Sara Tolhildan (Leyla Aykut) yoldaş, Beytuşebap’da dünyaya geldi. Kurdistani değerlere ve parti ahlakına sahip bir ailede büyüdü. Heval Sara’nın yurtsever ailesinde temellerini attığı ahlaki duruş, parti saflarında onu hakiki Apo’cuların asil bir timsaline dönüştürmüştü. Ve 2015 yılında PKK saflarına katılarak mücadelesini daha çok büyütmenin arayışları içerisine girmişti. 2015 yılına kadar da ‘ben o coğrafyanın güzelliğinde, o dağların vadilerinde hep özgürlük tanrıçalarını aradım’ dediği Heftanîn alanında kaldı. ‘Ben Kurdistan dağlarıyla ve Önder Apo’yla Heftanîn’de sözleştim’ derdi. En basit diyaloglarda bile şiir gibi konuşmayı, şiir gibi yaşamayı ve şiir gibi bir kadın olmayı Heftanîn’de öğrenmişti. Onunla yaşadığınız tüm zamanlarda, onda şahitlik ettiğiniz her anda sanki etrafında ideolojiden örülmüş bentler olduğunu sanırdınız. Boş konuşmazdı. Önderliğin söylediği ‘24 saat durmadan çalışan motorlar gibi olmalısınız’ sözü belki de en fazla heval Sara’nın kişiliğinde somut olarak yaşanırdı. Boş konuşmadığı gibi, bir gün olsun zamanını boşa geçirdiğine de şahit olmadık. Çünkü onu yürüten en önemli güç önce ahlak, sonra vicdandır. Yaşamdaki disiplinsizliğe, yoğunlaşmayan, üretmeyen, tempolu çalışmayan, düzene gelmeyen yaklaşımlara karşı müthiş bir öfkesi vardı. 2017-2018 yıllarında gördüğü Mahsum Korkmaz Akademisi ve Xeyri Durmuş Akademilerinden sonra Avaşîn alanına geldiğinde doktordu heval Sara. Ama onun yaşam ve çalışma tarzını görenler onun yalnızca bir doktor değil, sanki ardından bir ordunun birliklerini yürüten bir savaş komutanı olduğunu sanırdı. O onu bekleyen süreçleri öngörür, o süreçlere ilişkin planlamalara gider, zamanı geldiğinde de sanki yıllardır o ana hazırlanıyormuş gibi soğukkanlı bir şekilde dönem görevlerini yerine getirirdi. Hep çok sakin, çok soğukkanlı, çok akıllı ve çok disiplinliydi. O yaşarken dahi bizler onun yaşam disiplinini hayranlıkla izlerdik ve hepimiz ona katılırdık. Onun yanında uykuda kalmak, onun yanında bir çalışmaya katılmamak, onun yanında disipline olmamak mümkün değildi. Yaşayan ve yaşatan, katılan ve katandı o. Etrafındaki herkeste de o ağırlığı yaratırdı. 2 yıl boyunca Avaşîn’de doktorluk yaptı heval Sara, hem doktorlukta hem gerillacılıkta uzmanlaşmayı Avaşîn’de öğrendi. Yaralı bir arkadaşa ulaşmak ve onu iyileştirmek için keşif uçaklarının altında saatlerce yürüdü, suları, köprüleri geçti, tepelere tırmandı, yoruldu ama her seferinde ağırlığı çok fazla olan o sağlık çantası sırtında bir gün olsun vazgeçmedi yoldaşlarını iyileştirmekten. Yaralanan her arkadaş onun vicdanıydı. Birinin yaralandığını duysa ve o an koşullar dışarı çıkmak için uygun olmasa yerinde duramazdı, dakikalarca tünellerde volta atar, sürekli düşünür ve bir çare arardı. En sonunda yine risk alır, mutlaka kendini ulaştırırdı o yaralı arkadaşa. Heval Sara hastayı ve yaralıyı ayağına bekleyen doktorlardan olmadı hiç. ‘Gitsem de bir şey yapamam, hastaneye gelmesi lazım’ sözünü ondan hiç duymadık. Hiçbir şey yapamayacağını bilse bile her zaman ‘heval bir umut’ deyip yine giderdi. Yoldaşlarının umuduydu bu yüzden Sara. Avaşîn operasyonunda yaralı bir şekilde 12 gün arazide kaybolan bir kadın arkadaşı bulmaya gidenlerden biriydi. Eğer bulurlarsa hemen ilk tedaviyi yapmak için o da gruplarla beraber aramaya gitmişti. Yaralı arkadaşı bulduklarında arkadaş şahadetin eşiğindeydi, çok kan kaybetmişti. Heval Sara’nın ilk müdahalesi sayesinde yaşama tutundu. Heval Sara ilk müdahaleyi yapmadan önce arkadaşa demişti ‘önce şunda anlaşalım, ölmek yok, böyle kolay ölmeyeceksin. Düşmanı sevindirmeyeceksin, hadi şimdi dirençli