Neolotik devrime karşı bir karşı devrim gerçekleştirildi. İnsanlık tarihinde doğal toplumdan sonra bir sapma yaşandı. Bunun da sorumlusu birinci tekeldir.
İlk tekel kimdir? Şaman, yaşlı adam, avcı ve güçlü adam. Önderlik bütün iktidarların temelinde bu üçlüyü aramak gerek diyor. Bu üçlüyü anlamayan Erdoğan’ın gerçekliğini de anlayamaz, hepimiz için geçerlidir. Devlet denen olgu bununla besleniyor. Zigguratta bu ittifak somutlaşıp bir sisteme dönüyor. Zigguratta üçlü bir dönüşüm geçiriyor. İsim değişiyor, içerik daha çok derinleşiyor, güç daha çok toplanıyor. Ama düzenek çok basit, hala ilk haliyle işlemektedir. Bunların hepsi aynı değildir, her biri çok ayrı roller oynamıştır. Mesela ihtiyar adam yaşına göre, tecrübesine göre toplumda itibar görüyor. Şaman zihni felç etmede çok büyük rol almıştır, güçlü ve avcı erkek de kendini öldürme ve şiddet yoluyla var kılma yöntemini öğrenmiştir, kendi gücünün farkına varmıştır. Kısacası şimdi de yaşadığımız toplumsal sorunların kaynağında yatan asıl şey iktidar tekelinin oluşumudur. Ya da uygarlığın oluşumudur. Toplumsal sorunları yaratan bu üçlü itifaktır. Bunlar olmasa toplum hayli hayli kendine yetebilir, tüm sorunlarını da çözebilir. Kaldı ki en uzun süre de insan bu şekilde yaşamıştır.
Şaman= Rahip
Yaşlı Adam=Baş Rahip
Güçlü ve Kurnaz Erkek=Askeri Şef
Zigguratın diğer katmanlarında da işçiler ve köleler vardır. Bunları 3 kişinin ittifakı gibi anlamayın, semboldürler, formülleri budur. Bunu anlayan günümüz devletinin nasıl işlediğini de anlar. Örneğin bugün Türkiye’de her şey Erdoğan’ın tekelindedir. Şimdi ordu tamamen Erdoğan’ın emrindedir. Her şey Erdoğan’a bağlanmıştır. Medya da şimdi tekelleşmiştir. Mesela seçim döneminde tüm Tv kanalları Erdoğan için çalışıyordu, 24 saat Erdoğan için propaganda yapıyordu. Farklı bir partinin, muhalefetin propaganda yapmasına izin vermediler. Çok göz önünde hileler yapmalarına rağmen toplum sesini çıkaramadı çünkü elinde bir şey bırakılmamıştır. Onun için bu zihniyeti iyi tanımak gerek. İlk kölelik insan zihninde başladı. Bir insanın değişmesi için zihniyetinin yani bakış açısının değişmesi gerekir. Doğal toplum insanının zihnini köleleştiren şamandır. Doğal toplumda bir bakış açısı vardı, doğaya karşı toplumsallığa karşı, animist bir bakış açısı vardı, her şey birbiriyle bağlantılıydı. Ama şaman ilkin zihniyete saldırdı. Resmen beyin yıkadılar, yani kölelik öyle bir şeydir ki ikna yoluyla kabul ettirilip özümsetilir. Biz de bu sonradan yaratılan parçalı ve yanılgılı zihniyeti aşıp doğru zihniyete ulaşmaya çalışıyoruz.
Toplumsal sorunlar dönemini 3 aşamada ele alıyoruz.
