Dinle! Dağlardan kopup gelen fırtınaların sesini. Vadileri hınca hınç doldurup, coşarak ilerleyen laşerin canhıraş bağırışlarını. Ve doruklardan koparak gelen Xoryaslar’ın feryatlarını.

Gökyüzü maviye kesmişken ve yeryüzü suya susamışken, buz gibi çeşmelerden akan billur suların anlattığı hikayeler vardır mutlaka. Dağlar duyar, duyumsar, gül yüzlü ve ay gülüşlü yoldaşlarını tanır ve ona koşar tüm güzellikler, mutluluklar. Her bahar toprağa cemre düştüğünde ve filizlendiğinde tüm güzellikleriyle çiçekler, her bahar yeniden özgür yaşam zerrecikleri yollara düşer dağ patikalarında. Meşe kokulu ormanlarında soluklanır, tozlu patikalarında adım adım özgürlüğü işlemek için Kürdistan ülkesine yola koyulurlar yağmur çamur demeden. Yol yola düşenleri ve yolcularıyla vardır. Kürdistan dağları yol sevdalıların adımlarıyla yola kesmişken gece zemheri karanlıklar yürekleri dolduran güneşin ışınlarıyla aydınlanır, şavka keser. Şimdi size üç yıldızın, üç nergisin hikayesini anlatacağım. Bu bir rüya değil gerçeğin ta kendisi, belki de bir rüya bir heyula evrenin sonsuzluğunda takılı kalan. Ama bir hakikat yine de. Üç yıldız, üç nergis farklı zamanlardan, farklı mekanlardan, değişik yörüngelerden kopup gelmiş, güneşin yörüngesinde yolunu bulmuştu. Amaçsızca evrenin derinliklerinde dolanıp dururken, savrulurken, kara deliklerin yutucu karanlıklarının kıyısından geçerken önlerine çıkan o hakikat nebulasının büyüleyiciliğiyle onun özgürlük yörüngesine girdiler. Halaylar, gülüşler ve sevgilerle. Helin, Dersim ve Omedya. Üç yıldız, üç nergis… Dersim dağlarının bağrına yaydıkları enerjileriyle baharın cemre kokulu habercileri oldular. Özgürlük akışlı yürekleriyle Dersim dağlarıyla kendini bulup, baharlaştırdılar özlerini. Helin yuvasını Munzur Dağları’nın derinliklerinde yankılanan gülüşüyle hep bir yankı olarak kaldı, o akarsuların başlarında, vadilerin içlerinde. Omedya, umutlarını, güzel düşlerini mayaladı Munzur suyunun akışına. Helin Arkadaş, 2011 yılında bir grup arkadaşla birlikte Fırat üniversitesinden gerilla saflarına katıldı. Kendisi aslen Mardin’liydi. Yüreğinde Mardin’in bozulmamış yurtseverliğini ve saflığını barındırıyordu. Ondan dolayı çok hızlı adapte oldu gerilla yaşamına ve Dersim dağlarına. İlk eğitimin Dersim’in cenneti Rojdere’de aldı. Dersim’in coğrafyasıyla büyülenmişti. Yollarda efsunlanmış gibi başı dönerek yürüyordu. Nehirlerle yarışırcasına bağırarak, coşkulu konuşur, kendine güvenen duruşuyla, silahı tutuşuyla göz doldururdu. Helin’de olan doğal bir önderlik duruşuydu. Üniversitede kendi yurtseverlik bilinciyle örgütlenme yapmış, kendi grubunu oluşturmuş ve gerillaya katmıştı. Gerillada da doğal komutanlıklarını yapıyordu. Katılan arkadaşların büyük çoğunluğu erkek arkadaş olmasına rağmen Helin Arkadaş’ın kendine güvenen, sağlam duruşu hepsini etkiliyor, sürüklüyordu. Yeni savaşçı eğitiminden sonra Helin Arkadaş ilk pratiğini Munzurlar’da yaptı. 2012 yılında uzun bir aradan sonra ilk defa kadın arkadaşlar Munzurlar alanına gittiler. Alanın zor bir alan olmasından dolayı kadın arkadaşların gidişine kimse sıcak bakmıyordu. Ama o yıl bir tim kadın arkadaş Munzurlar’a gitti. İçlerinde Helin Arkadaş da vardı. Erken adapte olması ve yaşamdaki morali bu zor alanda yapabileceğinin güvenini vermişti komutaya. Ve Helin, katılımıyla, öncü duruşuyla, iradesiyle tüm arkadaşların sevgisini, güvenini kazandı. Geri çekilme süreciyle birlikte Helin arkadaş halkla ilişkiler çalışmasında yer aldı. 2014 yılında ise Pülümür alanında tim komutanlığı görevini yürüttü. 