Gerilla olmanın sırrını ve asaletini onun gözlerindeki parlayan yıldızlarda ve attığı özgürlük kahkahalarında görüyoruz. Bize sadece gerilla olmanın sırrını değil, bu kadar genç ve naif bedene sığdırdığı bağlılığı ve fedailiği de öğretiyor.

İnanç dolu bir yüreğin, dağların yüceliği ile birleşen sevginin ve dolu dolu geçen bir yaşama neler sığdırıla bileceğinin nişanesi oluyor genç militan Nûda. Duruşu ve sohbeti ile bir şiir gibi yüreğimize işleyen Nûda da gördük toprağa bağlılığı ve ülkesi işgal edilen ve her gün zulme uğrayan halkının öfkesini. Yüreğindeki bu öfke tek değildi elbette onu bu dağlara getiren. Aynı zamanda yeni ve anlamlı bir yaşamın aşkı ve kadın olmanın güzelliğini yaşayacağı mekânlardı dağlar. Bunun için Nûda bir kanser gibi yayılan Kapitalist Modernitenin onu zehirlemesine izin vermemiş ve genç yaşlarda katılmıştı özgürlük saflarına. Çünkü yaratılan bu sisteme karşı direnmenin ve özüne ihanet etmeden kendini var etmenin adının gerilla olduğunu biliyordu. Dedik ya o erkenden varmıştı aslında gerilla olmanın sırrına. O sırrı keşfetmenin heyecanı ve coşkusuyla da yaşadı ve savaştı. Bir an olsun pişmanlık duymadan, yoldaşlarıyla birlikte umut yüklü gelecek yaratmak için korkusuzca kavga etti. Ejderhaya kılıç çekmiş destansı kahramanlardan biriydi Nûda... Deniz, Silopî’de değerlerine bağlı yurtsever bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Gerillanın kahramanlık hikâyeleri ile büyümüştü. Daha küçükken bir yandan kahramanlıklara, bir yandan zulme şahitlik etmişti. Adaleti ve adaletsizliği küçük yaşlarda öğrenmiş, tavrını hep adaletten yana koymuştu. Büyüdüğü toprakların direnişçi ve yurtseverlik özelliklerini, Botan’ın asiliğini miras olarak almıştı doğduğu topraktan. İşgalciler Botan halkını teslim almak için her yöntemi denese de hiç bir zaman başarılı olamamıştı. Botan’ın gençlerini özel savaş yöntemleri ile ahlaksız bir yaşama çekmek isteyen işgalciye karşı Botan gençleri de özgürlük saflarına katılarak, direnerek cevap vermişti. Deniz’de bu özel savaş politikalarını erkenden fark etmiş ve bu politikalara karşı direnişe geçmişti. İlk direnişi sistemin verdiği yaşamı ve düzeni ret etmekti. Onun okullarında okumayı ve yüreğini kanserli hücrelerle kirletmeyi kabul etmeyerek okulu bırakır. Sistemin yarattığı bu yaşamda kendine ve halkına bir yer bulamaz. Bunun için onun okullunda okumak, onun şerbetinden içerek zehirlenmek istemez. Deniz daha çocukken tarafını belirlediği gibi hayallerinde de gerilla olmayı büyütür. Her ne kadar bir an önce bu hayaline kavuşmak istese de bu gerçekleşmez çünkü biraz daha büyümesi gerekir. Deniz hayaline kavuşacağı güne kadar bekler. Tabi beklerken işgalcilere karşı direnişini de büyütür. Gençlik çalışmalarına aktif katılır ve bu çalışmalarda arkadaşlarına öncülük eder. Korkusuzca düşüncelerini dile getirirken, bu kadar genç yaşta olgunluğu, derinliği etrafındaki herkesin dikkatini çeker. Arkadaşları arasında doğal bir öncülük rolünü oynar. Her ne kadar aktif bir şekilde çalışma yürütse de bunu yeterli görmez ve her geçen gün gerillaya olan özlemi artar. Rojava’da esen devrim fırtınası onun yüreğinde de eser. Bu devrimin bir parçası olmak ve artık özgür yaşama doğru yürümek isteyen Deniz, abisinin ondan önce dağlara gelmesiyle artık daha fazla beklemek istemez ve 2015’de gerilla yaşamına doğru koşar. Gerilla ve dağlar onun için yeni bir yaşamın yeni bir doğuşun gerçekleştiği mekânlardır bu yüzden