Toplumsal Aklın Gücü
Önderlik neden toplumsal sorunları ele almadan önce toplumsal aklın gücünden bahsetti. Önderlik spekülatif akıldan bahsediyor yani analitik akıl. Önderlik bu aklın kadın üzerindeki operasyonlarından bahsediyor. Bu konuda görüş belirtmek isteyen var mı?
Axin Arkadaş: Eğer topluma yalnızca analitik akıl hâkim olursa bu topluma zarar verir fakat hem analitik hem de duygusal zekanın bir arada çalışması topluma fayda sağlar. Kadın açısından da analitik aklın kendini her şeyin üstünde hâkim kılması kadına ait her şeyin işgal edilmesi olmuştur.
Tamam, burada önemli noktaları ele alalım ki Önderlik neden bunları bu şekilde ele aldı anlayalım. Önderlik neden Özgürlük Sosyolojisi bölümünde toplumsal akıldan bahsetti? Doğrudur bir toplumsal akıl vardır. Tüm tarihsel gelişmeler bir toplumsal akıl ürünüdür fakat sermayedarlar ve iktidarlar kendilerine mal etmeye çalışıyor. Doğrudur bu akıldır tüm gelişmeleri yaratan fakat doğru kullanılmadığında topluma çok zarar da verebilir. Fakat şu anda çok problemlidir bu akıl. Mesela atom bombasını da yapan toplumsal bir akıl değil miydi? Ya da şimdi üzerimizde kullanılması da bir toplumsal akıl ürünüdür. Yani yapan insandır, insanlıktır. Uzaya kadar giden yine bu akıldır, istediğinde insanlık için çok büyük şeyler yapabildiği gibi aynı zamanda topluma çok büyük zararlar da verebilmektedir. Bu akla şimdi yön veren iktidarlardır onun için iyi anlamak gerek.
Şimdi Önderlik spekülatif akıl olarak bahsediyor, yani sapma yaşayan akıl olarak ele alıyor. Spekülatif nedir? Sapma ve çarpıtmaya dayalı yorum. Kurgusaldır spekülatif akıl, vurgun amaçlıdır. Çok çalışır. Suhreverdi bu aklı kırmızı akıl olarak niteler. Der ki bu akıl iyilik de kötülük de yapabilir bunu belirleyen toplumsal yönlendirmedir der. Bu akıl ilkin “ev hırsızı” şahsında şekillenir. Başta paylaşım vardı fakat analitik aklın gelişimiyle beraber yaptığı ilk kötülük artı ürünleri tekeline almasıdır. İkinci olarak bu aklın gelişini Sümer Rahiplerinde görülür. İkna yöntemiyle insanları gönüllü kölelere çevirdi bunu analitik akılla gerçekleştirdiler. Tüm bunların toplamında analitik akıl sistematik olarak işlemeye başlar. Önderlik orada başlayanın önce küçük bir kötülük olduğunu bunun kapitalizmle iyice katmerleşip kanserleşen bir hal aldığını söyler. Önceden hastalık küçüktü sadece bir bölgededir fakat bu o akıl o kadar çok çalışır ki tüm vücuda dağılır buna benzetilebilir. Bu aklın kadın üzerinde yürüttüğü operasyonları tanımak gerek. İlkin olarak kadını ev kölesi yaptı, ikinci olarak seks aracı yaptı, üçüncü olarak da ücretsiz ev işçisi yaptı. Yani değer görmeyen emekçi. En son da metaların kraliçesi oluyor. Yine simgesel dilde yalan vardır, kandırma vardır. Önderlik analitik aklın bombaları nükleer bombalar kadar tehlikelidir diyor. Eskiden analitik aklı dengeleyecek şeyler vardı. Önderlik meşrutiyet barajları diyor yani bu aklı dengeleyecek şeyler olmalı. Kuran’da ne deniliyor “biz size akıl verdik yeter ki şer yolunda değil hayır yolunda