Çarkını adaletsizlikle döndüren bir sistemin ezdiği fakat ezildiği oranda yücelmeyi de bilen bir halkın evlatlarıdır onlar. Onlar, sefaletin içinde gönül zenginliğini, haksızlıklara uğradıkları kadar vicdan seslerini ve tüm asimilasyonist kölecil dayatmalara karşı öze dönüşü yaşayan bir halkın evlatlarıdır.

PKK ile çıkışı yaşayan Kürt halkı, yarım asırdır bu çıkışını garantilemek için PKK mücadelesine sımsıkı sarıldı. Silahlar elden ele geçti, bayraklar devredildi ve direniş kurtuluşa doğru emin adımlarla her gün biraz daha istikametine yaklaştı. 7 den 70’e, kızlı erkekli, genci ve yaşlısıyla tüm Kürt halkı tek bir beden, tek bir ruh oldu. Bu halkın evlatları peş peşe vererek yol aldı özgürlüğe, ne dalgalanan bayrağın durulmasına ne de intikam alan silahın susmasına geçit verilmedi çünkü onurlu ve güçlü Kürt gençleri dağ aşklarından hiçbir zaman vazgeçmedi. Bir şehidin silahını almaya yüzlerce yeni savaşçı akın etti. Dağ aşkından vazgeçmeyen Kürt kızlarından biriydi Rıskiye Çakar. O, sisteme çok az bulaşmış ve devleti tanımamış koçer toplumundan geliyordu. Koçer yaşam tarzıyla şekillenmiş, özlü, doğal ve asi bir Kürt kadınıydı Rıskiye. Sistemin ajanlaştırma yuvaları olan okullara hiç uğramamıştı bile. Ondandır ki onun zihni melekeleri de yüreği de tertemiz kalmıştı. O birçok gerçeği okumuş olanlardan daha net ve keskin bir şekilde görebiliyordu. Bilimciliği dinselleştiren kapitalist modernite okulları, bilgi bombardımanına maruz bıraktığı beyinleri bulanıklaştırmaktan öteye bir şey yapmıyordu. Binbir parçaya ayrılan bilim, eğittikleri kişilerde parçalı ve tutarsız kişilikler yaratıyordu. Rıskiye bu uygulamaya maruz kalmadığı için şanslı sayılırdı. O, Koçer yaşamından öğreniyordu yaşamı ve mücadeleyi. Baharın gelişi, doğanın bağrını açması ve döngüsel bir biçimde bunun kışa evrilmesi, karanlık ve soğuklar ya da bir kurdun bir kuzuyu kapması... Bir de sıcacık insan ilişkilerinin hakim olduğu sevgi ve saygının  hüküm sürdüğü koçer yaşamına ara ara düşen buz gibi, kapkara düşman gölgesi vardı. Bu konuda çok net ve asiydi Rıskiye. O asla düşmanına sevdalanacak kadar bir bozulma yaşamamıştı çünkü. Tersine cesur bir öfke duyuyordu düşmana ve her şehadet haberinde intikam sözü veriyordu. Rıskiye’nin birçok yakını PKK saflarına katılmış ve şehadete ulaşmıştı. İçlerinden en çok da dayısı olan Şehit Abbas Koçer etkilemişti onu. Dayısı 2011’de gerilla saflarına katılmış ve 2014 yılında Şengal’de, Ezidi halkını DAİŞ’e karşı savunurken şehadete ulaşmıştı. Dayısının şehadetinin ardından onun silahını kaldırma andı içen Rıskiye, 2014 yılında Gabar’dan gerilla saflarına katılım yapmıştı. Metina alanında yeni savaşçılar eğitimini almış ve kısa bir sürede gerilla ve dağ yaşamına ayak uydurmuştu. Gerilla yaşamı ona koçer yaşamını andırsa da bazen burada tanımını koyamadığı çok daha güzel şeyler vardı. Her gün başka bir yerde konaklamak, yağmur altında katırlarla kervan yapmak, başarıyla gerçekleştirilen bir görevin ardından gerilla ateşiyle kurulanmak, kara çaydanda kaynayan çayın ve yoldaşların anılarını anlattığı sohbetlerin tadına varmak bambaşkaydı. Havanın kararmasından aydınlanmasına kadar durmadan devam eden yolculuklar ve bir taşın gölgesinde dinlenmek öyle güzel ve heybetli işlerdi ki, Arîn ter dökdükçe özgürlüğün kokusunu daha iyi alıyordu. Metina’nın engin dağlarını aşa aşa, bereketli arazisinin meyvelerinden, su kaynaklarından, kaya altlarından yararlanarak yürüdükçe yürüyordu. O yorulmak bilmeksizin, görevden göreve koşuyordu, doğan her bir güneşe yeni bir hatıra armağan ediyordu. Arîn çok erken gerillalaşıyor, gerillalaşırken Apoculaşıyordu aynı zamanda. İçinde yaşadığı gerilla yaşamının kaynağı olan demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigmanın öncüsü Önder Apo’yu tanıdıkça derin felsefik sorgulamalara gidiyor ve doğru yerde olduğu için tekrar tekrar kıvanç duyuyordu. Arîn temel ideolojiyi ve tarzı erkenden kavramıştı ve şimdi de ısrarla dayısı Şehit Abbas Koçer’in şehadete vardığı mekan olan Şengal’e gidip halen devam eden savaşa dahil olmak istiyordu. 