Sema ve Zîlan uçurumun kenarında kanatlanan ve özgürlüğün kanatlarında yaşamla buluşan iki fedai kadın. Aralık ayının soğunda yüreklerinde biriktirdikleri sevda ile özgürlük halayına tutuşmuşlardı. Uzun bir yolun yolcuları olan bı iki kadın büyük zorlukları aşarak dağların yüce zirvelerine ulaşmışlardı. Bu yüce zirvelerde takip ettikleri kadınların izlerinde yürümüş, onların saç örüklerinden oluşturdukları yaşam köprüsünden geçmişlerdi. Tarih onların şahsında bir kere daha canlanacak ve bu iki kadın eylemleri ile fedailiğin öncüleri ve kahramanlığın abideleri olacaklardı. Yaşamı güzelleştirmek ve anlamlandırmak, anlamlı bir yaşamın sahibi olmakla mümkün olacaktı. Yaşarken nasıl anlamlı yaşadıysalar şehadete giderkende anlamlı bir eylemin sahibi olacaklardı. Özgürlüğe sevdalı yürekler diye anılacak ve yaşam onlarla bir kere daha kutsanacaktı. Her kadın onların özgürlük tutkularını yüreklerinde büyütecek ve eylemleri ile kutsayacak ve teslimiyetin değil direnişin sembolü olurken uçurumlarda kanatlanan iki özgürlük meleği olacaklardı. Çünkü onlar tarihi günümüze, günümüzü tarihe taşıran yaşamın bilge soy damarlarına sahip özgür kadınlardandır. Zîlan ve Sema ülkeleri sınırlarla bölünen ve işgal edilen Kurdistan topraklarında açtılar gözlerini.  Farklı zamanlarda farklı analarda can bulup yaşama açtılar gözlerini. İki ayrı yaşamdılar. Kendi varlıklarından habersiz oldukları zamanlarda birbirlerinden de habersizdiler. Ayrı mekanlarda büyüselerd e yaşadıkları acıların dili ortaktı. Yüreklerinde ülkelerine besledikleri sevgi de, işgalcilere besledikleri öfke de ortaktı. Onlar ağaçlardaki asi ve onurlu soy damarlarına sahip ve ateşle kutsanmış bir halkın bir ülkenin çocuklarıydılar, farklı mekanlarda farklı anlarda yaşasalar da bu toprak gibi birbirlerine benzerdi. İkisi de aynı toprağın kutsallığından beslenmişti ve yine bu kutsallık onları bir araya getirecek ve büyük bir eylemin sahibi yapacaktı. Kimdi bu kadınlar? Zamanı ve mekanı aşan bu kadınlar nerde ve nasıl kendilerini oluşturmuş ve bu ülkenin meleklerine dönüştürmüşlerdi. Hikayeleri nerde ve nasıl başlamıştı? Zîlan diğer adıyla Gülnaz Demir Mardin’de 1985’de yurtsever bir ailede doğmuştu. Daha çocuk yaşta devletin zulmüne şahitlik etmişti. Bilmediği bir dil bilmediği bir kültür halkına dayatılıyor ve bunun için ülkesi hergün saldırılara maruz kalıyordu. Ülkesinin her yanı işgal altındaydı. Bu zulme tanıklık ettikçe içindeki öfke de büyüyordu. Gülnaz  her yanı işgal altında bir ülkede bir yaşam gerekçesi arıyordu. Çünkü bu sistemde bir kadın olarak bir Kürt olarak yaşam bir bütünen lanetlenmiş, yaşamın tüm güzellikleri çalınmıştı. Çok genç yaşta Önder APO’ya karşı gerçekleşen uluslararası komploya şahitlik etmişti. Gerçekleşen bu komplo ve binlerce insanın Önder APO etrafında bedenini ateşten bir çembere çevirmeleri onu derinden etkilemişti. Bir genç olarak o da bir şeyler yapmak ve onuruna, toprağına sahip çıkmak ister. Yüreğindeki öfke her gün daha çok büyür. Böylece 2002’de gerillaya katılım kararı alır. Özgür dağlarda  Zîlan adını alır.  