kullanmasını bilin.” Analitik gücün en büyük örneklerinden biri klana öncülük tanrıçalarda görülür. Yoksa sadece duygusal zekayla toplumu yönetmek mümkün değildir. Analitik zeka erkekte sapma yaşadı, duygusal zekayla bağını kopardı. Kadınlar analitik zekayı salt erkeğe ait görmemeli tersine en doğru şekilde kadında kullanılmıştır. Mesela Önderlik’te de analitik zeka çok güçlüdür. Çok fazla düşünür Önderlik ama bunun kötü bir emele hizmet etmesine izin vermez tamamıyla aklını toplumun hizmetine sokar. Yani kısacası biz Demokratik Modernite de toplumsal aklın gücüne önem veriyoruz ve toplumu inşa etmede bir araca çevirmeye çalışıyoruz. Şimdi kontrolsüz çalışan bu aklı toplumsal sorunları çözmek için doğru yerde ve zamanda kullanmak gereklidir. Salt duygusal zekayla da olmaz. Meşrutiyet barajları dediklerimiz bu oluyor. Madem bu akılla o kadar gelişme yaşandı bunu toplumun ihtiyaçlarına doğru yönlendirmek gerek. Kapitalist sistemde insan kendinden çok razıdır çünkü analitik akıl kibirlidir. Ona göre her şey ona boyun eğmelidir, doğayı küçük görür. Eğer öz eleştirisel bir temelde ele alınırsa toplumsal aklın gücü doğru kullanılabilir yine ahlakla buluşmasını sağlayarak Demokratik Modernite inşasında güçlü bir şekilde işlevsel kılabiliriz. Yani doğru kullanıldığında inşa edici rolü de vardır.
Toplumsal Sorunlar
Önderlik 12 boyutta toplumsal sorunları ele alıyor, başlıca sorun özgürlük sorunudur tabi. Önderlik 12 boyutta bunu ele alıp açıyor. Toplumsal sorunlar gerçekten var mıdır yok mudur? Doğal toplumdan beri mi vardır yoksa sonra mı bunlar yaratılıyor? Toplum ilk olarak kendini nasıl tanıdı, o zamanlar sorun var mıydı yok muydu? Bir şeyi toplumsal sorun olarak ele almak için hangi vasıfları taşıması gereklidir? Yani insan en küçük sorunlara da toplumsal sorun diyebilir mi? Toplumsal aklın gücünden söz ettik bu kadar güçlüyse neden bu sorunları çözmüyor?
Rosida Arkadaş: Hem geçen derslerde hem de savunmalarda geçti. Ekonomi, ekoloji, endüstriyalizm gibi sorunlar toplumsal olarak ele alınabilir. Özellikle uygarlığa geçişle bu sorunlar ortaya çıkar. Çünkü doğal toplumda bir paylaşım vardır onun içinn bu sorunlar yoktur. Şimdiye kadar çözülmemelerinin nedeni devlet eliyle hep zorbalıkla ve çarpık bir şekilde ele alındığındandır.
…Arkadaş: Duygusal ve analitik arasında çok ciddi bir kopuş yaşandığı için kentleşme, sınıflaşma, devletleşme gelişiyor. Kapitalist zihniyet toplum algılarında bir kategorileşme yaratır. Aslında Sümer dönemiyle bu sorunlar başlar, günümüze doğru daha fazla bir yayılım yaşar.
Toplumsal sorunların tanımı nedir? Biz neye toplumsal sorun diyoruz? Önderliğin toplumsal sorunlar için koyduğu kıstas nedir?
Güneş Arkadaş: Ben kişiden çok toplumu kapsadığını düşünüyorum, mesala ekonomi doğal toplumda bir sorun değildir. Bu sorunları kökeninden ele almak gerek. Sorun sadece nüfus artışıyla ortaya çıktı diyemeyiz. Nüfus arttı ama o kadar iş gücü de arttı, ürün de arttı. Şimdi ekonomi başat bir sorundur ve kördüğüm halini almıştır.
