Özgürlük savaşımızın uzun soluklu maraton koşusunda nakışlar ilmik ilmik atıldı. Her ilmiğe umut, inanç, sevda, öfke ve kavga nakş edildi. Bir ülkenin tüm hayalleri bu ilmik ilmik atılan düğümlerle yaratıldı. Bu nakışlar bu ülkenin çocuklarının destansı direnişlerinin, büyük kahramanlıklarının yansımalarıdır. Bunlar aşkın, inancın, zaferin ve özgürlüğe bağlı olmanın yansımalarıdır.
Zaman aktı, dağlara nakş edilen yürekler, kavgalar çoğaldı. En çok kadın özgürlüğü nakş etti bu ilmiklere. Egemen zihniyete karşı mücadelesini ve savaşını ilmik ilmik örgütleyerek, büyük bedeller ve kahramanlıklar yaratarak geldi. Tufan ülkesinde tanrıçaların yüzünü taşıyan topraklarda, tanrıça güzelliğinde bir yaşam yarattı. Tarihin karanlık yüzü, kadının kendi öz vatanında yeniden kendisini yaratmasıyla arındı. Dağlara, vadilere, nakş ettiler kavgalarını. Ardıllarından gelenlere uzun örüklerinden yol yaptılar ve kavgalarının aydınlatıcılığı ile aydınlattılar yollarını. Bu yola çıkan genç yürekler onların aydınlatıcılığında özgürlüğe yol aldılar. Bêrîvan’da tufan ülkesinde tanrıçaların yüzünü taşıyan topraklara yol aldı ve özgürlüğü dağlara savaşıyla nakş etti. 2009’un bir sonbahar gününde Elif ile tanışmıştık. Birimiz Amed’in, diğeri Botan’nın sokaklarında görmüştü işgalcilerin katil yüzünü. Çocukluğumuz gibi gençliğimizde her gün gerçekleşen işgal saldırılarına ve buna karşı başkaldıran büyük halk serhildanlarına tanıklık ediyordu. İkimizde farklı yerlerde yüreğimizde büyüttüğümüz öfke ile bir genç olarak kendi kimliğimize sahip çıkmak istiyorduk. PKK öyle bir gerçeklik yaratmıştı ki sadece dağlarda değil, halk içinde de tüm Kürtleri bir araya getiriyor ve birleştiriyordu. Eylemlerde, birbirleriyle buluşan yurtseverler arasında büyük bir bağ oluşuyordu. İşgalcilerin bölmek, parçalamak istediği Kürtler, tek bir yürek olarak baş kaldırıyordu. Botanlı bir ana, Dêrsîmli bir ana ile, Serhatlı bir baba, Amedli, Maraşlı bir baba ile buluşuyordu. Onları birleştiren sadece yaşadıkları acı değil, köklerine olan derin bağlılık ve Önder APO’nun yarattığı derin yurtseverlik bilinciydi. Mücedelenin daha ilk adımlarında böylesi bir gerçeklik yaratılmıştı. Önder APO’nun yarattığı PKK gerçekliğinde, işgalcinin en çok korktuğu şey gerçekleşmiş, mücadelenin sıcaklığı tüm sınırları yerle bir etmişti. Ben ve Elif’de içimizde büyüyen isyanın coşkusu ile tanışmıştık. Cûdî dağının asiliğini ve güzelliğini yüzünde taşıyan bu kadınla ilk karşılaştığımda bakışları yüreğime işlemişti. Onun gözlerinde kendi öfkemi, kavgasında kendi kavgamı görmüştüm. O ilk anda aramızda bir bağ kurulmuştu. Onunla birlikte Botan’ı, Botan gençlerini daha yakından tanımıştım. Farklı şehirlerde yaşasakta aramızdaki bağ hiç kopmamıştı. Yoldaşlığımız bir eylem sıcaklığını ve bağlılığını taşıyordu. Yüreğimizde öfkemiz büyüdükçe, arayışlarımız daha da güçleniyordu. Yaşadığımız şehirler yüreğimize dar geliyordu. Her sohbetimizde özlemlerimiz dağ üzerineydi. Bir bir özgürlüğe kanat açan yoldaşların gidişleri bizlere gurur verdiği kadar, bizlerin