Özgürlük düşünce ve eylemlerinin örgütlü gelişimine hizmet edecek kadına dayalı araştırma yöntemlerini geliştirmek için jineoloji diyoruz.
‘‘Toplumsal sorunları çözmeye çalışırken kadın olgusu üzerinde yoğunlaşmak, eşitlik ve özgürlük çabalarını kadın yaşamı üzerinden kaynaklandırmak, hem temel araştırma yöntemi hem de tutarlı bilimsel, ahlâkî ve estetik çabaların temeli olmak durumundadır. Kadın gerçeğinden yoksun bir araştırma yöntemi, kadını merkezine almayan bir eşitlik ve özgürlük mücadelesi hakikate erişemez, eşitlik ve özgürlüğü sağlayamaz’’ diyor Rêber Abdullah Öcalan. Bu sözler biz kadınlar için yaşamın ortasından, yüreğinden konuşan sözler. Algılarımız, sezgilerimiz hemen bu sözleri seçiyor, çünkü neye dokunduklarını çok iyi biliyoruz. Neyden bahsettiklerini iyi biliyoruz. Toplumsal tarihin kadını dışarıda bırakarak ya da bırakmaya çalışarak gelişmeye çalıştığını, bunun neleri nasıl sakatladığını ve bizleri nasıl yaraladığınıiliklerimize kadar biliyoruz. Ruhumuzda, yüreğimizde ve bugün yaşamın her anında bin tane damgasını taşıyoruz. Bu damgaları silmek adına ve ruhumuzu-yüreğimizi, aklımızı özgür kılmak adına bu araştırma gerçeğinin peşine düşmek için jineoloji diyoruz. ‘‘Kadın gerçeğinden yoksun bir araştırma yöntemi’’ ne demek? Peki ‘’kadın gerçeğini kapsayan bir araştırma yöntemi’’ ne demek? Pozitivist bir bilim adamının size vereceği cevap nettir: ‘‘Araştırma yönteminin belli kuralları ve ilkeleri vardır, bunlar kadınla ya da erkekle alakalı değildir, lütfen bilimsel düşünelim’’ olacaktır. Dile getirmese de büyük bir ihtimalle mimikleri ve içindeki sesle bu tanımlamayı küçümseyip, en hafif deyimle bilim dışılıkla suçlayacaktır. İnsanlığın başına gelen tüm felaketlerin, açlıkla-yoksullukla boğuşturulmamızın, savaşlarda yanmamızın, ekolojik felaketlerle alt üst oluşlarımızın ve sayamayacağımız kadar çok afetin nedeni bugüne kadarki araştırma gerçeğinin kadın gerçeğinden yoksun olmasıyla bağlantılıdır. Kadın gerçeğinden yoksunluk, sadece araştırmalarda kadınların yer alıp almamasıyla sınırlı bir durum değildir. Araştırmaların kadın gerçeğinden yoksunluğu kadını hesaba katmamasıyla, kadın değerlerini, kadın varlığını, kadının toplumsal tarihteki yerini, kadın-erkek ilişkilerindeki etkileşimini ve daha pek çok açıdan kadını yok saymasıyla bağlantılıdır. Bu anlamda biz Rêber Abdullah Öcalan’ın sözlerindeki ‘‘Kadın gerçeğinden yoksun bir araştırma yöntemi’’ belirlemesinin ne demek olduğunda netiz. Aklımıza somut yerler, zamanlar ve isimler de geliyor. Sümer rahipleri Mezopotamya, Platon-Yunanistan, Francis Bacon-Avrupa Cadı Avları… ‘‘Kadın gerçeğini kapsayan bir araştırma yöntemi’’ var mıydı tarihin bir aşamasında? Nerede? Hangi konularda? Nelerdi? Nerelerde? Saymaya başlayıp kaydetmemiz, unutturulanları hatırlamamız, yok edilenlerin yerine yenilerini yaratmamız hayati önemde. Yaşamın ihtiyaç duyduğu her konuda kadın gerçeğine dayalı yeni araştırma gerçeklerini icat etmemiz gerekir. Bu konuda bıkmadan, usanmadan araştırmak ve uygarlık tarihi boyunca yapılan büyük adaletsizliklere cevap yaratmak için jineoloji diyoruz. Her sosyal bilim ekolü; değişik inceleme birimlerini esas alarak