her zaman başlangıcı toplumsallıkla başlatır.

Ki zaten bizim stratejimiz de yeni bir toplumsallık inşa etmektir. Genel bir toplum tanımlaması var; şimdiye kadar gerek burjuva sosyologların gerek dünyadaki bütün literatürlerde çok farklı çok pozitif anlam taşıyan, bakış açısını taşıyan tanımlamalar var. Durkheim’ın bir tanımı var; ‘bireylerin toplamından oluşur’ şeklinde tanımlamalar var. Tabi tanım yapmak her zaman zordur. Çünkü bir formülü içerir, formülleştirir, fakat birtakım yönleri de eksik bırakır her zaman tanımlamalar. Bu nedenle Önderlik toplumu evrensel ilkeler çerçevesinde ele alıyor ve bizim algılamalarımızın ve bugüne kadar dünyadaki tüm sosyolojik veya daha farklı tanımlamaları hepsini atıf ediyor. Önderlik toplumu tek bir tanım olarak ortaya koymuyor. Evrenin bir var oluş şekli var peki var oluş nedir? Hayvanlar da kendisini var ediyor, bitkide kendisini var ediyor veya ilk hücrenin ilk oluştuğu dönemde o hücrenin ya da canlının kendisini var etme biçimi vardır. Onlarda bu varoluş; yaşam için ortaya koyduğu bir savaşım şeklinde de ele alınabilir. Önderlik ise toplumsallığı ya da toplumu felsefi derinlikle ele alınacak şekilde ortaya koyuyor. Toplumun doğası nedir peki? Tabi ekolojistlerin bakış açısında doğadan koparmama şeklinde doğa ile insan ilişkisini ve birlikteliğini ortaya koyan bir yaklaşım var. Ama Önderlik son savunmasında toplumsal doğa olarak ele alıyor. Bunun gerçekten felsefi ve bilimselliği ile tüm savunmalarda çok geniş, farklı farklı boyutlarıyla açıyor. Bizler bazı kavramları veya bazı olguları ortaya koyarken sınırlı ele almamak gerekiyor. Bir bütün şeklinde ele alınması gerekiyor. Evrenden kopuk, evrenin gerçekliğinden kopuk hiçbir bilgi veya bilmelerin kendisi ham gerçeği yansıtmıyor. Önderlik toplumu; ‘en yoğunlaşmış zekâya sahip olan’ şeklinde tanımlıyor. Fakat yoğunlaşmış zekâ derken buradan nasıl bir anlam çıkarılabilir? Evrenin de zekâsından bahsediliyor. Biraz sözü edilen 1., 2. Ve 3. Doğa üzerine durmak gerekiyor. 1.doğa için; Önderlik hem ‘Bir halkı Savunmak’ adlı savunmada hem de Özgürlük Sosyolojisinde oldukça detaylandırıyor. Tanımı genelde şöyle kabul ediliyor; ‘insan toplumsallığının dışında kalan’.  Ama Önderlik son savunmasında bunu reddediyor. Dışında diye bir şey söz konusu değildir olamaz, sadece farkını ortaya koyar diyor. 1. Doğa tüm canlıların insanda da dâhil olmak üzere tüm canlıların dünyasıdır. 2. doğa; kendini düşünmeye başlayan düşünme, düşünceye ulaşan insanın toplumu olarak ele alınıyor. Sadece insanın insan toplumunun yani tüm canlılar demek gerekiyor, hepsi canlıdır doğadaki evrendeki bütün varlıklar canlıdır. Kendini değiştirme gücünü ortaya koyuyor. Daha farklı enerji maddeleşmek, anlamlaşmak maddede anlamı aşmak istiyor şeklinde Önderlik çok daha da derinleştiriyor. Bizim toplumsal doğayı anlama da biraz evrenin oluşumunda evrensel ilkeler dediğimiz ilkelerden bahsedeceğiz. Söylediğimiz tanımlamaların içerisinin doldurulması gerekiyor bizlere biraz daha soyut gelebiliyor. Tanımlamalar her zaman