On beş bin yıl analık yap, insanlık için gerekli olan her şeyi yarat, sonra en çaresiz bir kul durumuna düş.
İlk Tanrıçaların doğduğu memleket ol, insanlık için gerekli her şeyi hem yarat ve doğurt, sonra hepsinin en çaresiz kulu ol.
Tüm insanlığı doyurmanın zanaatlarını yarat, sonra aç kal.
Her tarafı barınak kıl, sonra barınacak yurdun olmasın.
Herkesi aydınlatan bir mum ol, sonra karanlıktan kurtulma.
Herkese ses ol, müzik ve şiir yarat, sonra dilsizlere, sağırlara dön.
Herkes için bilim, saygıyı ve tekniği yarat, sonra en cahili ve çaresizi kal.
Herkese sarayı, hanı yarat, sonra yerleşecek bir avuç toprağa muhtaç ol.
Ortadoğu uygarlığı işte bu büyük ve demokratik çelişkinin adıdır. Aşkların neden yakıp, kül ettiği bu çelişkilerde gizlidir. Bu kadar değerle yürü, sonra cüceleş.
Bunu ancak yanma temizler! (ÖNDER APO) En kısa, açık ve anlaşılır şekilde Ortadoğu’da kurulan kadın eksenli, aşklı yaşamı ve erkek egemen sistemin bu yaşamı nasıl yıktığını bu sözleri ile anlatıyor Önder Apo. Kürt halkı ve kadın güzelliklerle dolu tüm ilkleri yaşadığı ve yaşattığı bu topraklarda maalesef kötülüklerinde ilklerini yaşadı. Tanrıçalaşarak kutsandığı ilk topraklarda burasıydı, lanetler edilip, öldürüldüğü ilk topraklarda. Sevgi ve aşkı yarattığı yerlerde burasıydı, aşk adı altında öldürülen, recm edilen, intihara zorlananda yerlerde. Hele ki kapitalist sistem daha çok yerle bir etmek istedi kadının iradesini. Bir de bunu özgürleşme ve eşitlik ad altında yaptı. Bu sistem yalnız dünyada egemen olan kadın köleliğinden istifade ederek değil, kendi toplumlarında da kadını kandırıp hizmetinde kullanarak, çıkar düzenin ağır yükünü birinci derecede kadına yükleyerek varlığını sürdürüyor çünkü. Ve bunu da "çağdaş yaşam", "kadın özgürlüğü-eşitliği" yalanlarıyla kadınları güdüsel ilişkilere teşvik ederek, kadını sözde kendi özgür iradesiyle kullanıma sundurarak sağlıyor. Sistemin birinci derecede önde tuttuğu ideolojik hedefi, kadını güdüsel ilişkilere razı etmektir. Başta medyayı kullanarak, bilim, sanat, kültür dâhil her yolu deneyerek, temel propagandasını bu yönde geliştiriyor, çünkü var olabilmesi için hayati husus budur. Bütün erkek egemenlikli-sınıflı sistemler cinsler arası ilişkileri kadını alınan, satılan mal haline getirerek, erkeğin kullanımına, seksüel sömürüye sunarak var olmuştur. Bu şekilde, özgür toplum için güçlü şekilde var olması, kendini etkili olarak ortaya koyması gereken kadın pozisyonunu, özgür kadın varlığını ortadan kaldırdıkları gibi, mal kadınla özgür erkek varlığını da ortadan kaldırıp erkeği ele geçiriyorlar. Binlerce yıl mitoloji, din, tanrı emri gibi şeylerle insanlar üzerinde egemenlik bu temelde sağlandı. On binlerce yıl boyunca Tanrıça kadınların oturdukları tahttan indirilip yedi bin yıl boyunca tahta oturan erkek zihniyetinin ayakları altında ezilip, yok edilmek istense de; direngen mücadeleci kişiliklerini, aşk ve özgürlük dolu yüreklerini yitirmediler. Yeni mücadeleci kadınlar kuşağı, günümüz toplumunun kurumlarını ve değerlerini acı bir eleştiriye tabi tutmaktadır. Onların bu meydan okumaları sadece belli mekânlar ya da bir halkın kadınlarını kapsamıyor. Onların bu isyanları tüm dünyayı kapsarken, dünyadaki bütün kadınları da içine alıyor. Kadının tüm yaşam serüvenine tanık olan Mezopotamya bugün PKK-PAJK ile YJA-Star ile direnişine, soluksuz, nefesler kesen mücadelesine tanık oluyor. Kadın tarihinde yaşanan yarımlıkları, başarı ve yenilgileri tanıdıkça, öğrendikçe daha da çok güçleniyor Kürt kadının direngen ruhu. Bundandır ki zor ve uzun solukludur kadının mücadelesi. Kaybedilenleri kaybettikleri topraklarda arayan kadının en büyük yoldaşı ve Özgür Kadın İdeolojisinin yaratıcısı Önder APO ‘önce kadını kurtarın çağrısı’ ile kadınları özgür mücadeleye davet ederken, özgürlük savaşçılarının da yönünü nereye dönmeleri gerektiğini gösteriyor. Önder APO’nun ‘Kadın hareketi 21. yüzyıl hareketidir. Kadın devrimi 21. Yüzyılın konusudur. Eğer insanlık bundan sonra önemli bir çıkışı gerçekleştirecekse, adın boyutunda bu derinliği yakalayacaktır. Günümüz, 21. Yüzyıl kadın devrimine öncelik vermeyi şart kılıyor. “Ya yaşam ya barbarlık” sloganı bu devrimi dayatıyor. Ortadoğu toplumu ikinci bir tarım-köy devrimine ihtiyaç duyduğu gibi, bu toplumun ikinci bir kadın devrimine de ihtiyaç vardır.’ belirlemesi özgür kadın mücadelesinin devrimin ruhuna işleyeceğini anlatmıştır. Bir devrimde kadın ne kadar kendini örgütler, geliştirir, özgürlüğe doğru adımlar atarsa devrim o kadar kesindir. Bu sadece kadının nicel katılımı değildir elbette ki kadının tarihiyle, direnişçi güçlü iradesi ile yapılan bir katılımdır.


