Evrende her oluşum kendi zamanını bekler. Kendi zamanı içinde kendini güçlü ve anlamlı var eder. Bu ahenk sayesinde evrenin oluşum kanunları işler. Evrenin bir parçası olan biz insanlar içinde bu geçerlidir. Hepimizin bir oluşum süreci vardır. Bu hem fiziki hem de düşünsel süreçlerdir. Kendi oluşumunu tamamlayamayan her canlı ölüm riskiyle karşı karşıyadır. Erken doğan bir bebeğin yaşama tutunması için büyük bir savaş vermesi ve kendini tamamlaması gerekir. Yani zamanında gerçekleşen her doğum sağlıklıdır. Kendi oluşum zamanını bilmek oldukça önemlidir. Belki de bu yüzden evren, ana karnında cereyan etmekte denmektedir. Doğa içinde bu örnekler verilebilir. Geç gelen yağmur kuraklığa neden olurken, erken gelen ve fazla yağan yağmur da yaşamın dengelerini bozabilir. Bunun için evrenin oluşum dili ile bizlerin oluşum dilli aslında aynıdır. Tıpkı evrendeki her canlı gibi insanında farklı süreçlerde farklı oluşum aşamaları vardır. Buna değişim de diyebiliriz. Mesela bir tırtılın kendini oluşturduğu ve başka anlamlar bulduğu an, kelebeğe dönüştüğü andır. İnsanlarda yaşamları boyunca birbirinden farklı olarak kendi oluşum süreçlerini gerçekleştirirler. Bu oluşum süreçleri oldukça sancılıdır. Kendi oluşum süreçlerimizde verdiğimiz mücadele nasıl bir doğum gerçekleştireceğimizi belirlerken doğru anda ve zamanda olmakta bir o kadar önemlidir. Doğru zamanı yakalayanlar kendi oluşumlarını güçlü oluştururken, kendi zamanlarını da yaratırlar. Hem de hiç unutulmayacak izler bırakarak. Çoğu zamanda kendinizi onun zamanında görürsünüz. Çünkü o, tam olandır ve sizde kendinizi o tam olanda ararsınız. Bu oluşumu güçlü bir şekilde gerçekleştirenler tarihin seyrini değiştirdikleri gibi bir halkın yaşamını da değiştirirler. Bir mücadelenin gidişatına yön verdikleri gibi, üzerinden yıllarda geçse unutulmazlar ve her zaman ilk tazeliklerini korurlar. Önder APO’nun “sürecin ruhunu iyi okuyanların tarihe mal olacak ve okuyamayanların ise tarihin çöp sepetine gidecektir” belirlemesini her hatırladığımda aklıma ilk gelen eylemleriyle ölümsüzleşen fedai yoldaşlarımız olmuştur. Onlar eylemi ile sürecin ruhunu hem okumuş hem de doğru zamanda doğru anda kendi oluşum süreçlerini güçlü bir şekilde eylemleri ile gerçekleştirmiştir. PKK’nin oluşum süreçleriyle tam bir ahenk içinde yürümüşlerdir. İşte bu yoldaşlardan biride Viyan Soran yoldaştır. Viyan kendi oluşumunu tamamlayan ve kendi zamanını bilenlerdendi. Bunun için kendini tamamladığı anda zamanın ruhunu yakalayıp eylemiyle sonsuzlaşan bir hakikate dönüştü. Heval Viyan kendi oluşum sürecini şu sözlerle belirtir; “Bir meyve olgunlaşana kadar dalından kopmamak için zamanla yarışa girer ve vakti gelene kadar bekler. Böyle olmazsa meyve, meyve olmaz. Varlığındaki inceliği, nazikliği ve canlılığı ispat edemez. Volkan da böyledir. Meyve ağacı güzelliğini, renkliliğini bir elmada, narda ve birçok meyvede ürün olarak, emek vermiş yetiştiricisine sunar” ve yüreğindeki volkanında patlamak için zamanını beklediğini dile getirir. Böylelikle heval Viyan sürecin ruhunu okuyan ve kendi oluşumunu kendi zamanında gerçekleştiren bir kadın olarak sözün anlamını yitirdiği bir süreçte eylemiyle kendini oluşturmuş ve kendini hakikat içinde sonsuzlaştırmıştır. Hatırlamak bağ kurmaktır derler. Bu yüzden bizler her şehit yoldaşlarımızı hatırladığımızda onlarla yeniden bağ kurar ve onların hakikatleri karşısında kendimizi sorgular ve öz eleştiri veririz. Eylemiyle yoldaşlarına özgürlük mesajı veren ve büyük bir uyanış yaratan Viyan’ın hakikatiyle Önder APO’ya karşı eksik yoldaşlığımızın öz eleştirisini verirken, onun yaratığı mücadele azminin inancı ile kendi oluşumumuzu daha güçlü yaratma kararlılığını bugün daha da yükseltiyoruz. Çünkü Viyan’ın eylemini doğru anlamak, doğru mücadele yürütmek demektir. Savaşan özgür kadın çizgisinde, Önder APO’yla yaşamda ısrar etmektir. Ateşle arınan Viyan bizlere ateşin sırrını eylemiyle verdi. ‘Her an har yerde ve her zamanda mücadele edin, savaşın ve bir an olsun Önder APO’suz bir yaşamı asla kabul etmeyin’ dedi. Bugün binlerce özgürlük militanı Heval Viyan’ın yaktığı ateşte yüreklerini arındırırken, kendi zamanlarında kendi oluşumlarını büyük bir aşkla gerçekleştiriyorlar. Özgürlük tanrıçamızı Viyan’la tekrar bağ kurarken O’na mücadeleyi yükseltme sözümüzü