biraz daha soyutlamayı beraberinde getirir. Hem güncel yaşamımızda kendimize indirgememiz aynı zamanda kendimizi tanımamız insan gerçekliği açısından da önemli. Belirli bir sistematik olarak evren ve evrenin oluşumu daha sonrasında evrende canlıların oluşumu, canlılardan insan kendisini nasıl farklılaştırmıştır? Biraz daha bunları anladığımız zaman toplumsallığın farkını ya da toplumsal doğanın gücünü bu şekilde de görebileceğiz. Kromozom bir önceki türün tüm özelliklerini bir sonraki türe taşımasına denir. Yeryüzünde ilk beslenebilen, ilk fotosentez olayından yararlanan, ilk kendisini var eden tabi bunu aylarla yıllarla tanımlama yerine uzun süre diyoruz, bu kavram daha çok yerini buluyor. Önderlik de savunmalarda süre kavramını ele alıyor. Zamanı belirli bir şekilde parçalara ayırmak bazen gerçeği ifade etmeye yetmiyor. Bu anlamda süre kavramını kullanıyoruz. Milyar yıl ya da milyonlarca yıl süren süreçler sonucunda sürekli kendisini farklılaştırarak üreten çoğaltan canlıların oluşum süreci var. X kromozomu da bunlardan bir tanesidir. Y kromozomu ise dişilik kromozomunun kendi içerisinde kendini sürekli farklılaştırmasıyla ortaya çıkar. Y kromozomu X kromozomu tarafından üretilir. Evrenin oluşumunda Y kromozomu yoktur. Böylesi bir gerçeklik var, bizim buradan çıkaracağımız sonuç karşıtlık temelinde erillik, dişilik hangisi öndedir gibi bir soruya gitmek anlamsızdır. Önemli olan kromozomunun ortaya çıkışı, canlıcılığın ortaya çıkışı daha sonrasında ikili bir şekilde yaşamın devamıdır. Çıkarılması gereken sonuç budur yoksa birbirine karşıt bir düşmanlık şeklinde değildir, böyle ele alınmaması gerekiyor. Evrenin işleyiş ilkeleri bize bunu gösteriyor. Örneğin bazı denemelerde bazı bakteriler üzerinde denemeler yapılıyor. Örneğin bazen bakıyorsun ki yalnızca üç dört tane mensubu olan bir tür milyonlarca mensuba sahip bir türe baskın geliyor. Onları geriletiyor kendisi bir bütün olarak çoğalıyor ve farklı bir türün oluşumunu beraberinde getiriyor. Bunlardan çıkaracağımız ilke; bir önceki bir sonrakine taşınır. Kendimizi veya evreni ele alırken bu tarzda ele almak gerekiyor. Hani evren insanda işliyor. Önderlik mikro kozmos dedi. Şimdi ilk canlıların ve daha sonrasında tek hücreliler, çok hücreliler dedik çok hücrelilerden sonra onlarında kendi kendisine ikilemler şeklinde bir arada varoluşları giderek yaşamda çeşitliliği ve zenginliği getirir. Bitkilerin çeşitliliği milyarlarca yıl süren bir sürede oluşuyor. Daha sonrasında yavaş yavaş otları ve bitkileri yiyen hayvanların oluşum süreci başlıyor. Hayvan da bitkilerden farklı bir alemdir. Bütün canlılarda kendisini savunma mekanizması, güvenliğini sağlama da vardır. Kendisini çoğaltır ama aynı zamanda savunma mekanizması vardır. Örneğin bazı virüsler var beş bin yıl yaşındadır. İnsan türü ona göre çok zayıf. Virüsler kendisini sürekli değişen koşullara adapte etme yeteneklerini geliştiriyorlar. Bu anlamda birçok canlıda bu yetenekler gelişiyor. Tabi bunları ele alırken aynı zamanda tüm canlılardaki sezgiselliği, bir sonrakine taşınma, beraberinde taşıma ama aynı zamanda bir zekânın oluşumu ve sezgisellik şeklindeki bir duyunun oluşumu da tüm canlılarda gelişiyor. Hayvan, insan ve bitki topluluklarında bu gelişiyor. Zaten evren de tarihin tüm oluşumların kendisini topladığı yerdir.  