Kurdistan tarihi isyanların, direnişlerin, serhildanların tarihi olduğu kadar acıların, katliamların, bitmeyen savaşların da tarihidir. Yüzyıllardır soykırım saldırılarına direnen bir gerçekliğe sahiptir Kürt halkı.

Bundandır ki Kürt kadınları tarihin her döneminde toplumu koruma, yaratılan değerleri savunma adına büyük bedelleri göze almış ama hiçbir zaman geri adım atmamış, tarihsel sorumluluklarının bilinciyle hep savaşmayı esas almışlardır. İşte bu tarihin en güçlü savaşçılarındandır Kürt kadınları. İsimleri tarih sayfalarında geçmeyebilir, ama bu kadim toprakları en ön saflarda savunanlardır onlar. PKK hakikatinde tarihin en büyük ve anlamlı savaşını veren kadınlar, Önder Apo’nun yaratmış olduğu özgür yaşam felsefesine inanarak eşsiz kahramanlık destanlarını yine bu kadim topraklarda gerçekleştiriyorlar. Tîjda Jiyan da onurlu ve savaşçı bir Kürt kadını olarak tarihi sorumluluklarının bilinciyle başlar özgür yaşam mücadelesine. Tîjda Jiyan, Urfa’nın bereketli topraklarında Siwereg’de dünyaya gelir. Toprağa düşen bir tohumun göğe yükselişi gibi yaşam aşkıyla doludur. Dicle gibi duru ve akışkan, doğduğu topraklar gibi canlı, ilkbaharın güzelliği gibi rengârenk, kadim halkı gibi tüm fedakârlıkları göze alacak kadar cesurdur. Doğduğu topraklara ayak bastığı her an, havasını soluduğu her dakika halkının tarihsel gerçekliğini hissedebiliyordu. Böylelikle arayışları gün geçtikçe daha da derinleşiyor ve halkının onurlu mücadelesini veren gerillalarla tanışıyordu. Aynı dönemlerde Kobanê saldırılarına şahitlik ediyor ve direnişte yer alma, halkını koruma isteği günbegün çoğalıyordu. Ve tam böylesine yoğun duyguları yaşadığı bir süreçte gerilla anılarını okuduğunda duymuştu Tîjda adını ve kendine çok yakın hissetmişti. Halkının yaşadığı acılar, kadın gerillaların sergilediği eşsiz direniş artık yeni bir başlangıç yapma zamanının geldiğini ruhunun derinliklerinde hissettiriyordu. Bu yüzden 2014 yılında Kobanê direnişinde yer almak, halkının onurlu mücadelesinde emek vermek için ilk adımlarını atar, doğup büyüdüğü toprağın direniş kültürüne ortak olur ve yönünü savaş cephesine verir. Önder Apo’nun özgür yaşam felsefesine inanarak katılır direniş saflarına. Her adımda tarihi direnişlerin yaşandığı Kobanê’dedir artık, savaşın tam içinde, düşmana vuran bir savaşçıdır artık. Hem cephede savaşır hem de sistemde hemşirelik bölümünü okuduğu için yaralı yoldaşlarına yardım eder, onlara derman olur. Ve Kobanê zaferinin ardından hep hayalini kurduğu kadın gerilla topluluğunun içinde mücadele verme isteğini yerine getirir. Kurdistan dağlarına doğru yol alır. Kadın etrafında gelişen PKK yaşamı kendi özüyle buluşturmuştu Tîjda’yı. Bu amansız mücadelede yer almak, kadın olarak kendi öz iradenle, yeniyi yaratma savaşı vermek onu gün geçtikçe daha da geliştiriyordu. Heval Tîjda hep en zor alanlarda olma, halkının yaşadığı acıları yok etme, düşmandan intikam alma amacıyla yaşayan bir kadındı. Nerede olursa olsun bir kadın olarak öz gücüyle, öncülük görevlerini yerine getirmeye söz vermişti. Ve bu inançla Şengal’e, Daiş çeteleri karşısında Êzidi halkını koruma savaşına vermişti yönünü. Şengal alanında, Derwêş ve Edulê’lerin diyarında kahramanlık destanlarına şahitlik ediyor, içinde yer alıyor ve gün geçtikçe daha da güçlendiğini hissedebiliyordu. Çünkü PKK’ye katıldığı ilk andan itibaren tek amacı Apocu Kültürü kişiliğinde oturtmak ve düşmanı vurdukça içindeki kini, nefreti zafere dönüştürmekti. Ve ceng meydanında eylemci duruşuyla hep ön saflarda yer almanın çabası içerisindeydi. Heval Tîjda savaşçı ve hep arayışları olan bir kadındı, o yüzden dur durak bilmez, sürekli akan bir su gibiydi. Nerede olduğu fark etmez, her koşul altında düşmandan intikam