ol ve bana yardım et’ demişti. O kadın arkadaş daha sonraları bu olayı anlattığında ‘Sara’nın o sözleri olmasa, onun o gülümsemesi olmasa, benim o ölü bedenime kimse can katamazdı’ demişti. O sadece doktor olduğu için değil, aynı zamanda Apocu bir fedai, çok derin bir yoldaşlığa sahip olduğu için yoldaşlarının canına can veren, ruhuna ruh katandı. Ölüyü dirilten, dizleri titreyenleri yürüten, adeta bedenlere ruh üfleyen bir sihir vardı Sara’nın karakterinde. Ona her baktığımda her seferinde ‘bir insan ancak bu kadar adının anlamını taşıyabilir’ diyordum. Büyük Sara arkadaşı hiç görmemiştik, ama binlerce kez dinlemiştik. Nasıl direndiğini, yaşam ve çalışma ahlakını, kavgacı karakterini, dimdik duruşunu ve mücadelesini hep dinlemiştik. Sara Tolhildan arkadaş yürüdüğünde Sakine Cansız yürüyor dediğim zamanlar çok oldu. Aynı onun gibi mücadeleci, güçlü, kavgacı ve direngendi. Bu yüzden Sara adı en çok da ona yakışmıştı aslında, Sara en çok da onda anlamını bulmuştu. Sara’ca yürümeyi, Sara’ca kavga etmeyi çok iyi bildi çünkü. 2 yıl boyunca Avaşîn alanında pratik yürüttü heval Sara. Orada hem doktorluk yaptı, hem de 2021 yılında yaşanan Avaşîn operasyonuna damgasını vuran Werxelê Savaş Tünellerinin (2. tünel) inşa edilmesinde büyük emek sahibi oldu. O Avaşîn’de hem bir doktor, hem eli silahında gerilla, tünel yapımında emek işçisi, her çalışmada yoldaşlarının öncüsüydü. Belki de onu tabir edebileceğimiz tek cümle ‘dağ gibiydi’ cümlesi olur. Gerçekten tek cümleyle ‘dağ gibiydi’ 2021 yılında Avaşîn alanında operasyon başladığında, savaş ve direniş alanlarında yıpranan, yaralanan, ya da geri çekilen arkadaşların hepsi o zaman Sida alanına gelirdi. Sida alanındaki Şehîd Doğan şkeftinin yönetimiydi heval Sara. O süreçte savaşta yıpranan, yaralanan arkadaşların bakımı, geri çekilen arkadaşların ihtiyaçlarının karşılanmasından birebir kendini sorumlu gördü. Tüm arkadaşların ihtiyaçlarıyla ilgilenen, sürekli koşuşturan, sürekli arkadaşlara hizmet etmek için bir arayış içinde olan muazzam bir temposu vardı. O zamanlar ona hep ‘heval ne olur biraz dur artık, tamam herkes iyi ve herkesin ihtiyaçları karşılandı’ derdik. Bazen sabahlara kadar arkadaşların başında bekler, yolda olan gruplar varsa eğer yollarını gözler ve onlar içeri girene kadar uyumazdı. Büyük Werxelê direnişimizin devam ettiği günlerdi, o zamanlar neredeyse her gün aynı şeyi söylüyordu ‘heval arkadaşlarımız direniyor, onlar 24 saat ayakta, bir uyku bile uyumuyorlar. Biz onların 2, 3 saat uzağındayız, yanı başımızda bunlar yaşanırken, nasıl sıradan katılabiliriz’ Bu vicdan muhasebesini, bu sorgulamayı her gün yaptığını çok iyi biliyorum. Sloganı ‘sıradanlık ölümdür’ cümlesiyle. Mamreşo direnişinin başladığı günlerde yazdığı günlüğünün başına ‘sıradanlık ölümdür’ diye yazmıştı. Bu yüzden hiç sıradan olmadı heval Sara, direniş sürecine hiç basit yaklaşmadı ve özellikle tünel direnişlerini çok derinden yürekten hissetti. Layık olma arayışı çok güçlüydü. Mamreşo, Werxelê, Tepe Sor direnişlerine layık olmak için hem manevi olarak kendini hazırlama boyutu, hem d-e bulunduğu tüneldeki somut hazırlıklara katılma ve o mevziyi bir savaş mevzisi haline getirme çabası çok güçlüydü. 