Viyan Arkadaşı tanıdınız mı? Siz belki de benden daha iyi tanımış olabilirsiniz. Ne de olsa o sizlerin can arkadaşıydı. Bende tanıdım, belki tanışmamız çok uzun bir süreye yayılmadı ama onu tanıdığım için, onunla arkadaş, yoldaş olduğum için diğer onu tanıyan bütün arkadaşları gibi bende en şanslı olan gerillalardan biriyim. Viyan’ın şehadetini haberlerde gördüğüm anı tarif edebilir miyim bilmiyorum. O anda sadece ve sadece içimden geçen binlerce keşkeler... Zamanı geri getiremeyeceğimi, Viyan’ı geri getiremeyeceğimi bilmenin, hissetmenin verdiği o dayanılmaz acı! Ve öfke! Bir anda üzüntümün yerine geçen farklı duygular. Bunun altında yatan neydi? Dedim ya Viyan’ı kısa bir süre içerisinde tanıdım. Ama Viyan’ın yoldaşlığı ve yaşamdaki samimiyeti kısa bir süre içerisinde onunla güçlü bağlar kurabilmeme yetmişti. Gerçi Viyan ile güçlü bağlar kuramayan çok az arkadaş olsa gerek. Çünkü Viyan en hümanist arkadaşlarımızdan birisiydi! Sürekli olarak gülümseyen ve gülümsedikçe yüzü kızaran, yanaklarında çukurlar oluşan... Viyan; benim en insancıl yoldaşım! Yaşamı boyunca kötülük nedir, yalan, çirkinlik nedir bilmeyen genç fedai yoldaşım! Genç ama dünyaları omuzlamak isteyen yoldaşım. En zor koşullarda, uçurumun kenarında yaşamak isteyen sensin. Tüm zorlukları göze alarak savaşa koşarcasına gidişin, hem de bu gidişinde ben şehadetini görmüş iken. Ne yazık ki biz hiçbir zaman savaşa giden bir yoldaşın şehadetinin olacağını hissetsek bile ne bunu engelleyebiliyoruz ne de böylesi gidişleri... Bunun ne kadar zorlayıcı olduğu anlaşılabilir mi? Viyan benim için bir kahraman. Ama o öyle sandığınız gibi bir kahraman değil. Küçük bir kahraman o. Yüreği ve yüreğinde taşıdığı duygular, düşüncelerin bedenine sığmadığı bir kahraman o. Ne olağan üstü fiziki güçleri vardı ne de ele avuca sığmaz becerileri. Kahramanlar hep olağan üstü fiziki güçler veya bazı yeteneklerle bilinirler. Ama bizim Viyan böyle değildi. Zaten onun esas sırrı da bu özelliklerde değildi. O sadece oldukça sade ve gerçekten sade olmanın kendisinde anlam bulduğu, henüz olgunlaşmamış, büyüme nedir bilmeyen, bunun içinde henüz aslında yaşamın onu biçimlendirmediği, sınırlandırmadığı insanın doğallığını temsil edendi. Viyan’ı tanısaydınız insanlar için ne kadar çok güzel şeyler yapma isteminde olduğunu görme şansına kavuşmuş olurdunuz. Ama onun güzellikleri de en güzel olan güzelliklerdi... Biraz çocukça olması da ayrı bir tat verirdi yaptıklarına. Hep arkadaşlarına güzel bir şeyler verme istemi onun en temel istemiydi. Ama dedim ya Viyan çokta yetenekli değildi. Zaten şirin olması da bu yüzdendi. Şehid Delil Batı Zap Bölgesine gitmeden de yine böylesi arayışlar içerisindeydi. Tüm olağan üstü hazırlıklarını büyük bir ciddiyetle yaptıktan sonra kolları sıvayıp mutfağa ocağın başına geçerdi Viyan. Tüm bu hazırlıklar ve ciddiyet, yoldaşlarına güzel bir tatlı yapma istemi işte bu duygular ve düşüncelerle harekete geçerdi. Bize en güzeli güzel yapan ona biçtiğimiz anlamdır. Anlamlı olan güzeldir. Ve bu da emekle oluyor. İşte Viyan’ı güzel yapan yaşama, arkadaşlarına karşı olan ilgisiydi. En güzel anlar onunla... Yine