almanın bir yöntemini bulurdu. Çünkü o kendini en zor koşullara göre eğiten, Önder Apo’nun özgür yaşam felsefesi ışığında kendini yeniden yaratan bir gerillaydı. Bu yüzden tüm sorumluluklarını yerine getirmek, başarmak ve hayal edilene ulaşmaktı. Böylelikle gerektiğinde savaşın en ön mevzisinde elinde silahı düşmanla çarpışır, yeri geldiğinde yoldaşının yaralarına derman olan bir doktor olurdu. Çünkü Tîjda çok yönlü bir kadındı. Gelişebilecek her duruma göre kendini eğiten, donatan bir savaşçı, aynı zamanda fedai yaşamı özünde oturtmanın çabasını sürekli veren bir gerillaydı.   Heval Tîjda gittiği her alanda yeniyi yaratma, geliştirme eylemini başarıyla yerine getiren öncü bir kadın militandı. Arayış içindeki yaşam dolu katılımı ve enerjisiyle hep en önde olmayı bildi. Büyük komutanımız Sara arkadaşın ardılı olarak yaşamının her anını büyü bir kavgayla geçirdi. Önder Apo’nun ve yoldaşlarının eşsiz emeklerle yaratmış oldukları mücadeleye aşkla, tutkuyla bağlıydı. Önderliğe yazdığı bir yazıda şöyle diyor; “Sen ki yüreğimin en derinliklerine umut tohumlarını ektin bu yüzden çınarlar kadar ulu duygularımın tek anlamısın. Bizleri PKK ile tanıştırman bizlere verilen en büyük şans. Bu yüzden her dakika seninle nefes alıp veriyorum. Bu yüzden devrim yapmalı, her an seninle olmalı.” Heval Tîjda yüreğinde tüm renkleri büyüten bir kadındı. Yaşadığı her an gelişme, değişme ve dönüşümü yaratma arzusuyla büyük bir çabanın sahibi oldu. Samimi, özlü, dürüst ve sevecen kişiliğiyle yoldaşlarının yüreğinde yer edindi. En çokta kadın yoldaşlığının ve ruhdaşlığının yarattığı enerji ve güce inanırdı, bu yüzden yoldaşlarıyla birlikte adeta ateşte yana yana, gelişme sancılarını çeke çeke yaşamın hakikatine ulaşmayı hep öncelikli amaç bildi. Nasıl ki evren sürekli olarak bir değişim dönüşüm içerisindeyse heval Tîjda da emek vererek, ter dökerek hayallerine ulaşmanın çabasını her an verdi. Ve zafer umuduyla Xakurkê’ye, direniş kalesine yolcuydu. Tam 6 yıl boyunca yorgunluk, zorluk nedir bilmeden büyük bir inanç ve güçle işgalci Türk devletine karşı eşsiz bir direniş geliştirdi. Heval Tîjda hem eylemci bir gerilla hem de yoldaşlarının yarasını saran, en zor anlarında onları yalnız bırakmayan bir doktordu. ‘Ben PKK yoldaşlığıyla nefes alıyorum’ diyordu bir yazısında. Yoldaşlarına nefes olan, en zor şartlarda yanlarında olan bir yoldaştı. Heval Tîjda, kendine güvenen, aynı şekilde gittiği her ortamda da güven yaratan özlü bir kadındı. Kaldığı her pratik ve ortamda yoldaşlarının moral kaynağı ve yaşam enerjisi olmuştu. Xakurkê alanında pratik yürüttüğü süreç içinde de gözlerindeki parıltıyı, yüreğindeki sevgi deryasını tüm yoldaşlarının yüreğine akıtmayı bildi. Heval Tîjda’nın olduğu yerde zafer inancı, onun adım attığı her yerde düşmana darbe vurma iddiası vardı. O, Karacadağ’ın asi kadınlarından almıştı emekçi kişiliğini. Özlü kişiliği, sevgi dolu kalbiyle yoldaşlarının Sevgi Kelebeğiydi. Ulaştığı her yerde sürekli çoğaltmayı bilen bir gerillaydı. Devrimin zorlu mücadelesinde hep en ön saflarda yer almak istedi ve bir an dahi savaşma, düşmana vurma isteğini yitirmedi. Böylelikle Xakurkê’ye olan sevdasıyla direniş kalesine olan aşkını toprakla bütünleştirdi. Ve 2024 yılı Nisan ayında Faraşîn Gabar yoldaşıyla birlikte katıldı şehitler kervanına. Xakurkê ‘Sonsuz Bir Sevdaydı’ heval Tîjda için. O, bu sonsuz sevdanın içinde sonsuzlaşan, zafer inancını çoğaltan, sevda kadınıydı. ‘Bu yolda umut var’ diyerek başlamıştı mücadele hayatına. Bu umudu çoğaltanlardan, en yoğun saldırılar karşısında dahi dimdik ayakta durmayı bilen, en zor zamanlarında yoldaşlarının moral kaynağı olan bir kadın olarak halkına, mücadelesine layık bir gerilla oldu. Mücadele Arkadaşları