Sorun ürün azlığı değildir ekonomi sorunu bu değildir. Mesala daha tarımın olmadığı dönemde dahi böylesi sorunlar yoktur, avcılıkla ve toplayıcılıkla getirilenler tüm klan arasında paylaşılıyor.
Axin Arkadaş: İktidarın karakterinde yalnızca kendini düşünme vardır. Sorunun kaynağı Sümerlerden de daha eskidir. Doğal toplumun sonlarına doğru giderken daha da güçlenen kurnaz ve yaşlı adama kadar dayanır. Sümerlerle beraber daha çok kategorize oluyor ve devletleşme gelişiyor. Daha dün haberlerde Irak ile Türkiye arasında su meselesi yaşandı arkadaşların da belirttiği gibi yarın su savaşları da yaşanabilir. Yani su doğanın bize bolca verdiği bir nimettir ama o bile bugün ciddi bir sorun halini almıştır. İnsan doğası giderek talan olmaktadır.
Serhildan Arkadaş: En önemli toplumsal sorunlarımızdan biri kendi kendini yönetme sorunumuzdur. Doğal toplumda kendi kendini yönetme vardır ama bugün herşey devlet tekeli altında toplanmış durumda. Toplum kendi kendini yönetmeye başladığında hiçbir toplumsal sorunun kalmayacağını düşünüyorum.
Hêlîn Arkadaş: Şimdi tüm toplumların ekonomi sorunu yaşadığını söyleyemeyiz, esas bu sorunun çok yoğunca yaşandığı alan sömürülen toplumlardır. Kişinin toplumundan uzaklaştırılması ve toplumun parçalanması bana göre temel sorundur, bu çözülürse diğer sorunların da halolacağını düşünüyorum.
Toplumun sorunları toplumun kendisinden kaynaklı değildir. Önderlik toplumsal sorunları; toplumun doğasını bozup toplumu toplum olmaktan çıkaran şey olarak tanımlıyor. Aynı zamanda toplumun temel dinamiğinin parçalanmasıdır diyor. Peki toplumun temel dinamiklerini parçalayan nedir? Toplumun orjinal hali ahlaki-politik yaşam tarzıdır, bundan uzak düşmesi en önemli etkendir. Arkadaşlar uygarlığın ilk olarak şekillendiği yerler zigguratlardır. Zigguratları anlarsanız kapitalizmi anlarsınız, zigguratları anlarsanız devleti anlarsınız, hiyerarşiyi anlarsınız. Aslında zigguratları anlarsanız birçok şeyi anlarsınız. Neden çünkü bu egemen zihniyetin orjinal halidir. Toplumun orjinal hali ise ahlaki ve politik toplumdur. Toplumsallaşma insanlık için çok büyük bir gelişmedir. Eğer bu gelişme olmasaydı bugün ki varlığımızdan da söz edemezdik. İnsanlar toplumsallıkla hayvan saldırılarına karşı kendini korudu. Kabile ve klanlar savaşında yine dayanak insanların bir arada yaşaması oldu. Birbirine karşı bağlılık vardı zaten o doğal ahlak da bu bağlılıktan ötürü gelişmişti. Onun için eğer toplum ahlak ve politikasından uzak düşmüşse bu ciddi bir sorundur. İlk toplumlaşma süreçlerinde kuraklık var, hayvan saldırıları, yabancı kabile saldırıları var ya da bazen buzullar oluyor birçok insan ölüyor. Sel oluyor birçok insan ölüyor, deprem oluyor, heyelan oluyor bazı kabileler tümden yok oluyor ama biz bunlara toplumsal sorun diyebilir miyiz? Dikkat edin biz bunlara toplumsal sorun demiyoruz, doğal afetlerdir. Yani doğanın kendisini dengelemesidir, insan eliyle yapılan bir şey değillerdir. Bu toplumun ahlak ve politikasını bozmaz. Bir soruna toplumsal sorun demek için toplumun özünün zarar görmesi gerekir.
Devam Edecek
Şehîd Bêrîtan Özgür Kadın Akademisi, Demokratik Modernite dersinden derlenmiştir.


