ULUS Ulus da bu tür formlara benzer ama iki yönlü ele almak gerek. Birincisi tarih seyri içerisinde doğal olarak gelişen formdur,ortak kültürleri inançları, yaşanmışlıkları vardır, diğeri ise kapitalist modernite çağında devlet tarafından oluşturulan yapay yapılanmadır.

Ulus devlet yapılanması birçok sınır çizmiştir Bazı kavimlerde kavim ve ulus bir olmuştur. Bunlar tarihin doğal seyri içerisinde oluşan toplum formlarıdır. Ortak kültürleri, tarihleri, inanışları olan insanlar topluluğuna ulus denir. Kapitalist modernitede ulus-devlet yapısıyla ulusu bir devletle sınırlandırıp hapis etmiştir. Oysaki eskiden farklı uluslar iç içe yaşıyordu. Mesela Alman ulus devletinin sınırları çizildi, sınırların içinde kalan halk Germany yani Alman olarak kabul edilip sınırın dışında kalanlar ise ötekileştirildi halbuki kültür, taarih ve inanışları ortak topluluklardı ama parçalandı. 22 Arap Devleti örneği hep verilir şimdi Arap kimliğinden çok devlet kimliği ön plana çıkar. Mesela Suriyeli, Suudi Arabistanlı vs. Aynı ulusu paylaşanlar arasında ortak pazar anlaşması yapıldı. Evet ulus var ama sorgulanması gereken söz konusu ulusun oluşum şeklidir. Onun için biz Demokratik Ulus diyoruz. DEMOKRATİK ULUS Demokratik ulus, ulusdevlet saptırmasına alternatiftir. Demokratik konfederal sistemin ruhu demokratik ulustur, özdür. Beden ise konfederal sistemdir. Tek başına ulusu ele almak insanı yanlış çıkarımlara götürebilir, ele alırken demokratik ulus çerçevesinde ele almak gerekir. Demokratik ulusta sınırların fazla bir önemi yoktur. Konfedaral bir sistemde birden fazla dil ve kültür birbirine zarar vermemek üzere birlikte yaşayabilir. Farklı inançların ibadet mabedleri de birlikte kurulabilir. Bu konularda halk zorlanmayacaktır çünkü eskiden beri zaten birlik ve kardeşlik içerisinde yaşamışlar. Mesela Kürtler, Ermeniler ve Süryaniler kültürel bir zenginlik içerisinde yaşamışlardır. Ulus devlet ulusu bir canavar haline getirdi. Bir ulus başka bir ulusun ezeli düşmanı yapılıyor. Fakat demokratik ulusun böyle katılıkları yoktur. Önderlik diyor günümüzde ulus olmak için ortak bir geçmişin veya inancın olması şart değil, bundan böyle ulusu belirleyen insanın nasıl ve hangi biçimde yaşayacağına dair yaptığı tercihtir.  Halkların zenginliğine en güçlü şekilde hitap eden toplum formu demokratik ulustur. Demokratik konfederalizm bedendir ulus devlet ruhtur. 3- Peygamberlik Geleneği Hz. İbrahimin doğuşundan, Hz.Muhammedin ölümüne kadar ki dönem arasında etkilidir. Kurana göre 124.000 peygamber dünyadan gelip geçmiştir. Filozoflar, bilgin ve alimlerin hepsini bu kategoriyi ele alıyoruz. Evet peygamber adı veriliyor ama arkasındaki toplumsal olay ve değişimlerdir önemli olan. Mitolojik anlatımları yorumlayıp hakiki analizlere varmamız gerek. Peygamberlerin çıkışı genellikle orta mezopotamyaya denk düşmektedir. Semitik kabilelerde peygambersel çıkışı öndeyken Aryen kabilelerde ise daha çok kavimsel çıkışlar öne çıkmıştır. Hz.İbrahimin Çıkışı ve Yahudilik Hz.