tarihsel toplumu incelemeye çalışır. Devleti, ekonomi ve sınıfı, iktidar erkini, dini, toplumu, bireyi, uygarlıkları esas alarak inceleme geliştiren yaklaşımlar mevcuttur. Acaba toplumsal tarihi bütünlüklü ve anlamlı bir tarzda ele alıp inceleyecek olan hangisidir? Bir toplum hangisi olmadan toplum olamıyorsa; tarihsel toplum incelemesinin temel birimi o olabilmelidir. Devletsiz de toplumlar var olabilmiştir. Uygarlıklar yaratmadan önce de toplumlar yaşayabilmiştir. Sınıfsız, iktidarsız toplumlar var olabilir. Ama, toplumlar ahlaki ve politik olmadan var olamazlar. Ahlakı toplumun varlığını-yaşamını sürdürmesi için gerekli olan doğru, faydalı-iyi işleri keşfetmek olarak politikayı da bunları doğru ve yetkin-estetik uygulamak olarak ele alırsak toplumun bunlarsız olamayacağını anlarız. O zaman toplum bunlarsız bunlar da kadınsız olamayacağına göre bizim toplumsal tarihi araştırma-inceleme birimimiz ahlaki-politiktir derken; ‘‘kadın etrafında örülen ahlaki ve politik toplum’’ diyoruz aynı zamanda. Toplumsallık ana-kadın etrafında örülmüştür ve kadının yer almadığı hiçbir toplumsal faaliyet yoktur. Doğru-güzel-yararlı-iyi olan tüm toplumsal faaliyetlerde kadınlar vardır. Savaşlar, yıkımlar ve öldürüp katletmelerde kurban olmanın dışında kadınlar istisna vardır. Anlatmak istediğimiz toplumsal tarihi incelerken toplumu toplum yapan esaslara göre toplumu ele alacaksak; bunun içinde kadının olması şarttır. Bu bizi başlangıçtaki ‘kadın gerçeğinden yoksun bir araştırma yöntemi’’ tuzağından uzaklaştırır. Toplumsal tarihi doğru incelemeye, yani bugünümüzü doğru okumaya götürür. Jineoloji tam da bu noktada gerekiyor bize; tarihe bakarak bugünü doğru okumak için! Toplumsal tarihi, bugünü, siyaseti, toplumu, ekolojiyi, demografyayı, sağlık-eğitim-ekonomi vb. alanları incelerken kadın eksenli bakacağız. Bu ne demek? Binlerce yıldır kadını eksilterek, yok sayarak, az sayarak, çarpıtarak toplumsal tarihe katan ya da toplumsal tarihten atan yaklaşımların farkında olarak bakacağız. Bu farkındalıkla kadının varlığını göreceğiz ve tarih anlatımına katacağız. Hesaplayacağız ve kadına dayalı araştırma ve inceleme gerçeğini öğreneceğiz. Bu bilim-bilgi-bilme dünyasına dair birçok alana ilişkin jineoloji tezleri üreteceğimiz anlamına geliyor. Örneğin ekonomiye ilişkin jineoloji tezleri gelişebilir. Bu tezler bir alanla sınırlı olmaz. Dünya çapında kadınların gözlem, deneyim ve tecrübelerinin derlenip kadın akademilerinde ortaklaştırılması üzerinden bir kurul tarafından kaleme alınıp tüm dünyadaki ekonomi ilgilileri ile paylaşılabilir. Örneğin demografyaya ilişkin jineoloji tezleri, kuramları, toparlanan veriler temelinde gelişebilir. Tüm dünya kadınları ile bir şekilde ortaklaştırılıp dünya kadınları adına ilgili forumlara, sağlık örgütlerine sunulup eylemler örgütlendirilebilir. Kadın gerçeğini kapsayan araştırma yöntemi; kadının duygularını, sezgilerini, şefkatini, merhametini, tüm güzel özelliklerini kapsayarak ve acil ihtiyaçlara acil eylemler düzenleyerek gelişecek. Kadın bilgeliğinden vazgeçmedikleri için yakılan yüzbinlerce ‘cadı’nın anısını yaşatmak için o bilgeliği canlandıracak ruhu taşıyacak bu yöntem. Kadınların