Yüreği ateş topu, bağlılığı dağlar kadar sağlam ve sarsılmaz, sevgisi nehir gibi akan bir kadın. Kendinde tüm güzellikleri toplayan ve bunu etrafına dağıtan. Fediailer kervanına gülüşüyle seslenen ve “Bana da yer açın, ben de bu kervanda Önder APO’ya yol alacağım” diyerek fedailişen. Rahşan’ın ruhdaşı, Beritanın şervanı, Doğa ve Eylem’in yoldaşı. Mardin nasıl ki tüm kültürleri içinde barındıran bir kültürler mozaiği ise aynı zamanda serhıldanlarıyla da bilinen ve serhıldan ruhlu çocuklar yetiştiren kadim bir şehirdir. Serhıldan ruhunu hep koruyan bunu hiç yitirmeyendir. Mardin’in serhıldanlarla ayakta olduğu, Kadife Kale’de Rahşan’ın yüreğini Newrozlaştırdığı bir süreçte 1992’de Mardin’e bağlı Ömerli’de Amara dünyaya gelir. O dünyaya ‘Merhaba’ dediğinde kutsanır serhıldan ruhuyla. Yurtsever olan ailesi onu bu yurtseverlik ruhu ile büyütür. Annesi ona bir varmış bir yokmuş masalları değil hep var olacak Kürdistan hikayeleri anlatır. Bu hikayelerde yüreğini ateş topuna çeviren Rahşan, ihanete teslim olmayan Beritan vardır. Amara onlarla büyür, onları nakşeder yüreğine ve düşlerine. O’nun yaşındaki bazı genç kadınların düşlerini şehirler kaplarken, serhıldan ruhlu bu kadına ne şehirler ne de O’nun yaşamı çekici gelmez. Orda kendine ait, düşlerine ait bir şey bulamaz. O düşlerinde özgürlüğü, dağ gülüşlü kadınları görür. Yaşıtları yüzlerini koca metropolere verirken o kendine doğru yol almak için yüzünü güneşe döner. Serhıldan ruhlu bu kadın 2010’da ulaşır hayali olan dağlara. Dağların yenilmezliği ve yüceliği onun serhıldan ruhu ile birleşince güçlü savaşçı bir kadın belirir. Bir süre Botan’da kalır ordan gerilla yaşamını daha iyi öğrenmek için Metina’ya gelir ve yeni şervanlar eğitimi görür. Bu eğitimle gerilla yaşamını tanır. Yeni şervan eğitiminden sonra tanrıçalar mekanı olan Zap’a geçer. Amara Zap’da gerilla yaşamında oldukça gelişir. Zap’ın asiliği, koşulları onun kişiliğini daha da güçlendirirken yaman bir savaşçı kadına da dönüştürür. Zaman geçtikçe onun serhıldan ruhu bu dağlarda daha da büyür. Amara yaşama hep büyük bir heycan ve coşkuyla katılır. Sürekli “Ben bu yaşama, bu dağlara sevdalıyım bu yaşamı korumak için yapamayacağım şey yoktur’’der. Yaşama katılışında bu çok iyi yansır. Bir kadın olarak bu mücadelede yer almanın heyecanını, sevincini her daim yaşar. Bu dağların, bu yaşamın Önder APO’nun büyük çabaları sonucu yaratıldığının bilincindedir. Bunun için büyük anlam vererek, büyük savaşarak Önder APO’nun çabalarına layık olmak ister. Kendini her an eğitmeyi esas alır. Sadece düşmanla savaşmayı değil, aynı zamanda bir kadın olarak dayatılan her türlü gerillikle de savaşmayı esas alır. Kendine ulaşmak, kendi farkına varmak tüm kadınlara, topluma ulaşmak olduğunu bilir. Bunun için bu savaşta en çok kendini arar. Tüm kadınların savaşı olmak, onların yüzünde tebessüme sevgiye dönüşmeyi her daim amaçlar. Bunun için kadın olmanın öz bilinciyle, toplumsal