Kalmışsa insanın yüreğinde, biraz insanca yaşama onuru, en güçlü dürtüdür onda özgürlük arayışı. Ekmek ve sudan daha acil, hayatındaki tüm sorunlardan daha vahimdir. Onun için yüreğini kopartırcasına ağırdır düşman kafesinde yaşamak ve en ürkütücü şeydir doğru yoldan habersiz yaşamak. Dilinin, kültürünün, varlığının, anne ve babasının dahi hor görüldüğü, emeğinin sömürüldüğü, her sözünün yasaklandığı bir sistemde yaşamak en ağır işkencedir onlar için. Eğer varsa insanın yüreğinde biraz insanca yaşama onuru, Hallac’ca derisi yüzülse de dönmez sözünden, vazgeçmez özünden. Kurdistan dağları yarım asır kadardır sözünün arkasında, hayallerinin ardılı, onurlarının savunucusu olmakta karar kılanların kadim meskeni oldu. Dağlara nice dağlar ekildi, dağ gerilla rengine büründü, gerilla dağ oldu sarsılmaz kayalıklar misali ve dimdik durdu işgalin, işgalcinin karşısında. En cehennemi ateşlerde dahi özünden, sözünden hakikatinden vazgeçmedi. Apoculaştı gerilla, o yüce, o tarihin eşini daha görmediği saf irade, saf onur ve saf kararlılığın gücünü şahsında somutlaştıran Önder Apo’un öğretisinde kendini yeniden yarattı gerilla. Bugün de bu yola giren gerilla kudretinin neleri başardığının eşsiz sahneleri somut bir şekilde gözler önüne serilmiştir. Tarihi Zap savaşı devam ederken amansız bir iradeyle bir halkın kurtuluş savaşını yürütenler Onur diye haykırıyor. Onur onların tek emeli, onur onların dayanağı ve onur onların umutları oluyor. Kurdistan’lı Yurtseverler Metropollere Göçerken Kendileriyle Birlikte Bir Kurdistan Taşıyordu Şükran Arvas (Onur Artos) Wan’ın heybetli Artos dağının eteklerine kurulan Westan ilçesinde Kürt kültürüne ve yurtsever değerlere bağlı bir ailede dünyaya geldi. Ailesi düşman politikaları karşısında diz çökmediğinden köyleri yakılıp metropollere taşınmak zorunda kalan yüzlerce aileden biriydi. 1993 yılında metropollere taşınan aile tüm baskılara rağmen değerlerine sadık kaldı ve yurtsever özünü korudu. Yurdundan uzakta büyüyen Şükran her daim en derin tarafında, ülkesini beraberinde gittiği her yere taşıdı. İmha ve inkâr zihniyeti Kürtleri Kürdistan’dan uzaklaştırarak onları Türkleştireceğini, Türk milliyetçiliği içerisinde eritip sindireceğini zannederken Kürdistanlı yurtseverler kendileriyle birlikte bir Kürdistan taşıyordu metropollere. Şükran, köylerinin yakıldığı anın annesi tarafından hazinle anlatıldığı hikâyelerle büyüdü. Erken yaşlarda aklı ermişti büyük sorunlara, yaşıtları bez bebeklerle oynarken o hep bir yabancılık hep bir yarım kalmışlık hissediyordu. Bir ülke davası vardı ve bu dava onun zihninde ‘ONUR’ un eş anlamlı kelimesi gibi nakış etmişti kendisini. Onuru için dağlara çıkan, onuru için zindanlarda yatan akrabaları vardı. Sistem okulunda 7 yıl okumak onun için devlet yolunun hiçbir getirisi olmadığını anlamaya yetmişti. 