İlk Aşama: M.Ö 3000- M.S 500
Sümerlerden başlayıp Roma’nın yıkılış dönemine kadar sürer, 3 bin 500 yıllık bir süreç. Sümerlerle birlikte zaten bu zihniyetin tohumları atıldı. Toplumda ahlakın parçalanıyor, ekonomi toplumun elinden alınıyor, eşitsizliğin yaratılıyor. Doğal toplumda sadece öz savunma vardı ama Sümerlerle beraber savaşlar yaratıldı, insanlar köleleştirildi, kadın zaten çok ağır bir konumun içerisine düşürülüyor. Tüm bunlar toplumsal sorunlar yaratıyor. Kendi kendini yönetme sorunu, kadın sorunu, zihniyet sorunu, ekonomi sorunu oluşuyor aslında tüm bunlar özgürlük sorunudur. Sümerlerden sonra Akadlar geldi, onlar da Sümerlerden aldıklarını daha da derinleştirerek toplumsal sorunları çok daha fazla büyüttü. Zaten Sargon için ilk hegemon diyorlar. Akadlar kellelerden yaptıkları kalelerle meşhurdurlar. Akadlardan sonra, Asurlar, Babiller geliyor. Babil dönemi için 72 dilli imparatorluk diyorlar yani o kadar çok kabileyi biraya getirmişlerdir ama yine zihniyet iktidarcı bir zihniyettir. Daha sonra Atina’ya yani Greklere geçiyor, orada da felsefe, dil, kültür gelişiyor, kısmi olarak demokraside gelişiyor fakat yine de iktidar olmaktan kurtulamıyorlar uygarlık onlardan da Roma’ya geçiyor, zaten Roma’da kendi dönemininin en büyük imparatorluğu olarak biliniyor. Uzun yıllar boyunca birçok kabile, etnisite Roma’ya karşı savaşmışlardır. Kartaca’yı bilirsininiz Kuzey Afrika’da küçük bir yerdir ama teslim olmamak için amansız direnmişlerdir. Roma bir süreden sonra ikiye bölünüyor, Doğu Roma ve Batı Roma diye. Roma, tarihi boyunca topluma sınırsız zararlar verdi. Önderlik, Fernand Braudel’in bir sözünü dile getiriyor. ‘’İktidar da sermaye gibi biriktirilir.’’ diyor. Ne kadar gelişme yaşanmışsa da bu dönemde toplumsal sorunlar çözülmek yerine daha çok derinleşmiştir. Sümerler geliştiriyor, Akadlar derinleştiriyor onlardan sonrakiler daha da biriktiriyor. Roma da tüm bu iktidarların birikmesi vardır.
İkinci aşama M.S 500_ M.S 1500:
Bu dönemde sorunların rengi biraz daha değişiyor. Din ve peygambersel çıkışlarla devlet kaynaklı sorunların çözümü hedefleniyor. Maalesef bunlar da sorunu çözmekten çok onlar da var olan sorunlara din ve mezhep sorunu ekledi. Artık insanlar sadece iktidar için değil, din ve mezhep için de savaşmaya başladı. Eskiden sorun daha çok maddiydi bu dönemde manevi boyutlarda da sorunlar gelişti. Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam bu dönemin 3 büyük akımıdır. Hepsi de sorunu çözmek için çıkış yapmıştır fakat hepsi de yönünü iktidara vermiştir. İbrahim de, Musa da, Muhammed de barış için eşitlik için çıktıklarını söyler. Başta öyledir fakat hepsi de daha sonra iktidara evrilmiştir. Cadıların yakımı kilisenin eliyle oldu, halbuki Hz.İsa nın dinidir. Zaten o da bir süre sonra birçok mezhebe ayrılıyor. Aynı durumu Hz. Muhammed için de söyleyebiliriz o da daha ahlaki ve politik bir toplum yaratmaya çalışır fakat onun ölümünden hemen sonra iktidar savaşı başlar, özellikle Emevi ve Abbasi döneminde islam siyasileşir toplumsal özünü kaybeder. İslam adı altında gitmedikleri yer kalmadı, İspanya’ya Afrika’ya kadar gittiler. nderlik, ‘’Muhammed şimdi kalksa bu din benim denim değil der’’ diyor.
Üçüncü Aşama M.S 1500_Günümüz:
Kapitalizmin çıkışından günümüze kadar olan dönemi kapsar. Şimdi din, etnik, ekonomi, pazar, askeri, sivil, ulus, sınıf, ideolojik, cinsiyet savaşları çok fazladır. Blok savaşları, devletsel savaşlar, toplum ve devlet arasındaki savaş yani tüm dünya bir savaş alanı haline gelmiştir. Yani her şey savaş konusu olmuştur.