bir hafıza kendinde yaratarak yürür düşmanın üzerine. Dağlar gibi saf ve temizdir yüreği, bir a o kadar da serhıldanla dolu. Haksızlığa gelemez, nerde bir haksızlık görse sıkar yumruklarını atılır kavgaya amasız, fakatsız. Bu ruhla gezer Kürdistan topraklarını, Şengal de Ezidi halkı katliamla yüz yüze kalınca, Ezidi kadınları pazarlarda ahlaksızca tüm dünyanın gözü önünde satıldığını görünce duramaz yerinde ve O da bu savaşa gitmek için ısrar eder. Amara, savaş nerde ise orda olmak ister. Savaşarak ancak özgürlüğün yaratılacağını bilir. Cesaret dolu yüreği Önder APO’nun felsefe ve ideolojisi ile yoğrulunca aman vermez bir savaşçı olur. Her savaşta daha da gelişir ve daha fazla öncülük eder yaşamda. İnsan iradesinin zor koşullarda bilendiğini bilerek her daim en zoru başarmayı esas alır kendine. Ne düşmanla savaştan ne de kendi ile mücadele etmekten kaçar. Daha iyi nasıl olabilir daha fazla nasıl mücadele edebilir arayışı her daim vardır. Yaşama karşı sorgulayıcıdır, kendinde evreni, savaşında tarzını, tarihi her daim sorgular. Yol, yöntem arar hem daha iyi savaşmak için hem daha çabuk kendini aşmak için. Amara’da savaş ve yaşam birbirinden farklı iki olgu değildir. Savaşın önce yaşamda kazanıldığının farkındadır. Amara Kürdistanın dağlarında da savaşır, şehirlerinde de. O tam bir hakikat savaşçısıdır. Şengal’de, Rojava’da, Nusaybin’de savaşır işgalcilere karşı. APOcu militanlık bir de O’nun şahsında yeniden şahlanır. En büyük arzusu Gabar’a gitmektir her yerde savaşsa da “Gabar’da savaşmak benim için farklıdır” der. Gabar sevdadır onun için, Gabar’a gitmek nefes almaktır. Öyle sever Gabar’ı. Hep bir gün gideceği günü bekler. Amara’nın serhıldan ruhu her daim güzeli aradı, güzeli yaratmak için savaştı. Verdiği sözü tutmak için her daim hakikatin ardından koştu. Amara amacını bu sözlerle ifade etti: “Sözüm hedefimdir. Hedefim amacımdır, amacım özgürlüktür ve bunları gerçekleştirdiğim an Zilan, Sema, Egid, Kemal, Viyan, Beritanların gittiği yola yetişeceğim, tüm yaşamda, savaşta yürüttüğüm mücadelem bu yoldaşların fedai ruhuna yetişmektir”. Bu ruha erişmek içim her daim verdiği söze sadık kaldı. Bir hakikat arayışçısı şöyle der; ‘’Kendin olmadan, kendini adayamazsın, fedai olamazsın’’ fedaileşmek kendin olmak, an da kendini yaratmaktır. Kendine ulaşan insan evrene ulaşmış hakikati keşfeden insandır. Amara mücadelesi boyunca her daim hakikati aradı hemde büyük bir aşkla. Önderliğin bir militanı olmak için tüm engelleri aşmayı göze aldı. An’da kendini yaratan, an’da özgürleşerek evrenin sırrına ulaşanlardandı. 2018’de Mardin’de işgalciler tarafında geliştirilen operasyon da son mermisine kadar çatıştı ve sağ ele geçmemek için yoldaşı Hevi ile fedai eylem yaparak bombalarını kendilerin de patlattı. Amara sözünü tutmuş amacına ulaşmıştı. Serhildan ruhlu kadın Rahşan ve Beritan senle tekrar canlandı ve Mardin’de ölümsüzlüğe doğru yol aldı. Mücadele Arkadaşları