Daha ilk günden Zîlanca yaşamayı esas alır. Olacaksa bir yaşam olacaksa bir bağlılık Zîlan’ca olmalı diyerek... Zîlan’ca da yaşayacaktı. Zîlan Gare’den Metina’ya Metina’dan Zagrosa, Zagroslardan Zap’a, Zap’tan Botan’a kadar büyük bir cesaret ve inançla mücadele eder. Önder Apo’nun felsefe ve ideolojisinde adım adım kendini oluşturur. Adım attığı her yerde savaşıyla ve duruşu ile öncü bir savaşçı ve komutan olur. Kendi yaşam kaynağına akan bir nehir gibi sade ve coşkuludur. Yüreğinde dağlara olan sevdası büyüdükçe cennet ülkesinin bir meleği olma yolunda da adım adım ilerler. Özgür kadın akademisi olan Şehit Bêrîtan akademisinde bir kadın olarak kendini özgür kadın ilkelerinde yeniden yaratmak için yaratılan tüm geriliklerle savaşır. Yüreğini bu akademide Önderlik ve Şehit Beritan gerçekliğinde arındırmak ve onlara verdiği sözün takipçisi olmak için cesaretle, azimle mücadele eder. Zîlan bir raporunda şunları belirtir. “Önder APO yaşamda zaferi olmayanın hiç bir yerde zaferi olamayacağını belirtir, bende yaşamda zaferi kendim için esas aldım. Büyük komutanlarımız ve öncü yoldaşlarımızın yaşamına baktığımızda onların da öncelikle yaşamda zaferi kazandıklarını görürüz. Düşman Önder APO’nun kadına olan yaklaşımlarını boşa çıkarmak için kadına yöneliyor. Düşman heval Bêrîtan, heval Zîlan, heval Sema, heval Viyan ve pek çok öncü kadın arkadaşlar da açığa çıkan özgürlük düzeyinden oldukça korkuyor. Çünkü bu kadınlar özgürlüğün temsili olurken bu kadınların izinden yürüyen hiç bir kadın köleliği ve teslimiyeti kabul etmeyecektir. İşte bende bu tanrıçaların izinden yürüyen bir kadın olmak için çaba harcıyorum. Amacım APOCU bir militan olarak YJA STAR’ın güçlü, özgür ve savaşçı çizgisinin bir temsilcisi olmaktır.”  Zîlan verdiği söze sadık bir özgür kadın olacaktır. Diğer bir hakikat yolunun kızı Sema’ydı. Sema Rojhilat’ın Kotol şehrine bağlı Habeş’de 1987’de doğmuştu. Yurtseverliği ailesinin sofrasında öğrenmiş, toprağı bağlılığı yudum yudum burda içmişti. Kendi tarihine ve özüne bağlı büyümüştü. Parçalanmış ülkesinin tüm acılarını yüreğinde yaşıyor araya konulan tüm sınırlara ve işgalcilere karşı büyük bir öfke besliyordu. Ailesinden katılımların ve şehadetlerin olması onu derinden etkilerken, daha çocuk yaşta özgür dağlarının hayalini kurar. Bu hayalini ise 2004 yılında özgürlük dağlarına ulaştırarak gerçekleştirir. Özgür dağlarda fedai bir militanın Ararat’ın asi kızının ismini alırken, ona büyük bağlılık gösteren ve yoldaşlığı net çizgilerle belirten Fikri Baygeldi’nin ismini de soyadı olarak alır. Sema ve Fikri onun için bağlılığın ve fedailiğin net savunucularındandır. Önder APO’nun yarattığı bu yaşamın savunucusu olmak ve onu her an eylemi ile korumak ister. Sema yaşamdaki duruşu ve bağlılığıyla yoldaşlığı zirvelerde yaşayan bir kadındır. Özgür dağlara adım attığı ilk anda özgürlüğün tüm güzel renkleri ile donatır