tekrarlıyor ve Önder APO’suz bir yaşamı asla kabul etmeyeceğimizi belirtiyoruz. Heval Viyan’ın Önder APO’ya ve özgür yaşama bağlılığını en iyi anlatacak olan elbette kendisidir. Biz Viyan’ı ne kadar anlatırsak anlatalım her sözcük her kelime yarım kalacaktır. Ateşle dans eden bir kadının yüreğini ve bağlılığını anlatmak ateşin hakikatine ulaşanlar ancak dile getire bilir. Bizlere ise o ateşin etrafında ateşe doğru yürüyen yolcularız henüz. Ama biliyoruz ki onlarla o ateşte elbette bir gün buluşacağız. “Karanlık Gecelerin Aydınlığı” Başkan Apo’ya! Senin ismini duyduğum ve tanıdığım günden beri yaşamı hissediyor, kim olduğumu ve nasıl yaşamam gerektiğini biliyorum. Yani fikirlerin beni bana tanıttı ve anlamlı yaşamayı öğretti. Özgürlüğün alfabesini bana öğrettin. Senin okulunda zorlanmalar yaşamışsam da hiçbir gün ikirciklik yaşamadım ve pişman olmadım. Çünkü ben okulunda anlamın, düşüncenin ve insanın gücünü keşfettim. Çok az da anladım ki, mümkün olmayan hiçbir şey yoktur. Ama insanın amacında ciddi olması, ona inanması ve ona ulaşması şartıyla. Bir kadın ve bir Kürt olarak özgürlük bana amaç oldu ve bu amaca yürekten inandım. Bunun için hasretle bir anlığına da olsa seni yakından görmek, kucaklamak, omzunda nefes almak sonra da özgürlüğe, kadın ve halkıma ilişkin yüreğimdekileri seninle tartışmayı isterdim. Ancak 1998’deki içten ve dıştan geliştirilen kirli uluslararası komplo, senin ve benim aramda bir ayrılık yarattı ve bu komplo benim gibi seni görmek isteyen binlerce arkadaşımın da umudunun arasına girdi. Seni görmenin özlemini ve umudunu hiçbir zaman yitirmedim. Seni her zaman yakından hissetmenin çabası içinde oldum. Bundan dolayı içimde her zaman seninle diyaloglar yaptım. Bir enerji ve ses gibi içime dolduğunu hissettim. Ve bundan ilham aldım. Birçok kez de rüyalarımın misafiri oldun ve bundan çok büyük bir mutluluk duydum. Ama gerçek şu ki, sana yönelik tüm duygu ve düşüncelerimi dile getiremiyorum. Ancak 1999 yılından sonra her zaman bir gerçek beynimde yankılanıyordu. O da şudur; senin gibi büyük bir insanın esir alınışını kabullenemiyordum ve “o insan orayı hak etmiyor” diyordum. Şüphesiz bu esaretin, bir halkın Önderinin ve insanlık rehberinin tecride alınışının sorumlusu olarak yalnızca komplo içinde yer alan sahtekâr devletleri görmüyorum. Sahtekâr, ikiyüzlü, ihanetçi devletlerin ihaneti kadar benim ve diğer arkadaşlarımın zayıf ve yetersiz yoldaşlığını da bu komploda sorumlu görüyorum. Bu yüzden halk ve özgürlük umutlarını size bağlayan kadınlar her zamanlar kendilerinden utandılar. Bugün de 15 Şubat 2006’da Önder Apo’nun esaret altına alışının 8.yılına giriyoruz. Önder Apo ve Kürt halkının barış ve demokrasi çabalarını boşa çıkarmak istiyorlar. Çok açık teslim olma ve Başkan Apo’dan vazgeçme çağrısı yapıyorlar. Bizi ehlileştirmek, Başkan Apo’suz, ideolojisiz, iradesiz bir yaşama alıştırmak istiyorlar. Bu nedenle bugün Kürt halkı dünyanın dört bir yanında Başkan Apo’ya yönelik imha ve inkâr siyasetine karşı tepkilerini haykırıyor. Ben de sizin bir öğrenciniz olarak, meşru olmayan saldırılar karşısında bu yılın 15 Şubat’ında halkımın içinde size olan bağlılığımı yenilemek istiyor ve halkımın direniş eylemlerini gürleştirmek istiyorum. Başkanım! Bir tek kişi kalsak bile senin ideolojik çizginin ve felsefenin başarıya ulaşacağına dair iddialı ve inançlıyım. Birçok kişi senin şahsında ideolojik hattı yok edeceklerini düşünüp, söylemektedirler. Ancak ben bunu çok ciddiye almıyor, boş bir iddia olarak görüyorum. Çünkü sen artık milyonlarca insanın ve özellikle de kadınların yüreğinde, beyninde ve tüm hücrelerinde yer edinmişsin. Sen tarihe ve topluma mal oldun. Sen her zaman kadınının bağlılığını ve dürüst oluşunu bize tanıttın. Çoğu zaman şehit arkadaşlar gibi “keşke canımdan daha değerli bir şey olsaydı ve Başkan Apo’nun, halkımın ve ezilen kadınların yoluna feda edebilseydim” diyordum. Başkanım! Yüreğim siz olmadan, ülkemin çocuklarının yüzünde gülücükler olmadan huzur bulmuyor. Çok inançlı ve umutlu olduğumu da söylemek istiyorum. Son olarak görüşme hasretimi, sevgilerimi ve selamlarımı siz emsalsiz insana sunuyorum. Başkanım bunu hiç unutmayın, sizi çok özlüyoruz, sizi çok özlüyoruz. Mücadele Arkadaşı
KARANLIKLARI AYDINLATAN BİR KADIN; VIYAN SORAN
- Ayrıntılar
- Görüntüleme: 144