adını Nûda koyar. Yeniden doğuşunu gerçekleştirdiği özgür dağlarda özgürlüğün tüm renklerini adım adım kuşanır. Nûda büyük bir özlemle kucakladığı bu yaşamda büyük bir coşku ve heyecanla özgürlük patikalarında yol alır. Gördüğü yeni savaşçılar eğitiminde katılımıyla, duruşuyla dikkat çeker. Yüzünden eksik etmediği gülüşü dağlarda özgürlük kahkahalarına dönüşürken, yüreği Önder APO’ya ve yoldaşlarına duyduğu sevgi ile dolup taşar. Hem genç hem yeni olmasına rağmen yaşamda büyük bir sorumluk bilinci ile hareket eder. Önder APO’yu okudukça yaşama bakışı ele alışı daha da netleşir. Önder APO’nun ideolojisinde kendini derinleştirmek için çaba harcar. PKK yaşamına kendini bir bütün adamak ve Önder APO hakikatinde kendini eritmek ister. Nûda nasıl ki katılmadan önce bir genç olarak normal yaşamayı kabul etmemiş ve yüzünü dağlara, özgürlüğe dönmüş ise PKK’de de normal bir katılımı asla kendi için kabul etmez. Özgürlüğe, hakikate yoğunlaştıkça nasıl bir katılım, nasıl bir savaş sorularını kendine sorar. Sürekli olarak kendini daha fazla aşmak ve Önder APO’ya daha yakın olmak ister. Var olanla yetinmediği gibi, kendisini de asla yeterli görmez. Bunun için gerilla yaşamında sürekli ilk günkü öğrenme heyecanını koruyarak yaşama coşkulu, moralli katılır.  Bir bütün olarak Önder APO’nun fedaisi olmak ve daha güçlü bir katılımla Önder APO’ya cevap olmak için Önderlik Kurumu olan Özel Kuvvetlere katılır. Onun için elbette bu harekette yer alan her militan Önder APO’nun fedaisidir. Fakat kendini tamamıyla bu yaşama adamak ve bu yaşamda öncülük yapmak ister. Önder APO’ya layık bir militan olmak için Özel Kuvvetler onun için kesinlikle olması gereken yerdir. Sürekli olarak fedailik ve özgürlük üzerine yoğunlaşırken geldiği Özel Kuvvetler nasıl bir yaşam ve nasıl bir katılım sorularına yanıt bulduğu yer olur. Burada temel devrede iradeli katılımı ve inancı onu başarıya adım adım yaklaştırır. Şehit Zîlan’ın izinden yürürken kendini bir kadın olarak tanrıça gerçekliğinde ve güzelliğinde yaratmak için sürekli bir mücadeleyi esas alır. Fedai arkadaşların çizgisinde ilerleyerek onurlu bir yaşamın sahibi olmak ve onların takipçisi olabilmek için büyük bir emek ve aşkla yaşama katılmak gerektiğinin farkında olan Nûda tüm benliğiyle katılır. Özek Kuvvetlerden sonra düzenlemesi Zap alanına olur. Zap alanında yürüttüğü pratikle tecrübeli bir gerilla olarak zorlu pratiklerde öncü rol üstlenir. Zor koşullarda iradesini daha da güçlendirerek binlerce kahramanın izinden yürür. Nûda hem ideolojik olarak hem de askeri olarak kendini sürekli geliştirir. İşgalcilere karşı yaşamın her alanında savaşır. Büyük bir cesaretle savaşta ve yaşamda rol oynar. Gerilla yaşamını fedailik çizgisinde bir katılımla sürdüren Nuda, YJA-STAR ordusunun çizgisinde kendinden emin bir şekilde yürüyen APOCU bir militan olarak yaşar ve savaşır. Savaştıkça güzelleşen kadınlardan biri olurken özgür yaşam aşkını her geçen gün büyütür. 2017 yılında işgalci Türk devletinin saldırılarında şehit düşerken ardında yoldaşlarına özgürlük kahkahalarını, inancını, cesaretini bırakır. Devrim yürüyüşünde kendini her gün yeniden yaratarak, destansı bir direnişle cesaretin ve fedakarlığın simgelerinden biri olur. O dolu dolu yaşadığı gerilla yaşamına binlerce anlamlar sığdırırken, bizlere gerilla olmanın kutsallığını ve sırrını bıraktı. Bu gün binlerce yoldaşı onun bıraktığı bu mirası devir alarak zafere doğru yürüyor.

Mücadele Arkadaşı