2015 yılında Şengal’e varan Arîn, hayallerinin peşinden koşup o hayallerine yetişen ender ve cesur insanlardandı. O dayısının silahına sarılıp düşman mevzilerinin üzerine koşar adım yürümek için onca yol kat edip gelmişti. Şimdi Şengal’de Ezidi halkını yok etmek isteyen Daiş’in suratına bir de asi koçer kızı Arîn’in tokatı iniyordu. Ezidi halkının yaşadığı soykırımından derinden etkilenen Arîn, intikam hırsıyla daha devrimci gelişmede daha büyük sıçramalar yaşıyordu. Önder Apo felsefesinde kendini eğittikçe eril sistemi çözümlüyor ve bugün bunun canavarlaşmış yüzü olan Daiş’e karşı inanılmaz bir nefret besliyordu. Arîn, hayallerini gerçekleştirmiş ve dayısının silahıyla insanlık düşmanı Daiş’e karşı savaşmıştı ve bir zaferin ardından yönünü tekrardan kutsal mabed dağlara çevirmişti. 2016 yılında Heftanin alanına geçmişti Arîn. Metina’da tadına varamadığı dağ gerillacılığına buradan devam edecekti. Heftanin’in her karış toprağına ter döktü Arîn. Her tepenin zirvesine savaş için gerekli lojistik ve cephaneyi çekti. Heftanin’den geçen her bir gerilla yoldaşını tanıdı, her biriyle sıcak sohbetlere daldı, yüklerini de yüreklerini de birlikte paylaştılar. Azêler ile, Bargiranlar ile yoldaşlık yaptı. Özellikle düşmanın işgal operasyonu başlattığı 2019 yılından 2021 yılına dek Arîn yoldaşın yüreği bir nar gibi intikam ateşiyle harlanmıştı. Sayısız eyleme katılmış ve silahının namlusunu yüreği gibi hep sıcak bırakmıştı. O küçük, asi koçer kızı şimdi tam da en yaman bir YJA STAR savaşçısı olmuş, saldırıdan saldırıya koşuyordu. Düşmanına indirdiği her darbede halkına, yoldaşlarına, ülkesine bir nebze nefes olduğunu, her vuruşunda şehitlerin ruhunun biraz daha şad olduğunu ve Önder Apo’nun elinin daha da güçlendiğini iyi biliyordu. Bunu iyi bildiği için her başarılı eylemin ardından elde ettiği zaferin yalnızca birkaç işgalcinin cezalandırılması olmadığını biliyordu. Cenga Heftanin’in en cesur cengaverlerinden biri olmuştu Arîn yoldaş. Her yoldaşın yanında yer almak istediği güvenilir, cesur ve atak bir savaşçıydı. O yalnızca işgalci bir düşmana karşı savaşmıyordu. Dağlı bir kadının silahının namlusundan devlet aklının muhafızlarına doğru sıkılan her kurşun aynı zamanda asırların kadın devriminin de yaratıcısıydı ve Arîn bu cepheden bakıldığında da çok yaman bir savaşçıydı. Heval Arîn 2016’dan 2021 yılına dek Heftanin’de muazzam bir direniş mirası bıraktı. 2021 yılında Cenga Heftanin’de edindiği tecrübeleri değerlendirmek ve pratiğini Önder Apo felsefesi ışığında aydınlatarak daha güçlü bir kadın duruşuna ulaşmak için Şehit Beritan Özgür Kadın Akademisi’ne geçti. Burada Önder Apo savunmalarını daha derinlemesine okuyup eğitim ortamında tartıştı. Önder Apo felsefesi ışığında pratiğini değerlendirdi, eleştiri ve öz eleştiri geliştirdi. Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin 5 temel ilkesini kazandığı bilinçle biraz daha içselleştiririp sistematize etti. Kadın ordulaşmasının sembolü Şehit Beritan arkadaşın çizgisinde yürüme kararlılığını daha da pekiştirip berraklaştırdı. Akademiden daha da güçlenmiş bir YJA STAR savaşçısı ve komutanı olarak mezun olup Metina alanına geçti. 2021 yılından 2022 yılına kadar Metina alanında  öncü misyonuyla yoldaşlarına yol yöntem gösterdi, hesapsız ve paha biçilmez emekler verdi. Nisan 2022 tarihinde 3 yoldaşıyla beraber Metina alanında kahramanca direnerek şehadete ulaştı. Arîn yoldaş, 9 yıllık mücadele yaşamında durmak nedir bilmeden Şenga’lden Metina’ya dek, Daiş’ten faşist TC ordusuna kadar her türlü insanlık, halk ve kadın düşmanı zihniyetin silahşörleriyle savaştı. Şengal’de, Heftanin ve Metina’da sayısız başarılı eylemde yerini aldı. Asi bakışlı, temiz yürekli cesur Kürt kadını ardında berrak bir mücadele hikayesi bıraktı. Anılarını yaşatmak ve yarım kalan hayallerini zafere taşımak boynumuzun borcudur...                                                                        Mücadele Arkadaşı