2022 yılının 17 Nisan’ında düşman Zap alanının birçok tepesine indirme yaptığı esnada Sara arkadaş Şehîd Doğan savaş tünelleri olarak adlandırılan Sida hastanesindeydi. Düşman Werxelê ve Kuro Jaro’ya indirmeler yapmaya başladığında çok olmasa da yine biraz o bölgelere uzak olan Sida’da bulunan heval Sara, ilk geceden o tüneldeki hazırlıklara hız vermeye başladı. Hemen ilk gece rextini taktı ve kendi bireysel cephanesini kontrol edip hazır hale getirdi. Bazı arkadaşlar ‘heval Sara düşman daha çok uzağımızda sen hemen rextini taktın’ diyorlardı, ancak heval Sara daha ilk günden bu operasyonun ne demek olduğunu çok iyi anlamıştı. O gün yani ilk gece heval Sara’nın talimatıyla Şehîd Doğan savaş tünelinde bulunan tüm erzak varillerini boşalttık ve erzakları en baştan sayıp, tünellere yerleştirdik. Boşalan erzak varillerine de su doldurduk. Heval Sara boş ne bulduysa su dolduruyordu, bardakların bile hepsini su doldurmuştu. Çünkü tünel savaşı demek önce psikolojik ve manevi olarak hazırlanma, sonra altyapı, daha sonra da sağlam mevzi çalışmasıdır. Heval Sara daha Mamreşo operasyonu başladığında kendini bir tünel savaşı için hazırlamıştı, ‘keşke ben de bir gün Serhad arkadaş gibi direnebilsem’ dediğini biliyorum. Onların ardılı olma arayışı, istemi çok güçlüydü. Şehîd Doğan tünelindeki altyapı çalışmasının başında duran yine Sara arkadaştı, erzakların çarçur edilmemesini denetleyen, sürekli erzak sayımı yapıp ona göre bir lojistik politikasını belirleyen ve altyapının tamamlanması için sürekli emek verenlerin başında heval Sara vardı. O tünelin tamamlanmasında en yoğun tempoyla çalışan arkadaşlardan biriydi. Erkek arkadaşlar gece kırıcı ile tünelde çalışıyorlardı, diğer arkadaşlarda hiltici arkadaş işini bitirdiğinde gider toprak atardı. Heval Sara çoğu zaman geceleri hiltinin sesini takip eder ve hilti durduğu gibi gece saat kaç olursa olsun yanına bir arkadaş alır gider toprak atardı. Yani hiçbir zaman ‘şimdi kalsın, yarın sabah yaparız’ demezdi. Gerçekten muazzam bir temposu vardı. O tünellerde toprak attığımızda birden şak diye elini tünelin duvarına vurur ‘savaş olacak burada savaş’ der ve kahkahayla gülerdi. Şehîd Doğan tünelindeki en ciddi hazırlıklar ve en tempolu çalışma Zap operasyonu başladıktan sonra yapıldı. Yani arkadaşlar savaşın içinde savaşa hazırlandılar. Şehîd Doğan’ın pencereleri operasyon içerisinde çıkartıldı, yine tünellerdeki birçok tedbir operasyon içinde alındı. Bu sürecin öncüsü de Heval Sara’ydı. 15 Ağustos 2022 tarihinde biz Zap alanındayken gönderdiği bir notunda aynı şu cümleleri yazmıştı. ‘Burası da bir Mamreşo olabilir, burası da bir Werxelê olabilir. İrade aynı iradedir, inanç aynı inançtır. Eğer böyleyse neden buradan da büyük kahramanlıklar çıkmasın ki. Neden burada da bir destan yaratılmasın. Onlar bize bir miras bıraktılar, biz bu mirasın devralanları olarak kendimize bir misyon biçtik. Ben de kendimi buna hazırlıyorum ve kendimi düşmana karşı her zamankinden daha güçlü ve kararlı hissediyorum. Düşmanla karşı karşıya geldiğim anda ne yapacağım konusunda çok düşündüm. Belki yoğun savaş tecrübelerim yok, belki şimdiye kadar hep bir doktor olarak kaldım alanlarda. Ancak biliyorum ki ben direnenlerin yoldaşıyım. Ve direnmek için gerekli olan ilk şey silah değil, yürektir. Yüreğim ve aklım bana bir fedai olmam konusunda talimat verdi. Ve ben bu talimatı bu savaş tünelinde uygulayacağım’ Düşman Eylül 2022’de Şehîd Doğan savaş tünellerine geldiğinde heval Sara aynen bu sözlerin uygulayıcısı oldu. O tünelin emekçisi, o tünelin doktoru, yoldaşların yoldaşı, savaşın komutanı, düşmanının korkusu oldu. 2 yıldır, belki yaşamanın bile çok zorlaştığı bir koşulda düşmana aman vermeden direndi. Aynı büyük Sara arkadaş gibi düşmana teslim olan değil, düşmanın yüzüne tüküren oldu. Bizler onların yoldaşları ve onlarla aynı zamanları paylaşmış olmanın şansına erenler olarak mücadelemizin her anında onların duruşlarının mücadelemize ışık tutacağına söz veriyor ve anılarına bağlı kalacağımızı belirtiyoruz. Mücadele Arkadaşları