Silahların tarihi insanlığın doğuş tarihine denktir. İlk insan, güdüsel olarak şekillenen açlık ve savunma gibi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için düşüncesine eşit bir gelişimle silahları da yavaş yavaş keşfetmeye başlamıştır. Başlangıçta doğadaki vahşi canlılardan kendini koruma ve yine doğadaki canlıları avlayarak beslenme ihtiyacını karşılama temelinde ilkel aletler geliştirmeye başlamıştır.
Bu gelişim, ilk günden bugüne kadar düşünme, ihtiyaç, savunma ve saldırı ekseninde bir gelişim seyrinde olmuştur. Yeni çıkan her silah, kendisine karşı başka bir silahın doğmasına sebebiyet vermiş, böylece ilkel toplardan günümüzde atom bombasının yapımına kadar ulaşılmıştır. Yani keşfedilen her silah, döneminde etkin bir zor rolü oynamış, kimi zaman medeniyetlerin inşa edilmesinde rol oynarken, kimi zaman da medeniyetleri tarihin sayfalarından silmiştir. Başlangıçta da belirttiğimiz gibi, insan düşünen bir canlı olduğundan düşüncesi, yaşam tecrübeleri ve ihtiyaçtan doğan yaşama ısrarı geliştikçe yavaş yavaş hayvandan kopuşu gerçekleştirmiştir. İnsanlığın ilk çıkışında düşüncenin gelişimiyle birlikte tecrübe de gelişmiş ve edinilen binlerce tecrübeden bir doğru bularak bugüne kadar gelinmiştir. İnsanlığın başlangıç dönemi olarak kabul edilen M.Ö. 20000-15000 yılları arasında geçen paleolitik (eski taş) devir, insanlığın doğadaki yaşam mücadelesinin ve insan beyninin fazla gelişmediği, daha çok güdüsel olarak hareket ettiği dönemdir. Bu devirde ilk insan uzun deneme ve tecrübelerden sonra yaşayabilmek, korunabilmek ve beslenme ihtiyaçlarını doğadan karşılayabilmek için yaşam mücadelesi verecek ilk de olsa bazı araçlar geliştirebilmiştir. Bu devirde keşfedilen ve başlangıçta çok rastgele kullanılan bu ilk yaşam silahları taş parçaları, ağaç sopaları ve boynuzlardır. Paleolitik (eski taş) döneminin sonlarına doğru bu silahlar sivriltilerek yaralayıcı özellikleri arttırılmış ve yaşayabilmek, beslenebilmek ve korunabilmek için insanın Elindeki temel teknik haline gelmiştir. Bu deney ve tecrübelerle birlikte insanın düşüncesi de kısmen yoğunlaşmış elindeki tekniği en iyi şekilde kullanmaya başlamıştır. Devrin sonlarına doğru insan elle taş atma durumundan, taşı bir beze vb. şeylere koyarak daha uzağa atmayı öğrenmiş ve zamanla hedefe nişan almayı, yöntemli atmayı geliştirebilmiştir. İnsanlığın başlangıç döneminden sonraki M.Ö. 15000-12000 yılları arasındaki mezolitik (orta taş) devirde, insanoğlu daha önceki sürece göre devrimsel olarak nitelenebilecek gelişmeler yaratmıştır. İnsanoğlu elindeki tekniği hem beyin yoluyla, hem de tecrübelerin yarattığı kazanımlarla geliştirerek bu devirde çok uzakta bulunan, koşan ve hareket halindeki hedeflere (avlara) yönelmeyi becermiştir. Mezolitik devrin başlangıcında insan ilk başta taşları sivrilterek bıçak yapmış, bu yolla mızrağı geliştirmiştir. Daha sonra ağaç sarmaşıklarından yola çıkarak oku keşfetmiş ve uzun bir deneyim sürecinden sonra geliştirmiş olduğu mızrak ve okların ucuna keskin çakmak taşlar ve sivriltilmiş kemik parçaları yerleştirildiğinde hedefe daha düzgün ve isabetli gittiği sonucuna varmıştır. Bu gelişme ile birlikte insan düşüncesinde bir gelişme sağlanmış ve bir avı yakalayabilmek için önceleri yaşanan fiziki yorulma aşılarak artık yaşam ve korunmada kısmen bir rahatlama ortaya çıkmıştır. Neolitik (cilalı taş devri) dönem ise, M.