Demokratik Modernitenin Tanımı: Demokratik Modernite ne geleceğe ait bir ütopyadır ne de yaşanmış geçmiş altın çağın iade edilmesidir. Hep vardı, şimdi de var ve var olmaya devam edecek.
Modernite Türkçeye yeni çağ olarak çevrilebilir ya da bir döneme damgasını vuran moda yaşam tarzıdır diye de anılır. Modernite mutlak bir şey değildir, yani çağlar ilerledikçe moderniteler de eskir ve misyonunu kaybeder, modası geçmiş diye bir tabir vardır, yani yaşanılan çağın içinde en çok etkili ve çekici olan ya da en hakim olandır. Kendi başına moderniteyi bu şekilde tanımlayabiliriz. Tabi bizim ele almamız gerektiği şekliyle modernite demokrasi ekseninde ele alınmalıdır. Demokrasi halkın kendi kendisini yönetmesidir, öz yönetim de denilebilir. Kendi kendini yönetme öyle basit bir şey değildir. İktidar ve devlet dışında kalan toplumun yaşam tarzı denilebilir. Demokrasi, en çok kendi özünden çıkarılan kavramlardan biridir. Demos=halk, krasi= yönetmek. Önderlik ne diyor devlet sistemi dışında kalan toplulukların kendi kendini yönetme biçimidir. Bu Önderliğin tanımıdır, Önderlik dışında kimse devlet dışında kalan toplulukları tanımıyor veya tanımlamıyor. Birşeyleri tanımlamak çok önemlidir. Önderlik demokrasiyi tamamen devletten ayrı ele alıyor. Devlet dışında kalan toplulukların içinde kimler var: kadın, çocuklar, mezhepler, klan, kabile, etnisite, halklar ve uluslar. Demokrasi hem ideoloji hem teori hem de yaşamsal bir olgudur. Demokrasi de özgürlük gibidir üzerinde tartışılması değil yaşanması gerekiyor. Yani ne demokrasi üzerinde konuştuğun kadar değil yaşadığın kadar demokratsındır. Demokrasinin bazı tanımlarını ele alalım. _ Demokrasi bireysel değil toplumsaldır. _Devlet idare eder, demokrasi yönetir. _Politikanın icra tarzıdır. _Devlet iktidara dayanır, demokrasi kollektif rızaya dayanır. _Devlette atama, demokrasi de seçim esastır. _Devletlerde zorunluluk, demokrasilerde gönüllü katılım vardır. _Demokrasi sorumluluktur, keyfiyet değil. _Demokrasi basit bir yönetim işleyişi değildir, yaşamdır, yaşam tarzıdır. _Demokrasi ahlaki ve politiktir. Eğer senin yerine devlet karar alıyorsa bu demokratik olmadığını gösterir. _İklimsel alanı özgürlük olmayan demokrasi olamaz. Yani özgürlük zemini olmayan yerde demokrasiden söz edilemez. _Demokrasi farklılıkların birliği ve eşitliğini esas alır. _Demokrasi yer yer devlet ile uzlaşabilir bir süre yan yana yaşabilir ama demokrasi asla devletleşmez. _ Demokrasi ortak ruhtur, demokrasinin olduğu yerde sen özgür bir nefes alırsın. _Demokraside kendilik ve başkası olma bilinci vardır. Demokrasilerde ötekileştirme yoktur, kategorize etmez, kendisi dışındakilere de saygı duyar. Önderlik diyor bu ilkeler demokratik toplumun 9 boyutunun tamamında işlevsel ve yaşamsal kılınmalıdır. Herkes kendisini bu ilkeler ışığında sorgulamadan geçirmelidir. Örneğin başkasına ne kadar saygı duyuyoruz ve farklılıklara ne kadar açığız. Bizler demokrasiyi nasıl ele alıyoruz, ilke düzeyinde ve yaşamsal olarak mı yoksa teorik olarak mı? Bizlerde demokrasi ne kadar yaşamsaldır, yaşama karşı sorumluluğumuz hangi düzeydedir? Demokrasi sorumluluktur dedik. Demokrasinin olduğu yerde ayrıcalıklı yaklaşımlar olmamalıdır. Mevki, yetki, maddiyatçılık, kıskançlık varsa bir ortamda demokrasiden bahsedilemez. Önderlik onun için ısrarla demokrasi bir yaşam biçimidir diyor. DEMOKRATİK UYGARLIK TARİHİNE BAKIŞ; Demokratik uygarlık tarihten günümüze de sürekli bir direniş sergileyerek bugün bize ulaşabilmiştir. Hangi dönemde, hangi zaman, mekan ve hangi coğrafyada çıkmış olursa olsun iktidarcı ve devletçi sisteme karşı geliştirilen bütün mücadeleler, demokratik uygarlığın tarihi içerisindedir. Bu direniş tarihini 3 boyutta ele alacağız. 1-Anacıl Toplum Ve Kadın Direnişi 2-Etnisite Ve Etnisite Direnişi 3-Peygamberler Geleneği Ve Direnişi Bunları tek tek ele alalım. Önderlik formüle etmiş.