İbrahim Harranda bir aşiret lideridir, dönem tanrı-krallar dönemidir. Zulüm,bastırma hakaret çok fazladır. Totem inancı, putperestlik, animizm vs. Gibi inançlar hakimdir. Dönem böyle bir dönemdir. Hz. İbrahimin ideolojik yapılanması çok güçlüdür. Hikayesi biliniyor, putları kırıp balyozu büyük putun eline koyar ve büyük putun diğer putları kırdığını söyler. Kral, o dönemde aynı zamanda Allahtır ama biri kalkıp birinin o dönemde kral allah olamaz demesi çok büyük birşeydir. Demek ki İbrahim çok derin bir yoğunlaşma yaşamıştır. Çıplak kral hikayesi var. Hz. İbrahimin meselesi de biraz buna benziyor. Aslında herkes kralın tanrı olmadığını biliyor ama birinin bunu söyleyip cesaret kaynağı olması gerekiyor. Bu açıdan büyük bir devrime öncülük etmiştir fakat tam anlamıyla demokratik uygarlık çizgisinden yürüdüğü de söylenemez, uygarlığı yumuşatmış ve o da kendi kavmine bir devlet kurmak istemiştir. Hz.İbrahimden sonra toplumun tümkesimleri zihnen artık tek tanrılı din anlayışına geçiyor. Hz. İbrahimin kavmi diniyle birleşiyor ve Yahudilik oluşuyor. Musa’nı kavmi 40 yıl boyunca Kudüs’e varmak için yürüyor. Musa da 10 Emir le kendi kabilesini bir dizayna kavuşturmak istiyor. Yeni bir inanç çıkıyor ortaya, tek tanrılı inanış. Önderlik şu soruyu da soruyor tek tanrıları tarihin neresine yerleştirelim diyor. Demokratik uygarlık mı yoksa uygarlık mı. Yani her iki yönü de mevcuttur fakat yine de demokratik uygarlığa dair yaptığı katkıları göz ardı etmiyoruz. Hz. İsa’nın Çıkışı ve Hristiyanlık 2.büyük tek tanrılı din ise Hristiyanlıktır. İsa, İbrahimden ziyade daha genel ve kapsayıcıdır, İbrahim daha çok kendi kavmi için çalışmıştır. İsa çıkışını yapmadan evvel de Esseniler tarikatına mensuptur ve bu tarikat devletten ayrı yaşayıp devleti kabul etmeyen kesimdir. Yarı sosyal demokrat bir hareket diyor Önderlik. Toplumsaldır gerçekten, kavimci değildir, İsa tüm ezilen kesimleri içinde kapsamaya çalışır. Kadına, fakirlere, köle ve işçilere yer verir. İsa bir ihanet sonucunda Roma tarafından çarmıha geriliyor. Fakat İsa’nın çarmıha gerilmesinden sonra Hristiyanlık yayılıyor. Bunu yapan da 12 havari ve onların yanı sıra da aziz ve azizeler denen kendini tamamen dine adayan kesimlerdir. Bir süre sonra Roma da Hristiyanlığı da kabul edince dünyanın hakim dini haline geliyor. 300 yıl sonra Hristiyanlık egemenlerin dini haline geliyor ondan evvel ezilen tüm sınıfların bir araya geldiği sözleşmedir. Sürekli İsaya insan üstü bir statü atfedilmek istenir bunu yapan egemen ve elit kesimdir. Onu muğlaklaştırıp soyutlaştırarak ona değer verdiği sanılır fakat işin özü daha farklıdır yani o ulaşılmaz biridir. Bunun da nedeni İsanın isyanına son vermektir aslında. Barış dini olması ve toplumsal olması olumlu yanlarıdır. İbrahim orta sınıfı temsil ediyordu, tüccardı düşensel yapısı çok güçlüydü fakat pratiği hicretti yani çok güçlü olmadı. Hz. Muhammed’in Çıkışı ve İslam Hz.Muhhammed de orta sınıftan gelme bir tüccardır. İslamiyetten önceki Yahudilik ve Hristiyanlık tecrübeleri vardır. Felsefeden de yararlanması durumu vardır. Hz. Muhammed de aslında toplumsal bir form yaratmak istiyor, işte ümmetçilik budur. Allahın 99 sıfatı, aslında yaratılmak istenen toplumun programıdır. Önderlik diyor ki aslında bunları topluma uyarlamak istedi ama gücü yetmeyince bunu tanrısallaştırdı. Önderlik diyor esas İslamı tanımak istiyorsak Medine İslamına bakmamız gerekir.