7. Sınıftayken terk etmişti okulu ve kendi emeğiyle yaşama atılmaya o küçük yaşında başlamıştı. Çocukluğundan beri içinde yurtsever özler taşısa da partiyi yakından tanıması 2011 yılında seçim çalışmalarına girmesiyle başlar. Partiyi yakından tanımasıyla beraber hemen mücadelede aktif rol almak ister ve gençlik çalışmalarına dâhil olur. Bildi bileli maruz kaldığı ötekileştirilme ve hor görülme duygularının sebebini bilince çıkarttığında coşkun dereler misali akmaya başlar Şükran. Akar kurutulan tarafının üstüne, besler yurtsuzluğun yarattığı kuraklığı, akar savrulan benliğinin üstünü toplar her bir parçasını sistem kuytuluklarından, akar düşman üzerine en sert dalgasını düşmanın kolluk kuvvetinin suratına vurur. Aktıkça berraklaşır, aktıkça umudu olur bir halkın ve aktıkça bulur kendini ve onurunu. Gençlik çalışmalarındaki faal katılımından kaynaklı 2012 yılında tutuklanır. Yine bir sindirme politikası ters teper, yine ‘ONUR’ en yenilmez, en zapt edilmez bir insanlık değeri olarak kendini sere serper. Şükran zindanda olduğu süreç içerisinde Şehit Viyan Soran’ın, Şehit Andok ve Şehit Êrîş’in fedai eylem raporlarını okur. Viyan Soran arkadaşın mektubunda gördüğü Önderliğe derin bağlılığın sebebini merak eder ve o zaman ciddi anlamda Önder Apo’yu merak etmeye başlar. O Şehit Viyan’ın mektubundan o kadar etkilenmiştir ki o mektupla kalkıp o mektupla yatar. Zindan ortamında doğal olarak artık Viyan adıyla çağırılır. Bu temel üzerinde ilk kararlaşmasını yaşar ve zindanda iken kadro olma sözü verir. Büyük zindan direnişlerinin, açlık grevlerinin olduğu bir süreçte zindanda geçirdiği dönem onun benliğine sarsılmaz bir mücadele aşkı bahşeder. 2014 yılında tahliye olduktan çok kısa bir süre sonra yönünü direkt Kürdistan dağlarına döner. Verili Sisteme Yetinen ‘Şükran’ Değil, Öz İradesini Aramaya Koyulan ‘Viyan’ Oldu Viyan koyar adını, Viyan Artos. Çünkü o metropollerde büyümüş olsa da Artos’ların çocuğudur ve sistem pençesinde açmış olsa da gözlerini Vîn’dir O, Viyandır, ete kemiğe bürünmüş iradedir ve Viyan Soran’ın bir ardılıdır. Dağda geçirdiği her ana büyük anlamlar sığdırır Viyan, Apocu felsefeyi günden güne daha yakından tanıdıkça fikri ve zikri berraklaşır, benliği daha da güzelleşir daha da kendi kılıfını aşar olur. Dağda aldığı ilk gerilla eğitiminden sonra düzenlemesi Basın çalışmalarına yapılır, bu çalışmaları yürütürken derinlemesine yoğunlaşmalar içerisine girer. Basına işlemiş olduğu her bir şehit yoldaşı aslında en çok kendi içine işler. Her şehitte daha da bilenir, keskinleşir irade ve kararlığı. 2016 yılında Şehit Mazlum Doğan Parti Okuluna giderek yoğunlaşmalarını daha kolektif ve daha sistemli bir hale getirebileceği bir ortama girer. Akademi süresi boyunca hemen her konuda kendi benliğine dokunur Viyan. Zaten her şey benlikte başlamıyor muydu? Kendine hâkim olduğun an evrene hakim olduğun an değil miydi? Önderlik felsefesinde derinleşip aydınlandıkça daha da güçlendi daha da güzelleşti Viyan. Akademi sürecinden sonra tekrar basın çalışmalarına dönen Viyan Arkadaş bu defa Xakurkê ve Xinêre