arkada kalması yüreğimizi acıtıyordu. Kanat açmaya cesaret edemediğimiz zamanlarda,‘Onlar uçtu, biz kaldık’ diyorduk. Ama biliyorduk ki bir gün bizlerde gidenlerin ardından kanatlanacaktık. Her Cûdî’yi anlattığında, Elif’i Cûdî’yle düşünür ve hayal ederdim. Cûdî dağı ve Elif benim için birbirini tamamlayan bir resimdi. Yüreğindeki arayışın büyüklüğü, düşmana olan öfkesi her sözüne yansırdı. Nuh’a ve kavmine hayat veren ve onu tufandan kurtaran Cûdî etekleri, işgalcilerin saldırılarıyla artık ordaki halklara hayat veremez olmuştu. Kendini tanrı ilan eden yeni Nemrut’lar bu defa Cûdî’nin çocuklarına tufanlar yaşatmak istiyordu. Elif’in ailesi de bu tufandan etkilenmiş ve işgalcilerin baskılarından dolayı İzmir’e yerleşmişti. Elif bu şehirde doğmuştu. İzmir’de doğsa da ailesi kimliğini, kültürünü derin yaşayıp, çocuklarını yurtseverlik bilinci ile büyütmüştü. Elif’in büyüdüğü ortam daha çok zorunlu olarak Kurdistan’dan göç eden ailelerin bir araya geldiği ve kendi kültürlerini koruyup, yaşadıkları Kadifekaleydi. Burdaki Kürtler çoğunlukla kendi köklerine bağlı, yurtseverlerden oluşur. Elif böyle bir ortamda büyümüş ve bu onun yurtseverlik duygularını daha da güçlendirmişti. Ülkesinden uzak geçirdiği çocukluğuyla, topraklarına olan özlemle büyümüştü. 2006’da gerçekleşen halk serhildanları Botan halkının direnişi yüreğini daha derinden etkilemişti. Ailesi geldiği İzmir’de yine düşman baskılarından kurtulamamıştı. Elif’in ailesi anlamıştıki tufandan kaçmak Kürde çare değildir. Kürdün tufanı gittiği her yerdedir. Bunun için tufandan kaçmak değil, bu tufana karşı dağlarda ve ovalarda toprağa daha da kök salınarak durulabilinirdi. Nuh’u tufandan kurtaran bu topraklar, Kürde değil işgalcilerilere tufanlar yaşatmalıydı. Nuh tufandan kaçarak yerleşmişti bu bereketli topraklara ve bu topraklar ona yaşam olmuştu. O zaman tufan yaratmak isteyen Nemrutlara karşı burda direnerek ve daha da kök salarak cevap olunabilinirdi. Yaratılmak istenilen bu tufan ancak kendi topraklarında durdurulabilinirdi. Botan halkı, Cûdî’nin çocukları tufanlara karşı direnmiş ve toprağa daha da kök salmıştılar. Böylece ailesi kendi toprakları olan Silopi’ye geri dönmüştü. Elif bu dönüşe çok sevinmiş, yüreği ülkesi ile buluşmanın büyük heyecanını yaşamıştı. Kendi topraklarında olmak, Cûdî’nin kokusunu duyumsamak ona büyük bir mutluluk verdi. Ülkesine döndükten hemen sonra gençlik çalışmalarına katılır. Genç bir kadın olarak kimliğine sahip çıkar ve gerçekleştirmek istenilen asimilasyona karşı direnir. Elif Botan’lı özelliklerini her zaman koruyan biriydi. Ondaki derin bağlılık, derin yurtseverlik bilinci, birşeyler yapma isteği çok güçlü bir enerji açığa çıkarıyordu. Etrafına yaydığı enerji ile gençleri etrafında toplar ve örgütlerdi. Asi ve kendine olan öz güvenli duruşu, karşısındaki insanda da güven yaratırdı. İşgalcilerin baskıları tehditleri onu yıldırmaz, içindeki öfkeyi daha da büyütürdü. Botan’ın çocukları, direnişlerini ve cesaretlerini Cûdî’den alırlardı. Bu yüzden teslimiyeti değil direnişi