Devam edelim, normalde bir iki sorun üzerinde çok tartışmıyoruz çünkü tüm bu sorunların kaynağında özgürlük sorunu yatıyor, arkadaşların kendisi tartışıyor bunların üzerine. Alternatif Demokratik Boyutları bölümünde bu sorunların çözümleri ve alternatifleri üzerinde duracağız. Zaten Önderlik ilk sorunu devlet olarak tanıplayıp tüm sorunların da temelinde özgürlük sorununun yattığını söylüyor. Toplumun eğitim sorunu veya sağlık sorunu derken neyi nasıl anlıyoruz bu sorunu nasıl tanımlıyoruz, her bir arkadaş fikir belirtebilir. Toplumun özünü bozacak derecede eğitim sorununu nasıl açabilir mesela?
Axîn Arkadaş: Yaşam anormal bir krizle sürdürülüyor. Özellikle Kürt halkı olarak hep bir baskı altında yaşıyoruz, tüm bunların insan psikolojisi üzerinde bozucu etkisi vardır, yürürken bile bir baskı altındasın. Özelikle kadın ve çocuk üzerindeki etkisi büyüktür. Bu baskılar olduğu sürece insanlar sağlıklı düşünüp yaşayamaz.
Laleş Arkadaş: Her sistem kendisi için insan eğitir, biz sistem okullarında okurken aslında onlara büyük oranda benzeştik. Sağlık boyutu da tekelleşmiştir, fakir ve zengin arasında eşitsiz bir hizmet var, sınıfsallık oluyor. Bir çocuk ilk eğitimlerini orada alıyor ona göre şekilleniyor, doğal olarak yanlış şekilleniyor.
Toplumun Eğitim Ve Sağlık Sorunu
Eğitim de sağlık da insan toplumunun kendi başına çözebildiği boyutlardır fakat şimdi bunlar birer sektör haline getirilmiş ve toplumun elinden alınmıştır. Doğal toplumda anne hem öğretmendir hem doktordur, klana karşı da doğal sorumluluğu vardır. Tüm klan kendini klanın her bir ferdine karşı sorumlu görür. O dönemde bu kültürle yetiştirilen çocuk büyüyünce doğal olarak kendini toplumuna ait ve ondan sorumlu görüyor, aldığı tecrübeyi toplum hizmetine sokuyor. Ama iktidar yönetimlerinde bu böyle değildir, artı ürünleri eline alıp en adaletli ben dağıtırım, sizler karar alamazsınız, ben karar alır, ancak ben sorunları çözerim diyor. Her çocuk ilkin ailesinde şekillenir, aile de zaten devlet ideolojisiyle bozulmuştur, o doğal toplumdaki organik bağ kalmamıştır. Kendilerine öğretilenleri kendi çocuklarına öğretiyorlar. Şimdi sistem 4 yaşından itibaren çocukları alıp eğitiyorlar. Öğretmenlerin hepsi de yaptıkları işe çıkar gereği yaklaşım içindeler, o çocuklara karşı hiçbir şekilde doğal bir sorumluluk duymaz, çocuk ne yaşar onun hiç umrunda değildir, kendine ait görmez çünkü. Bir de eğitimi şiddetle verme yöntemi var, anne babadan çok öğretmen korkusu var. Mesela istiklal marşını okuyamadığında dayak yerdin. Sabahtan akşama kadar sadece bilgi bombardımanına maruz bırakma, ezbere bir sistem yani. Müfredat yukarıdan belirlenmiştir. Amaç kendine düşünemeyen, soru soramayan, eleştiremeyen insan yaratmaktır.
Önderlik, çocuğunun eğitimini iktidar ellerine bırakan bir toplumun varlık sorunu vardır diyor. Özellikle kadınlar olarak bizler kendimizi toplumun eğitiminden, çocukların eğitiminden sorumlu görmeliyiz. Önderlik Jineoloji’de kadın için alanlar belirledi, kadın bu boyutlarda kendisini yetkinleştirmeli dedi. Şimdi kim eğitiyor gençleri? Sistem okulları, sokaklar, internet, sosyal medya eğitiyor, yönlendiriyor. Tüm devlet kurumları bu eğitim konseptini tamamlıyor. Sonuna kadar toplumu eğitimsiz bırakma yaşanıyor. Önderliğin önerisi çocukların eğitiminin kadınların elinde olmasıdır. Yine eğiten kişinin zihnen temiz ve sağlam olması gerek, yani iktidarcı zihniyetin getirilerinden kurtulmuş olması gereklidir.
Devam Edecek
Şehîd Bêrîtan Özgür Kadın Akademisi, Demokratik Modernite dersinden derlenmiştir.