- Anacıl Toplum Ve Kadın Direnişi: Demokrasinin en saf ve sade hali anacıl toplumda yaşanır. Kimse formüle etmemiştir ama yaşanmaktadır. İnsanın ilk ilkel bilinci oluştuğunu ve nasıl oluştuğunun farkına varmasıdır buna da kendi farkına varma bilinci diyoruz. Ben oluştum ama benim oluşumum hangi aşamalardan sonra oluştu. Bu muazzam bir bilinçtir. Onun için insana ‘kendi farkına varan doğa’ Ya da kendini düşünen doğa. Bu bilinç iilkin anada oluşur ve ana bu bilinci topluma aşılar. Kendini bilme tüm bilmelerin anasıdır sözü doğal toplum tarihine dayanır. Ben benim, ben bitki, hayvan ve evrenden gelmeyim ama onlardan farklıyım. Bu farkındalık basit bir farkındalık değildir. Tao diyor “ Ben taşta uyurum, çiçekte rüya görürüm, hayvanda uyandım ve insanda uyandığımın farkına vardım.” Mevlana: “ Taştım, kaya oldum, ot oldum, çiçek oldum süründüm, kuş oldum uçtum, balık oldum, insan oldum” bu minvalde birşeydir. “Ben benim, ben evrenim, öncesi ve sonrası, uzağı yakını olmayan zaman ve mekanım.” Önderlik
Toplumsallık bilincini de ilk edinen annedir. Demokratik Otorite: Doğal toplumda anne bir demokratik otoritedir. Toplumun açlık, güvenlik ve üreme sorunlarına anne çözüm olur. Eğer anne bu sorunlara çözüm geliştirmeseydi, insanlık bugünlere ulaşamazdı. Bakın anne o dönemde tüm sorunlara çözüm kaynağı olabilirken insanın uzaya dahi çıkabildiği günümüz çağında temel toplumsal sorunlara çözüm geliştirilmemektedir. Annenin demokratik otoritesi tüm kabile ferdleri tarafından gönüllüce kabul edilir. Zoraki bir otorite değildir. Anacıl toplumun diğer bir demokratik özelliği de toplumsal çalışmalardaki iş bölümüdür. Genelde erkek avcılıkla, kadın toplayıcılık ve tarımla uğraşır. Bu bir sınıfsallık yaratmaz, doğal oluşan bir iş bölümüdür. Her ikisinin de emeği kıymetlidir. Birinin öteki üzerinde bir tahakkümü yoktur. Diğer bir özelliği de toplumdaki yekparelik ve bütünlüktür. Klan ferdleri arasında bir eşitlik söz konusudur. Herkes kendi gücü oranında emek verir ve herkes kendi ihtiyacı oranında toplumdan yararlanılır. Anacıl sistem bir tekel elin oluşmasına fırsat vermez. Kadın direnişlerine ilişkin olarak İnana ve Enki arasındaki kavga yine Tiamat ve Marduk arasındaki kavga özünde 2 uygarlığın birbiriyle çatışmasıdır. Mitolojik metinlerde geçse de köklü bir tarihi bizlere anlatmaktadır. Tarihten günümüze kadar kadın direnişi süre gelmiştir. En son kadın özgürlük hareketimizde bu direnişin en yoğunlaşmış halini görmekteyiz. Farklılık olgusu çok önemli, bizler farklılıkların sonucu olarak oluştuk, başkasına benzemeye çalışmayalım. Bizler kendi farkına varan evreniz ve bu basit bir şey değildir.