kendini. Adım adım kendini oluşturur. Önder APO felsefesiyle kendini yeniden var eden Sema, özgür kadının bilge damarlarından beslenerek özgürlük bilincini geliştirir. Bilinci özgürleştikçe yaşamı ve evreni tüm renkleri ile daha güçlü duyumsar. Toprağın yağmurla kutsanması gibi oda yüreğini özgür kadınların mekanı olan bu dağlarda kutsar. Dağlarda adımladığı her yere güzellikleri nakş eder. Sema Qendil’den Gare’ye, Gare’den Zap’a, Zap’tan Botan’a kadar pek çok alanda mücadele ederek binlerce kahramanın ayak izlerini takip eder.  Gittiği her alanda duruşu ve katılımı ile yaşamın öncülerinden olur. Sade, mütevazi kişiliği, fedakarlığı ve kaygısız katılımıyla tüm yoldaşlarının gönlünde yer edinir. Gittiği Şehit Bêrîtan akademisi ile kendini Önder APO ideolojisinde ve özgür kadın ilkelerinde daha da netleşir. Bu akademi onun için kendini oluşturduğu kutsal mekanlardandır. Sema katılımı ve yoğunlaşmalarıyla öncü komutan adaylarından biridir. Enerjisi o kadar saf ve akışkandır ki engel tanımaz. Her an akan ve kendini oluşturan bir kadın olur. Gülmek onda ideolojik bir eylemdir. Gülüşünde ülkesinin umutlarını, ölümsüzleşen yıldızların ışığını taşır. Rojhilat’ın asi bakışlı kızı eylemi ile kendini var eden ve yaşamı ile zafere yürüyenlerden olur. YJA STAR’ın direniş bayrağını yaşamın her alanında mücadelesi ve duruşuyla büyük bir onurla taşıyarak temsil eder. Cennet ülkesinin melek kadını tüm saflığın ve güzelliğin temsilcisi olur. İki yürek, iki can, Cudi’nin kutsal topraklarında karşılaşırlar. Bu karşılaşmada bin yılların verdiği bir tanışmışlık vardır. Özgür yaşam aşıklarının yürekleri her zaman aynı coşkuyla atarken, birbirlerindeki güzellikleri de hemen keşfederler. Sema ve Zîlan birbirlerinin yürek atışlarını hisseden ve bu atışlarda buluşan iki kadındır. 2011’de Cudi’de işgalci Türk ordusu kışın ayazında bir operasyon başlatır. İşgalci faşist Türk ordusu gerillayı imha edeceğini ve teslim alacağını düşünür. Bu operasyona gerillalar Cudi’nin görkemine yakışır bir direnişle cevap verirler. Bu operasyanda iki kadın, iki can, iki ruh destansı bir direnişin sahibi olurlar. Birbirlerinin ellerine tutarak korkusuzca yürürler özgürlüğe doğru. Cudi bu iki kadının güzelliğiyle, ruhuyla yeniden kutsanır. Zîlan ve Sema işgalcinin eline geçmemek için uçurumun kenarında zılgıtlar çekerek kanat açarlar özgürlüğe doğru. Zîlan ve Sema işgalcilere ve tüm dünyaya bir kere daha gösterirler APOCU ruh ile arınan kadının yenilmezliğini ve teslim alınamayacağını. O gün Beritan kendini bir kez daha  bu iki kadının bedeninde yeniden var eder. Cennet ülkesinin iki meleği verdikleri söze sahip çıkmış ve yaşamlarıyla tanrıçaların izinden yürümüşlerdir. Şimdi analar yeni doğan çocuklarına onların isimlerini vererek onların ruhlarıyla, cesaretleriyle kutsarlar çocuklarını. Kulaklarına onların eşsiz güzelliklerini ve cesaretlerini fısıldarlar. Ve şimdi Cudi semalarında özgürlük yolunun yolcuları onların izinden yürüyerek yol alıyorlar.