Ö. 12000-3000 yılları arasını içerir. İnsanlık bu dönemde hem düşünsel anlamda gelişmiş, hem de üretim araçlarını daha fazla geliştirmiştir. İnsanoğlu bu dönemde göçebe yaşamdan yerleşik yaşama geçmiş, tarım ve hayvancılıkta devrim yaratılmıştır. Bu dönemdeki en büyük devrim, yerleşik yaşama geçiş olan köy devrimidir. Bu dönemde insan, elindeki tekniği daha da geliştirmiştir. Bununla yaşam kolaylaşmış ve ürün fazlalığı ortaya çıkmıştır. Bu devirde balta, bıçak, kazma ve orak geliştirilmiştir. Yine ağaçlar, kemikler ve baltalar için sivri taşlar kullanılmıştır. Yaşanılan tecrübelerle bu süreçte mızrak daha da geliştirilmiştir. Tüm bu gelişmeler ve artan ürün fazlalığı beraberinde düşünceye daha fazla zaman ayırma fırsatını doğurmuş, bu da beraberinde yeni uygarlığın temellerini hazırlamıştır. Sümer rahipleri yaşadıkları düşünce gelişkinliği yoluyla bu temeller üzerinde köleci uygarlığı yaratabilmişlerdir. Sümerler döneminde çalışmayan sınıflar (rahipler) vasıtasıyla düşüncenin gelişimi silahların gelişimini de oldukça etkilemiştir. Bu dönemde hem başkasının ürünlerini elde etme, hem de eldeki ilkel özel mülkiyeti koruma amaçlı olarak silah ve askerlik üzerine yoğunlaşma daha da artmıştır. Her gelişen silah kendisini aşan yeni bir silahı doğurmuştur. Oka karşı zırh, hançer ve mızrağa karşı savunma amaçlı kalkan geliştirilmiştir. Büyük saldırılara karşı kaleler, kalelere karşı da mancınık geliştirilmiştir. İnsanoğlu neolitik dönemde bakırı da bulmuş ve bu yolla kullanılan silah ve teknik araçların verimliliği artmıştır. İnsanoğlu bu buluşu yaktığı büyük ateşler sonucunda toprak içinde erimiş ve ateş söndükten sonra soğumuş sert kalıplar şeklindeki madeni işleyerek geliştirmiş, elindeki tüm aletleri bu bakır madeninden yapmıştır. Bu aletler verimliliğin artmasını, artı ürünün çoğalmasını sağlamıştır. Yeni uygarlığın geliştirilmesinde bakır esas maden haline gelmiştir. Köleci uygarlığın zemini olan bu madenin bulunuşu ile yaratılan üretim araçları ve dolayısıyla artı ürünün gelişimi bir kesimin düşünceye daha fazla zaman ayırmasını sağlamıştır. Böylece yayılma ve başka kabilelerin ürünlerine el koyma gelişmiştir. Bunlar uygarlığı doğuran en önemli faktörler olmuşlardır. Köleci uygarlıkla birlikte hem gelişen düşünce yapısı, hem de yayılma esnasında elde edilen köle emeği ile üretilen teknik araçların geliştirilmesi büyük eserlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Köleci uygarlığı ve bu dönemde ordu, silah ve silahların çalıştırılmasını daha iyi anlayabilmek için Sümerler, Akadlar, Asur ve Babil uygarlıkları hakkında bilgi sahibi olmak konunun anlaşılması açısından faydalı olacaktır. Sonraki bölümlerinde bu uygarlıkları ele alacağız. Mahsum Korkmaz Komutanlaşma Ders Notlarından