- Etnisite ve Etnisite Direnişleri
Etnisitenin varoluş tarzı yarı demokrasidir. Ahlaki politik toplum tam kaybolmamıştır fakat bir bütünen de yaşanılmamaktadır. Etnisite insanı iyi değerlendirilirse diğer insanlardan katbekat daha demokratiktir. Klan, kabile, aşiret bunlar etnisite olarak ele alınabilir. Günümüzde de etnisite varlığını halen de sürdürmektedir, kadim bir direnişleri vardır. demokratik özleri vardır. etnisite formları fazla sınıfsallaşmaya uğramamışlardır. Kentten çok kırsal alanlarda yaşamayı esas almışlardır. Kültür, din ve adetleri devletinki gibi değildir. Genelde demokratik bir otoriteleri vardır. yönetim biçimleri devletinki gibi sert, tahakkümcü ve baskıcı değildir, esasında özyönetimdir. Ferd ve toplum arasında denge korunur. Çok uç bir suç işlemeyen birey toplumundan atılmaz. Birey ve toplum arasında sağlam manevi bağlar vardırm yani birey ve toplum arasında uçurumlar kadar fark, mesafe yoktur. Hepsinde de kadının etkisi vardır. Savaş durumlarında barışın gerçekleşmesine öncülük eden kadındır, yani kadının otoritesi tamamen kaybolmamıştır. Ahlak ve politika canlıdır. Devlet, sınıf ve kent oluşumlarıyla sürekli bir mücadele halindedirler. Ayakta kalabilmelerini sağlayan etken direnişleridir. A-KLAN: Toplumsallığın ilk formudur. Doğal olarak bir araya gelen ilk insan grubudur. 20-30 kişilik gruplardır. Klan sıkı toplumsallığı ifade eder. “birimiz, hepimiz için hepimiz birimiz içindir.” vazgeçilmez ilkeleridir. Herkes kendi farklılığı içerisinde anlam bulur.demokrasinin bu ilkesi klanda çok somut bir biçimde geçerlidir. Animist bir anlayış ve kavrayışları vardır. doğanın dilinden çok iyi anlarlar. Şimdiki insanda doğadan çok ciddi bir uzak düşme vardır, artık doğanın dilinden pek anlamıyoruz. Şimdi klanlar formunda yaşayalım demiyoruz ama önemli olan klan ruhuyla hareket etmektir. B-KABİLE: Kabile en az 3 klanın bir araya gelmesiyle oluşur. Klan daha çok birbirine benzer ve daha homojen bir yapılanmadır. Ama 3 farklı klanın bir araya gelmesiyle kabile daha heterojen bir yapılanma teşkil eder. Burada farklılıklara dayalı eşitlik önemlidir. Burada demokrasi bilinci daha güçlüdür, klanda daha saf bir demokrasi vardır. (Günümüz aşiretleri içerisindeki ‘bavık’ formuna benzetilebilir) C-AŞİRET: Kabilelerin bir araya gelmesiyle aşiret oluşur. Aşiret içerisinde bir hiyerarşiye rastlanılır. Aşirete tek taraflı bakmamak gerek. Aşiret içerisinde giderek iktidara benzeme durumu gelişmiştir. Güzel ve iyi yönleri olduğu gibi iktidara kayan tarafları da mevcuttur. Tek yönlü bir bakış tüm gerçekliği ifade etmeyecektir. Ayrışma vardır. Bir aşirete, aşiret ağası var diye tamamen devlet türü bir yapılanmadır diyemeyiz. Mesela kadınlar genel olarak aşiretlerde ön plandadır ama bazı aşiretlerde kadın bir bütünen kaybedilmiştir. Ya da örneğin Jirki aşiretinin yönetici kesimi işbirlikçi ve korucu olabilir ama tüm Jirkilerin bu yolda olduğundan bahsedilemez öyle olsaydı Şehid Doğan Jirki ve onlarca bu aşirete mensup şehidimizi nasıl izah edebiliriz? Araplarda aşiret formu çok güçlü ve köklüdür, Türklerde bu çok yoktur. Türkmenler de kabile formu vardır. Ortadoğu da hakim bir kültürdür. Tarihte de Aşiret Konfederasyonları geçmektedir. Kendilerini korumak için aşiret kendi formunda ısrar etmektedir. Türkler yerli halk olmadığı için büyük ihtimalle aşiret formu parçalanmış olabilir. Çoğu aşiret ya bir özelliğe göre ya da uğraştıkları işe göre isimlendirilmişlerdir. Türklerde …oğulları denilir, ataerkil zihniyetin yansıması vardır. Mesela Bradost aşireti vardır yani her kabile kendi içerisinde akrabadır ve yine diğer kabilelerle de dostluk temelinde bir birlik sağladıkları için BRA_DOST demişler. Demokratik Modernitede bu oluşujmlara ve direnişlerine yer vermekteyiz. Tarihi açıdan da demokratik bir tarzı ifade ediyorlar. KAVİM Orta çağda etnisete olarak direnen toplum formlarından biri de kavimdir. Kavim de hem etnik köken hem de dinsel inanç ortaklığı esastır. Kavim aşiretten sonra gelir. Aynı dönemde ve aynı mekanda yaşayıp hem etnik bir bağı olup hem de inanç ortaklığı olan bir yapılanmadır. Hz.Muhammed kavimciliği ümmetçiğe evriltti. Ümmiyetçilik de bir nevi kavimciliktir fakat özgünlükleri de vardır. kavimcilikte esas olan inanç ortaklığıdır. Musanın kavimciliğinde Yahudilik hem bir inanç hem de etnik kimliğe dönüşüyor. Bu durum bizim Ezidi halkımızda da vardır, yani Ezidilik hem bir inanç hem de etnik kimlik durumundadır. Bu durum kısmi olarak alevilerde de vardır. Kavimcilik dinler döneminde daha çok ön planda tutulmuştur. Bunlar toplumun aldığı formlardır. Arjin Dêrsîm Arkadaşın Şehit Bêrîtan Özgür Kadın Akademisinde Verdiği Demokratik Modernite Dersinden Derlenmiştir. Devam Edecek...