bilme biçimleri, bilme yöntemleri ve bilgi kuramları bu araştırma yöntemine dayanacak. Kadına dayalı araştırma gerçeğinin kullanacağı yöntemler nelerdir? Sorusu jineoloji tartışmaya başlandığından beri gündemimizde olan bir konudur. Bu sorunun cevabını belirleyecek olan olgulardan biri kadınlık gerçeğine dayatılan eril, iktidarcı tanım ve kurumlaşmalarla ilgilidir. Bir kere bunları aşacak, deşifre edecek ve alternatifini oluşturacak yöntemleri seçecektir jineoloji. Yine yöntem arayışında çok yönlü yorumlar geliştirmeyi, anlam gücünü zenginleştiren ve derinleştiren bir yöntem olarak değerlendirir. Doğmatizmi kıran, sorunlara çözüm gücü olmayı başarabilen düşünsel cesarete teşvik eden yöntemleri keşfedip geliştirmeyi esas alır. Diğer bir etken; ‘‘alışılagelen inceleme-araştırma yolu’’ olarak tanımlanabilecek yöntemi sabit, dogmatik ele alan ‘‘yöntem hastalıklı’’ yaklaşımlara dair geliştireceğimiz araştırmalarda ulaşacağımız sonuçlar olacaktır. Bu konuda Reber Abdullah Öcalan’ın “Yöntem kelime olarak usul, yol, tarikat anlamına gelir. Başlangıçta olumlu olsa ve algı yeteneğine bir katkısı bulunsa da uzun süreli bağlı kalındığında tam bir zihniyet diktatörlüğü rolü kazanır” tespiti, jineolojinin yöntemlerini belirleme sürecindeki pusulası olacaktır. Jineoloji yöntemlerini belirlerken ve kurgularken; insan-toplum ilişkisini hakikate yakın çözümleyebilmeyi, içinde yaşadığımız toplumla ilişkilenmeyi, insan toplumunu araştırmayı esas alır. İnsan zihniyetinin doğasını, çalışma düzenini, yapısını doğru ve derinlikli tanımayı ve tanımlamayı insanın metafizik karektere sahip olma özelliğini sürekli gözönünde bulundurur. Oluşan tüm yöntemlerin ağırlıkta egemen erkek aklının damgalarını taşıdığını asla unutmamak kadar bu gerçeklik karşısında zihinsel uyanıklıkla sürekli mücadele etmeyi temel prensipleri olarak benimser. Toplumsallaşma tarihi boyunca hangi yöntemlerin kimler tarafından nasıl, nerelerde kullanıldığına dair geniş ufuklu, derinlikli ve felsefi bir bakış açısını yaratmak jineolojinin ilk görevlerinden biri olacaktır. Jineoloji, “Yöntemin kapitalizmin en temel paradigması”(25) olduğunu bu sistemin “hakikati yöntem yöntemi hakikat kılma”nın(26) binbir tuzağına döşediğini bilerek araştırma yöntemlerini seçecektir. Kapitalist sistemin bu gerçekliğini en fazla da kadın varlığını sömürmede kullanıldığının farkında olarak araştırma ve hakikate ulaşma yöntemlerini geliştirecektir. Jineoloji, Reber Abdullah Öcalan’ın, “Avrupa merkezli sosyal bilimlerin hakikati araştırma metotları özü gereği hegemonisttir. Hakikatin alternatif yollarını iki temel yöntemle adeta imkânsızlaştırırlar. Bunlardan birincisi, monist (tekçi) evrenselci yaklaşımdır. Hakikat her zaman ‘bir’e indirgenmektedir. İkincisi sınırsız göreci modeldir. Herkesin kendine göre bir hakikatinin olduğu söylenirken, özünde hakikatin olmadığı ifade edilmeye çalışılmaktadır.Her iki yönteminde indirgemecilikte birleştikleri açıktır. Gerek evrenselci ‘biricik’ gerekse göreci ‘tekillik’ hakikati tek’e indirgemekle hegemonik karakterlerini açıkça yansıtmış oluyorlar” belirlemelerinde tanımladığı araştırma metotlarını aşmayı ve hakikate giden yolların