bilirlerdi. Elif’de Cûdî’ye gönül vermiş bir kadındı ve teslimiyeti değil sadece direnişi bilirdi. Zaman ilerlerken yüreğimizdeki özgürlük aşkıda her geçen gün artmıştı. Dağlardan esen özgürlük rüzgarları onu okuduğu üniversite sıralarından almış, 2013’de çocukluk hayali olan dağlarla buluşturmuştu. Tanrıçanın Yüz Sürdüğü Topraklara Yolculuk Dağlarda yol alırken, kendine Bêrîvan Arjîn adını verir. Artık o dağlarda isyanını, mücadelesini, büyüten bir özgürlük savaşçısıdır. Dağlarda kendini yeniden Önder APO’nun felsefesi ile yaratır. Önder APO ideolojisinde derinleştikçe, kadın özgürlük çizgisinde yürüyen, mücadele eden bir kadın olur. Yüreğinde biriktirdiği tüm öfke ile işgalcilerle savaşmak için kendini her açıdan güçlü bir şekilde geliştirir. Sade, mütevazi kişiliği dağlarla onu çabuk bütünleştirirken, yoldaşları arasında bu duruşu her zaman örnek olur. Erkek egemen zihniyete ve onun yarattığı sisteme karşı derin bir bilincin sahibi olarak, kadın kurtuluş ideolojisinde kendini derinleştirir. Gerilla yaşamında çok çabuk gelişir. Her gittiği alanda derin tecrübeler edinerek, bu tecrübelerini yaşama yansıtarak yanındaki yoldaşlarının gelişiminede yardımcı olur. Olgun kişiliği, olaylar karşısında soğukkanlılığı ve pratik zekası onu yaşamda çözüm üreten, inisiyatifli bir gerilla yapar. Önder APO’yla doğru temelde nasıl yoldaşlık yapabilirim arayışı oldukça güçlü iken, kendinde Apocu kişiliği oluşturmak için büyük bir çaba harcar. Bêrîvan zamanla kazandığı tecrübelerini ve örgütten öğrendiği herşeyi örgütün bu halkın hizmetine sokmak ister. Savaşın yoğun yaşandığı 2016’da bir militan olarak rol oynamak ister ve Bakurê Kurdistan’a gitmek için ısrar eder. Örgüte verdiği güven ve kazandığı tecrübelerle güçlü bir rol oynayacağına olan inançla düzenlemesi 2016’da Botan alanına olur. Büyük bir çoşku ile Botan’a doğru yol alır. Botan, nice direnişlere tanıklık etmiş yüce topraklar, yüzlerce savaşçıyı kucaklayan kutsal mekandır. Bêrîvan’da bu kutsal mekanla buluşmaya gider. Yüreği çoşkulu, ruhu özgürlüğe doğru esen bir rüzgardır. Tufan ülkesinde, tanrıça güzelliğinde yaratılan topraklara yol alırken yüreği tek bir söze yeminlidir. İşgalcilerin ülkesinde halkına yaşattığı tufana karşı, kendini tufana dönüştürür. İşgalcileri bu topraklardan söküp atmak için inancını ve iradesini özgürlük aşkıyla biler. Tanrıçanın yüz sürdüğü bu topraklarda, özgürlük dağlarına mücadelesini ve savaşını ilmik ilmik örerek nakş etmek ister. Bunun içinde Botan’da büyük bir mücadelenin sahibi olur. Botan’ın asi kadını 2017’de işgalcilerle girdiği çatışmada bir tufan olup, yürür işgalcilerin üzerine. Yüreğinde biriktirdikleri, silahının namlusunda öfke olup vurur işgalcileri. O vurdukça tanrıçaların yüzsürdüğü bu topraklarda özgürlük çiçekleri yeşerir. Tanrıça yüzlü kadınların örüklerine karışır örükleri ve ardından geleceklere köprü olur, umut olur. Bêrîvan yürürken şehitler kervanına onun bakışları bakışlarıma takılır. Şimdi her Cûdî’ye baktığımda onu Cûdî ile gülerken görürüm. MÜCADELE ARKADAŞI