alanlarında savaşın içinde yer alarak savaş muhabirliği yapar. Sıcak savaşın yüzünü ilkin orada görür, kendi gözleriyle kendi kamerasıyla şahitlik eder bir tarafı muazzam irade öte tarafı feci bir vahşet olan savaşa. Düşmanın gerçek yüzünü o zaman görür kazan bombaları ve siha roketleri üzerinde. Anlar o zaman, anlar ki savaş yegâne umut yegâne onur kaynağıdır. Her ne kadar kaldığı basın çalışmasının öneminin farkında olsa da kalbi hep ön cephelerde atar, orada bulunmak, orada namlusunun ucundan kinini kusmak ister. Yoğun önerileri üzerine askeri kuvvetlere geçer. Askeri açıdan her zaman bir gelişme gerekliliğini derinden hissedip buna göre kendine bir disiplin kazandıran Viyan Arkadaş bir süre sonra yoğunlaşmalarını tırmandırarak bir zirveye çıkartmaya çalışır ve özel kuvvetlere geçme önerisinde bulunur. 2019 yılının başından itibaren özel kuvvetlere dahil olur ve burada inanılmaz duygular yaşar. Zindandayken mektuplarını okuduğu Şehit Andok ve Şehit Êrîşlerin mekânındadır, Doğaların, Zınarların yoğunlaşmalarını zirveye taşırdığı yerdedir, Şehit Zîlan’ın adını alan Ölümsüzler Taburunun çok yakınındadır. Bu başlı başına onu derin sorgulamalara yönlendirirken benliğinin sınırlarını aşmada da yapıcı bir sorgulama dönemi olur. Adını, tüm hücrelerine kadar uğrunda savaştığı Onur koyar. Onurdur o, onurludur, onuru için göğüslemiştir onca zorlu koşulu, onuru için âşık olmuştur Apocu felsefeye. 2021 yılına kadar da Özel Kuvvetler bünyesindeki çalışmalara dâhil olup buradaki yoldaşlarıyla sarsılmaz güven bağları geliştirir. Onur, derinleştirdiği yoğunlaşmaların meyvelerini pratik savaş sahasında alıp halkına sunmak ister. 2021 yılında düşmanın Garê Siyanê operasyonuyla startını verdiği pençe kilit operasyonuna karşın etkin bir şekilde savaşın içerisine dâhil olmak isteyen Onur Arkadaş önerisi üzerine 2021 yılı sonbaharında Medya Savunma Alanlarına hareketli birim endamı olarak geçti. Zap Vadisinin Tam Kalbinde, Şehit Ümit Direniş Kampında ‘Onur’ Savaşının İçinde Buldu Kendini Zap’ın hareketli birlikleriyle beraber hareket ederken Partiyi tanıdığı ilk yıllardaki heyecan yine sarıp sarmalar yüreğini. Coşkun bir nehir misali akar yine, akar akar durulmaz, akar akar berraklaşır Onur. Birçok eylemde rol üstlenir, birçok mevzilenme çalışmasına öncülük eder. Her anını savaşa göre düzenler. Kısa bir süre içerisinde hesapsız ve adanmış kişiliğiyle oradaki tüm yoldaşlarının yüreğinde yer edinir, güven verip güven yaratır. Hem eylemlere katılır hem de hazırlıklara öncülük eder. 2022 yılında T.C hükümeti tüm Türkiye’yi borç batağına sürüklemek pahasına olsa da her türlü masrafı göze alarak dünyanın en gelişmiş tekniklerinin elinde bulunmasına duyduğu güvenle Zap üzerine yürüdü. İlk geceden 300’ü aşkın hava saldırısı gerçekleştirmişti. Onlar bu hava saldırılarından sonra zaten savaşacak kimsenin kalmayacağına kalanların da savaşamayacak durumda olduğuna ikna etmişlerdi askerlerini. Tabi Türk askeri Zap