Disiplini anlayabilmek için amaçta müthiş yoğunlaşmak gerekir. Rêber APO Amaçta yoğunlaşan kişilikler nasıl olur, ne yaparlar, nasıl yaşarlar? Büyük amaçları olanlar verili yaşamı red ederek başlarlar yaşam kavgalarına. Verili cinsiyet rollerine karşı çıkarlar, verili sınıfsal özelliklerinin üzerine giderler. Büyük amaçları olanlar Zilan gibi bombayı kendinde patlatmayı, Beritan gibi uçurumlardan atlamayı, Sema gibi ateşlerde yanmayı göze alıp yola çıkarlar. Zin de büyük amaçlar uğruna yola düşenlerden oldu. Qamişlo’dan yola düşen Zin başladığı ilk günden beri engellerle savaşmayı kendisine esas aldı. O da tıpkı Zilan gibi büyük ve anlamlı bir yaşamın sahibi olmak istiyordu. Katıldığı ilk günden beri Zilan, O’nun pusulasıydı. Zilan kişiliğini merak eden, Zilan kişiliği üzerine yoğunlaşan Zin fiziki hastalıklarını mucizevi bir biçimde bu yolla aşmış oldu. Kimsenin beklemediği bir anda ayaklandı ve dağlarda ceylan gibi sekerek özgürlüğe koştu. Zin’in bu kadar hızlı iyileştiren neydi, insanlar neden PKK’ye gelince en ağır hastalıklarını bile aşabiliyorlardı? Bunun bir nedeni olmalıydı. Zin de bu nedenler üzerine düşündü. Doğal kaynakların vahşice sömürülmesi, suların kirletilmesi, havanın kirletilmesi, hayvan türlerinin gün geçtikçe azalması, insan emeğinin talana uğraması, insanların kendiliğinden çıkarılması onları hasta ediyordu. Toplumda yaygın hastalıkların nedeni buydu. Fakat PKK yaşamı bunun tam tersi bir yaşamdı. Ekolojik bakış açısı insanı doğanın parçası kılardı, insan doğa karşısında hükmedici güç değildi. Kendisi de bir doğa olarak doğanın içinde var olurdu. PKK’nin ekolojik bakış açısı insanın öze dönüşünde en büyük aşamaydı ve Zin bunu bilince çıkarmıştı. Politik ve ahlaki toplumsallığıyla PKK yaşamı insana gerçek değerin verildiği yerdi. İnsan burada irade sahibi olur, kararlara katılır, inandığı gibi yaşamanın olanaklarını yaratabilirdi. Bunun mücadele ortamıydı PKK. İnsanın en büyük hastalığı inandığı gibi yaşamasının mümkün olmadığı sistemlerde açığa çıkardı. Ama inandığı gibi yaşayan, düşündüğünü pratikleştiren PKK ortamı hastalıklara zemin vermezdi. Hele bir kadın olarak özgürce kendisini ifade edebilme imkânı, kendin olma yolunda yürüme iradesi PKK’ye katılımın esasıydı Zin için. Zin tüm bu nedenlerden dolayı PKK’yi yeni yaşamının mihengi yaptı. Zin PKK yaşam felsefesini şöyle tanımlıyordu; ‘’ PKK güzel yaşamın, sağlıklı ve özgür yaşamın yaratıldığı toplumsallıktır.’’ Zin de bu toplumsallığın bir parçası olarak verili olanları teker teker kişiliğinde ortadan kaldırmak için canla başla vurdu verili sistemin kalıntılarına. Kendisindeki özellikleri aştıkça yüceleşti, güzelleşti ve Zilan yoldaşlığına adım adım yaklaştı. Zümrüt yeşili gözlerinde güneşi taşıyan yoldaşımız dağlarla buluştuğunda büyük bir heyecan duymuştu. Durmadan gülümsüyor, büyük bir coşkuyla yolları, patikaları aşıyordu. ‘’Zilan’a geldim’’, diyordu büyük bir sevinçle. Dağların heybetine kapılan Zin, bir soluk arasında durup dağları izlemeye koyuldu. Tam o anda güneş yeryüzüyle vedalaşıyordu. Güneşin kızıllığında parlayan zümrüt yeşili gözleri birazdan çöken karanlıkta yıldızlarla buluşmuş, gecenin ferine dönmüştü. Öyle ki kırk yıllık bir gerilla gibi gece yürümekte hiç zorlanmamıştı. Ona baktıkça amaçta yoğunlaşan kişinin her zorluğu nasıl kolaylıkla aşabildiğine bir kez daha tanık olmuştuk. Amaç dağlardı, amaç özgür yaşamdı, amaç Zilan’a yoldaş olmaktı. Ve Zin bunu başarmak için disiplini kişiliğinin özü haline getirmişti. Bu nedenle de devrimci görevleri yerine getirmek de hiç zorlanmadı. Zilan’ın yoldaşlığına talip olduğundandır bu kelimeyi yani zorlanmayı sözlüğünden çıkarıp atmıştı. Ve büyük ceng günü gelmişti. Ahura Mazda ve Ehriman’ın yeryüzü cenginde Zin Hürmüz’ün ordusunda sarı kuşağını beline bağlamış koşturmuştu atını karanlığın üzerine. O gün Zin tıpkı dağlara geldiği ilk günkü gibi çocuksu bir coşkuyla atılmıştı en öne. ‘Yaşam keşfim asıl şimdi başladı’ diyordu. Savaşın insanı pişirdiği söylenirdi. Bu öyle bir ateşti ki, kendisine benzemeyeni, kendisinden olmayanı yakıyordu. Fakat Zin o ateşe dokunduğu andan itibaren tepeden tırnağa ateş kesilmişti. Ateş kendisinden olanı, aydınlık kendisinden olanı tanımıştı, bağrına basmıştı. O yanmamış, yakıcı ateşin ta kendisi olmuştu. Ve Zin Zilanlaşmıştı, Medyalıların adına layık bir direnişle dağlara karanlığın gölge düşürmesine izin vermemişti. Fedailerin ceng meydanında ilk mermiyi atanlardan olmuş ve sonuna kadar direnerek Ehriman’ın ordularını tarumar etmişti. Yüreğindeki bitmeyen heyecanla, yüzündeki sonsuz gülümsemeyle güneşe yolcu olmuştu. Mücadele Arkadaşları
‘Zîlan’a Geldim’
- Ayrıntılar
- Görüntüleme: 150