Önce bitkiler sonra hayvanlar sonra insan şeklindeki bir gelişim süreci aynı zamanda canlıların kendisine de geçiyor. Tabi ayırt edici farklar da oluyor. Örneğin bitkilerden hayvanlara geçiş sürecinde beslenme olayı, yine bir öncekini yemiyor örneğin. Evrensel bir gelişimle evrensel oluşumda sapmalar da vardır. Ama şununla karıştırmamak gerekir; doğada sapma yoktur. Doğanın oluşumunda türlerin farklılaşması, türlerin çeşitlenmesi, zenginleşmesi şeklinde kendini çoğaltma ilkesi evrende işliyor. Fakat örneğin ilk hayvanların kendisinden önce oluşanı yemesi, tüketmesi veya onu yok etmesi şeklinde anlamıyoruz. Kendisini yaşatmak için kendi ihtiyacı kadar tüketir. Kendi ihtiyacı kadar kendi varoluşunu sürdürmek için tüketir. Daha farklı örneğin bir tahakküm kurmaz veya bir egemenlik kurmak için değildir doğada da bu görülüyor. Bu doğasal, evrensel ilkeler aynı şekilde devam ediyor. Hani bugüne kadar böyle yaklaşılmıyordu. Bu tarzda böyle bütünlüklü bir şekilde ele alınmıyordu. Kapitalist moderniteyi yaşadığımız bir süreçteyiz, bizlerde de farklı ele alma vardı. Her zaman bir öncekinden kopuk ele alışımız gerçekten ciddidir onun için de sorunlara çok fazla güç getirememe durumu, anlayamama durumu gerçekleşiyordu. Ama şimdi şu anda öyle değil. Her şey evrenin ikilimler ilkesinden rahatlıkla anlaşılıyor. Çoğaltma ilkesi; çoğalma ama aynı zamanda zenginlik ve farklılığı da taşıma evrensel bir ilkedir. Yine insanca düşünmenin getirdiği bir düşünce tarzıdır. İnsan merkezli düşünmemek ve ele almamak gerekiyor. Şimdi özellikle X kromozomunun Y kromozomunu ürettikten sonra çoğalmayla beraber madde enerji şeklindeki ikilem evrenin oluşumunda bu vardır, sonradan oluşmamıştır. Birisine enerji diyoruz birisine madde diyoruz. Şimdi ikisi de enerjinin maddeleşmesi şeklindeki bir gelişim evrenseldir, evrensel bir ilkedir. Birçok konuyu biz bu temelde ele aldığımız zaman gerçekten anlamamız da kolaylaşıyor. Her şey zıddı ile beraber vardır. Fakat zıtlık olayı da birbirinden kopuk ele almak değildir. Şimdiye kadar özellikle materyalist felsefede ya da bakış açısında zıtlar her zaman birbirini yok etmek için vardır, bunun için çatışırlar her şey birbiri ile çatışma halindedir, karşıtlık halindedir olarak algılanıyor ele alınıyordu. Aslında ikisi birbirine bağlıdır, koparamazsın. En başta da dedik enerji maddenin içinde vardır, iyi kötü bir ikilemdir diyoruz iyilik kötülüğü kendi içerisinde taşır, devam ettirir, önemli olan onun açığa çıkarılmasıdır. Böyle kopuk bir şekilden tümden ayrıdır, zıttır şeklinde ele alış yanlıştır. Önderlik son iki savunmada ciddi bir şekilde bu yanılgıyı ve yanlışı ortaya koyuyor. Bizim de toplum çözümlemelerinde yine toplumsallaşmada özellikle bu ilkeyi anlamamıza yardımcı oluyor. Devam Edecek...