Önderlik CİK Medine sözleşmesini irdeleyip incelemeli dedi. İslam bu gün özünü birçok yandan kaybetmiş dedi. Medine Sözleşmesi aslında bir toplumsal sözleşmedir. Orada koyılan kural ve kaideler toplumsal ve ahlaki ilkelerdir. Bütün insanları Medine sözleşmesi etrafında bir sözleşmeye bağlamak istiyor. Fakat Muhammedin ölümünün ardından 4 gün sonra İslam özünden çıkıyor. Hristiyanlık 300 yıl direnmişti, İslamın bu kadar çabuk özünden çıkarılması, komünal özünün zayıf olmasından kaynaklıdır. Tarih İslamın iktirdarlaşma savaşlarıyla doludur. İslam adı altında her türlü öldürme, talan ganimet meşrulaştırıldı. Kadın ve çocuklar fethedenlerin helal malı olarak ilan edildi. Kerbela olayı var, korkunç kanlı geçmiştir. Oysa İslam çıkışında bu kadar iktidar karekterli değildi. Halkların yaşadığı İslama mistik İslam diyebiliriz onun karekteridir, toplumsaldır. Fakat siyasi İslam kanlı İslamdır ve içinde birçok kötülük barındırmaktadır. Daiş örneği var yakın tarihimizde, yapılanlar İslam adı altında yapıldı. Adem bazı yerlerde ilk peygamber olarak geçer, mitolojisinden ne anlamak gerek; Kadın değerleriyle hareket edenlerin iktidar tarafından amansız cezalara çarptırıldığını anlamalıyız. Elmanın yenmesini ahlak ve politik topluma dönme olarak anlayabiliriz. Nuh mitolojisi var. Yani önemli olan Nuh diye birinin olup olmaması değildir. O dönem de anlaşılıyorki tanrı krallar dönemidir ve tanrı kralların tufanından toplumu koruma çabasını anlatıyor. Eyüp’ün sabrından insanların canının yandığı mesajı veriliyor. Lut var mesela, yozlaşma var toplumda, Lut da ahlaki bir duruşun sembolüdür. Zerdüşt hepsinden öncedir, yarı peygamber yarı filozof özellikleri taşır. Kürtler genelde peygamber olarak ele alıyor. Genel olark kültür ve inancımızın temeli Zerdüşte dayanmaktadır. Günümüze kadar da Zerdüştün düşünceleri inanç ve kültür yapılanmamızda parçalanmış olsa da temeli oluşturandır. Zerdüşt’ün “sen kimsin” sorusu önemlidir. İnsanın diyalektiğini en iyi anlayan da Zerdüşttür. Diyor insanın içinde iyilik ve kötülük sürekli bir çatışma içerisindedir bazen iyilik galip gelir bazen kötülük. İlk vejeteryandır, öz savunma ilkesine bağlıdır, insan çok çok mecbur olmayana kadar ne insanı ne de hayvanı öldürme olmamalıdır. Kızına bir nasihati var, sev ama savaşmayı da unutma, sev ama sadece tek bir kişide sevgini mahkum etme. Yani Zerdüşt komünal bir fikrin öncülüğünü yapıyor. Ana tanrıça kültüründen çok güçlü etkilenmesi söz konusudur. Günümüze kadar da Zerdüşt felsefesinin geçerliliği vardır. Mani biraz daha kendini sentez durumuna ulaştırıyor. İktidara karşı yapılan her türlü isyan ve direniş demokratik uygarlık tarihi dahilindedir demiştik. Karmatiler, Aleviler, İsmaililer vs. Birçok tarikat direnişi vardır. Şeyh Bedrettin mesela köye dayalı sosyalizmi pratikleştirmeye çalışmıştır. Aydın ve Manisa gibi şehirlerde pratikleştiriyor da. Arjin Dêrsîm Arkadaşın Şehit Bêrîtan Özgür Kadın Akademisinde Verdiği Demokratik Modernite Dersinden Derlenmiştir. Devam Edecek…