çokluğunu ve zenginliğini göstermeyi hedefler. Jineoloji, yöntem konusunda diyalektik işleyişi her konuda gözönünde bulundurur. Çünkü evrendeki tüm oluşumlar karakteristik olarak ikilemlidir. Jineoloji ikilemleri, zıtlıkları ya da uçları birbirini yok eden, oluşumun ve gelişimin dinamiğinin bu yokedişten doğduğunu ifade eden düşünceye katılmaz. Evrenin, toplumsal doğanın işleyiş ilkelerinde tez-antitez-sentez yöntemini daha uygun bulur. Evrenin her oluşumunda varolan ikilemi, bunların birbirleriyle ilişkisi, etkileşimini değerlendirerek değişim ve gelişmelere anlam verir. Jineoloji bu yöntemi toplumsal doğayı ele alırken de kullanabileceğini bilir ve bunu bireyi ve toplumu özgürleştirmede önemli bir yöntem olarak değerlendirir. Evrenselcilik-görecilik, döngüsellik-çizgisellik, küreselcilik-yerelcilik gibi ikilemlerin özenle ele alınıp içerdikleri tehlikelerin farkında olarak yaklaşım belirlemekle karşı karşıyadır jineoloji. Toplumsal yaşam bilimi olma iddiasındaki jineolojinin, göreceliği insan sayısı kadar yöntem-yol olarak uçlarda yorumlayamayacağı, evrenselciliği de değişmez evrensel kuralcılık, düz-çizgisel ilerlemecilik olarak ele alıp saptırmayacağı açıktır. Önemli olan evrenselliği ve göreciliği karşıt kutuplara dönüştürmeden, toplumsal gerçekliğin içiçe yaşanan iki durumu olarak ele alabilmektir. Ne düz ilerlemeciliğin ne de sonsuz döngüselliğin hakikati tek başına açıklamaya yetmeyeceğini bilir. An’a doğru anlam verebilmeyi, döngüsel bir gelişmenin ilerleme yanını, ilerlemenin döngüsel karakterini görebilmeyi, sonsuzlukla an’ın etkileşimini ve birbirlerini taşıdıklarını hissedebilmeyi hakikate ermede önemli algı eşikleri olarak değerlendirir.İnsanlığın varoluşu kadar eski olan ve tanrıçalık kültürünün de düşünüş biçimlerinden olan diyalektik yöntemi “yapıcı ve geliştirici bir diyalektik”(27) yönünü geliştirmeyi hedefler. Bu tarz diyalektikle toplumsal doğayı ve birinci doğayı uyumlu halde ele alacak bir yaklaşıma ulaşmayı esas alır. “Toplumsal doğanın zekası üzerine dıştan bir yaratıcıya benzeyen ‘zihinsel sömürgeci rejimleri’ yerleştiren”(28) metafiziği eleştirir ve aşmaya çalışır. Ancak, “Histe ve düşüncede yansıyan varoluşların kendisi”(29) olan metafiziği de görüp anlam verir. İnsanın metafiziksiz edemeyeceği düşüncesine katılır. Bu düşünceyi pozitivizmin iğdiş ettiği tüm zihniyetlere yeniden kazandırmaya çalışır. Mitoloji, din, felsefe ve bilim, ahlak, her tür sanat, politika ve üretim tekniğinin metafizik özelliklere sahip olduğu düşüncesini benimseyerek araştırmalarında yöntemler geliştirir. “Önemli olan iyi ve güzel metafizik yaratımlarla, kötü ve çirkin metafizik yaratımlar arasındaki ayrımlardır; yine din-dinsizlik, felsefe-bilim ikilemi değil yaşamı daha çekilir ve çekici kılan dinsel, felsefi ve bilimsel inanç, hakikat ve doğrulardır”(30) tespitindeki hakikat arayışına katılımını gerçekleştirecek yöntemleri yaratır. Pozitivizmin insan zihni üzerinde yarattığı tahribatı onarmak için; onun insanın maneviyatındaki çok önemli değerleri, kutsal birikimleri metafiziği dışlama adına yok eden cehaletiyle birçok bilimsel alanda mücadele eder... Jinoloji Akademi Yayınlarından