toprağına adım atar atmaz hezimete uğruyordu. Direniş kalelerinden çıkıp vuranlar, araziden vuranlar nefes aldırmıyordu Türk askerine. Tarihi bir savaş, eşine rastlanmamış bir iradem sergiliyordu gerilla. Zap yüzyıllarca konuşulacak, örneği verilecek bir destan yazıyordu. Onur bu savaşın tam kalbinde bulmuştu kendini. Kürdistan Halkının kurtuluş ve özgürlük hayalini kendi eliyle resmeder gibi hissediyordu, ülkesine karşı inanılmaz sorumluluk duyguları o savaşta çok daha fazla pekişmişti. Durmuyordu, duramıyordu. Bir şeyler yapmak istiyor, hemen darbe vurmak hemen intikam almak istiyordu. Savaş başladığında Zap’ın hareketli birliğinde yer alıyordu Onur. Sayısız fedakârlığa ve sayısız eyleme katıldı Onur. En çok da Şehit Şahin tepesi üzerinde toplanan düşmana vurdu, en çok onları cezalandırdı. Şehit Avzem ve Şehit Bagerlerin öncülük ettiği direnişe müthiş bir saygıyla bir kutsallıkla yaklaştı ve oradaki fedai arkadaşlarının yükünü hafifletmek için muazzam bir çabanın sahibi oldu. Cihaz üzeri gelen Avzem’in sesinden Onurlar, Onur’un sesinden Avzem’ler güç aldı. Her yerde tek bir ruh olmuştu gerilla. Gerilla her yerde aynı gerilla, düşman her yerde aynı düşman kesilmişti. Onun için her mevzi bir diğer mevziyi derinlemesine hissediyor ve anlıyordu. Onun için yoldaşlık sevgisi, fedailiğe biçilen saygı öyle bir derinleşmişti ki ortaya çıkan sinerji her türlü düşman saldırısını yok sayıyordu, yoktu onlar, olsalar dahi değiştiremezlerdi hiçbir şeyi, edemezlerdi gerillayı dağlardan Kürdü toprağından. Uğruna canlarından çok daha fazla şeyi verecek olanlardan biriydi Onur. Şehit Şahîn Tepesi üzerindeki askerlere yaptıkları eylem sonrası birimleri Şehit Ümit kampına çekilmişti Heval Onur’un. Şehit Ümit kampı Şehit Şahîn tarafından gelindiğinde Çemço’nun girişinde yer alan bir yerdedir. 30 Haziran’dan itibaren onlarca tankları ve yüzlerce askeriyle Çemço alanına girmek isteyen düşmana karşı kendini siper edercesine fedaice bir savaşın ve direnişin sahibi oldu Onur. Sürekli dışarı çıkıp ferdi silahlarıyla yaklaşık 15 gün boyunca çatışarak düşmanın Çemço içlerine kadar girmesini engellediler. En son düşman Şehit Ümit kampı üzerine geldiğinde tüm imkânsızlıklarına ve tüm zorluklarına rağmen amansız bir direniş örneği sergilediler. Komutanını arayan savaş gelip orada onları buldu. Yaklaşık 40 gün boyunca dişlerini tırnaklarına, gecelerini gündüzlerine katarak en büyük adanmışlık timsallerinden biri oldular. Onur yoldaş burada doğal bir komutan rolünü üstlendi. En zor koşulların içlerinde yer almasına rağmen her zaman güç veren, moral veren konumunu korudu. O adına yaraşır yaşayıp savaşanlardan oldu. Ömrünü onuruna adayanlardan oldu, Şehit Viyan Soranların, Şehit Êrîş ve Şehit Andokların, Bager ve Avzemlerin ardılı oldu. Derin bilinci, samimiyeti, mütevazı kişiliği, sonsuz bağlılığıyla yoldaşlarının güven kaynağı oldu. Onurlu bir yaşamın nasıl yaratılacağını cümle cihana gösterdi. Mücadele Arkadaşı