2015 yılında iki kadın arkadaşla Pülümür alanında halkla ilişkiler ve yayla biriminde yer aldı. Halkla ilişkiler çalışmalarında etkileyiciliği ve çekiciliğiyle halkın yüreğinde yer edindi. Kadın iradesinin gücünü en zor şartlarda bile gösterdi, son nefesini verene kadar. Dersim, Dersim kadar büyük yüreğiyle arkasındaki tüm köprüleri yıkarak yeniden özüne doğru, Dersim’e 2014 yılında heyecanlı bir yürüyüşe başladı. Dersim, Mazgirtli olmasına rağmen Dersim’de hiç yaşamamış, dışarıda büyümüştü. Katıldığı ilk günden itibaren dikkat çekici moraliyle akıllarda yer edindi. Şehit düştüğü son güne kadar bu moraliyle, canlılığıyla yaşadı. En dikkat çekici özelliği bir ağız dolusu, yürekten, haykırırcasına attığı kahkahalardı. O gülünce herkes susar, tebessümle O’nu seyrederdi. Pratik alanlarda en zorlandığı husus –düşmandan dolayı- içinden geldiğince o gür kahkahasını atamamasıydı. Büyüdüğü ortamdan dolayı dağ yaşamına alışmada biraz zorlansa da hiç pes etmeden, en ince ayrıntılarına bile büyük anlamlar biçerek özümseye özümseye bu yolun yoldaşı oldu. O hepimizden çok daha hızlı ve önceden kanatlandı uçurumların kenarında. Çelişkileri o kadar derindi ki özüne ulaşmada koşarcasına, uçarcasına; gülücükler, sevgiler ve çiçek bahçelerindeymişçesine şendi. Omedya, hep bir umut taşıdı yüreğinde. Taşıdığı bu umutlarla yüzünü dağlara çevirdi. Zaten yaşadığı köy ortamı dağların ortasında sürekli gerillalarla iç içeydi. Omedya, umutlarını büyüterek hep o günleri bekledi. Ve ‘O’ da 2014 yılında Dersim-Ovacık’a bağlı Sefkan köyünden atıldı bu devrim sevdasına, güneşin sofrasına. Küçücük bedeninde dağlar dolusu bir yürek taşıyordu. Gözleri her zaman bir çift yıldız gibi parlıyordu yoldaşlarına bakınca. Omedya, binlerce yıl öncesinden kalmış bir melekti sanki bu dağlarda, saflığıyla. İçinde yeşerttiği sevgisini hep paylaşarak büyütmüştü. Onda sevgi demek doğal akışında yürekten gelen bir şelaleydi. Bu üç peri, üç melek Dersim dağlarının derinliklerinde nasıl olmuştu da biraraya gelmişti. Soğuk bir sonbahar günü yitirdik her üç meleği. Düşmanın şehitliklere karşı barbarca saldırılarının olduğu dönemlerdi. Helin, Dersim ve Omedya da Dersim’deki şehitliğin nöbetindeydiler tepede. Ve o sonbahar sabahı yediden on bire kadar uçaklarla bombaladılar yetmedi, saatlerce havan ve obüslerle vurdular şehitlik ve çevresini. Sonrasında akşama kadar beş kobrayla bombaladılar. Demek o kadar korkmuşlardı PKK’nin şehitlerinden ve bir elin parmak sayısı kadar bile olmayan çevresindekilerden. Helin, Dersim ve Omedya tonluk bombaların şiddetli patlamalarının altında elele tutuşarak yürüdüler sonsuzluk kokulu patikalarından ülkenin. Onlar yüreklerimizin evreninde karanlık gökyüzünü aydınlatan birer sabah yıldızı oldular. Gülüşleriyle halen önümüzü aydınlatıp, hatıralarıyla mücadelemize güç katıyorlar. 2015 yılında üç kadın arkadaş (Helin, Dersim, Omedya) bir 16 Ekim günü Harçik vadisinde şehitlik tepesindeyken hava saldırısında şehit düştüler. Her üç arkadaş da PKK yoldaşlığının abidesiydiler.. Mücadele Arkadaşları