düşünceli ve her zamanki gibi sevecen. Elinde kendisi gibi küçük ve ince bir kitap. Ne okuyorsun diye sordum, sanki bilmiyormuşçasına. Viyan tabi ki utanır ve gülümser. (Her zaman ilk refleksi bu oluyordu kızarmak ve gülümsemek. Bu onun iç temizliğinin en somut görüntüsünün yüzüne yansımasıydı.) Hemen ellerini birbirine kavuşturup, kitabı sakladı. Sözde kızarak şöyle söyledi; ‘hiçbir şey okumuyorum sadece bir arkadaşı bekliyorum. Boş boş oturacağıma biraz okuyayım dedim!’ Tabi bunları söylerken sesi oldukça ilginç, ince ve kızgınlığının verdiği sevecenlik oturmuştu yüzüne. Bir şey okumadığını, yapmadığını söyleyen yoldaşımın tabi ki böyle olmadığını bildiğimi bildiğimden bırakır mıyım? Viyan Küçük Prens’i okuyordu. Bende bugün yani 2023 yılının son günü seni anmak için Küçük Prensi okudum. Daha öncede bu kitabı birçok kez okumuştum ama bu sefer bir kez de senin gözünden okumak istedim. Seni anmak istedim. Yüreğinden geçenleri anlamak istedim. Sen ne bir tilki ne de bir gül değilsin benim için... Her ne kadar Küçük Prensin dostları koyun, tilki ve bir gül ise de ki bunlar anlamlıdır, ama insan en değerli varlık olarak ve bu sensen çok daha anlamlı ve değerli olursun. Esas olan gözün gördükleri değil diyor Küçük Prens’e dostu ve gözün görmedikleridir önemli olan ve insan esas olarak yüreği ile görmelidir diyor. İşte sen hep gözünde yüreğini, yüreğinde yıldızları, gülleri, hayvanları, bitkileri taşıyandın! Küçük Prens hikâyenin sonunda kendisini zehirli bir yılana sunuyor ve kendi gezegenine kendisine ait biricik gülünün yanına, elinde resmi çizilmiş kutu içerisinde bir koyunla beraber gidiyor. Kendisini yıldızlara doğru kanatlandırıyor. Tabi bu düzeye gelmeden de birçok farklı gezegeni gezerek farklı insanları tanıyor. Ama tabi ki bu insanlarda iktidar, sömürü ve bireycilikten başka bir şey göremeyince ne buralarda yaşayabileceğini ne de böylesi kendini beğenmiş ve egosu yüksek insanlarla arkadaş olamayacağını anladıkça dünyanın en ıssız yerlerine dağlara, çöllere ve uygarlığın henüz ulaşmadığı alanlara gitmek istiyor. İşte senin partiye katılımın ve arayışlarının tıpa tıp aynısı! Sen bırakalım bireycilik, egolu yaklaşımı insanlara karşı en ufak bir kötülük bile beslemeden yaşadın ve yıldızlaştın. Şimdi her yıldızlara baktığımda seni görüyor, seni anıyor, senin bize yol gösteren olduğunu biliyorum. Seni anlatabilmek gerekir başta Mezopotamya’nın küçük ama çabuk büyüyen çocuklarına. Belki de onların masal kahramanı olmalısın. Akşamları, ateş başlarında anlatılan hikayeler ve destanlar gibi. Ondan sonra rüya olursun, çocukların ve daha doğrusu henüz büyümemiş, kirlenmemiş, kalıplaşmamış olan zihinlerde. Bilince çıkarsın. Tıpkı hakikatin diğer canlılarda uyuyup da insanlarda uyanıp kendi farkına varması gibi. Ölüm belki de insanlığın yaratmış olduğu en soğuk kavram. Ben seni ne ölümle ne de ölümsüzlükle anmak istemiyorum. Taşta, bitkide, tüm kötülük bulaşmamış canlılarda senin var olduğunu bilmek daha iyi geliyor. Artık her Küçük Prensi okuduğumda senin adına da okumuş olacağım. Seninle beraber okuyacağız. Ve hep iyi bir yaşam arayışının sahibi olacağız...