Mezar Karanlığında Betonu Parçalayan Bir Geleneğin Ardılı Sara Goyi Bizler mezar karanlığında bile betonu parçalayan bir geleneğin ardıllarıyız. Hangi zulüm hükümran olabilir yüreğimize. Ya da kimler durdurabilir Sara Tolhildan yoldaş gibi yüreğinde özgürlüğün ateşini yakanları. Tarihin coşkun yolunda özgürlük ve savaş tanrıçası olan, Önderlik sevdalısı, kardelen yürekli Sara yoldaş Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Çeman köyünde dünyaya gelir. Yurtseverlik duygularının baskın olduğu Önderlik ve partiye bağlı bir aile ortamında doğar ve PKK’nin özgürlük suyundan yudumlayarak büyür. Ancak TC soykırımcı ve işgalci devletinin 93-94 yıllarında köyleri boşaltma, halkı toprağından, kültüründen, varlığa dair tüm yaşam değerlerinden kopartıp göçe zorlama politikalarının sonucunda dünyanın dört bir yanına savrulan Kuzey Kürdistanlı birçok aile gibi Sara yoldaşın ailesi de Güney Kürdistan’a Maxmur mülteci kamplarına göç etmek zorunda kalır. Bu temelde çocukluk yılları, yaşamı öğrenmeye çalıştığı anları Güney Kürdistan’ın zor koşulları altında geçer. Bu zorlu koşullar Sara yoldaşın kişiliği üzerinde olumlu ve olumsuz yönleriyle etki yaratır. Kamp koşullarında yaşamak, köyünden sürgün edilmek düşmanını erken tanımasına yol açar. Minik gözleriyle gördüğü ve hayal meyal hatırladığı yakılan köylerinin ardından Güney Kürdistan’da da  işbirlikçilerin yaptırımlarına, yasaklamalarına tanıklık eder. Bu ona tarifini yapamadığı ve anlatamayacağı derin acılar yaşatır. Büyüdüğünde mutlaka bunların intikamını alması gerektiğinin yeminini eder. Bu nedenle daha çocuk yaşlarda yaşlarında iken bir özgürlük savaşçısı olabilmenin hayalini kurar. Bazı nedenlerden kaynaklı 2000’li yılların başında Maxmur’ kamptaki değerli insanlardan ayrılıp yönlerini Türkiye metropollerine verirler. Nasıl ki kök topraktan koparıldıktan sonra başka bir toprakta yetişemezse Sara arkadaş da oralarda barınamaz ve birgün tekrar köyüne dönmenin hayalini kurar. Bu yüzden kapitalist sistemin ona sunmuş olduğu yaşamı, okulları ve kurumları kabul etmez. Kürdistan tarih bilinci ile aydınlanmış olan Sara yoldaş geçmişine sahip çıkmak ve gerillaya katılım sözünü tutmak adına 7 Temmuz 2009 yılında İstanbul’dan PKK saflarına katılır. Sara Yoldaş “PKK’ye katıldığımda yük olan değil, yük kaldıran olacağım” diyerek bilinçli bir katılım sergiler. O sistemin onda yaratmış olduğu özellikleri Önderliği okuyup araştırarak ve şehit yoldaşların miras olan günlüklerini okuyarak aşmaya çalışır. Böyle bir süreçte ‘Fedai Yaşamlarıyla Üç Ölümsüz’ kitabını okur ve Özel Kuvvetlerin varlığından haberdar olur. Ve mutlaka kendisinin de böyle bir ortamdan geçmesi gerektiğinin kararına varır ve yapmış olduğu öneri kabul edilir. 2010 yılının son aylarında Özel Kuvvetler çalışmalarına geçer. PKK’nin yaşayan özü olarak tanımlanan fedailik gerçeği ile tanışır. Bu ortamda “Düşmana ait olmuş benliğim ile mücadele edip ruhumu özgürleştirmeliyim” der. Yine şu sözlerle devem eder, “Önderliğim ve halkım için savaşmak istiyorsam önce kendimin olmalıyım. Xwebun’u yaşamadan nasıl kendimden çıkıp milyonlara mal olabilme iddiasında bulunabilirim ki” diye ekler. Kendisinde bunları fark etmesi ile yaşama ve sürece daha güçlü katılmaya başlar. Ancak zaman geçtikçe var olan katılımın sürece cevap olmadığını, güncel görevleri aşıp tarihsel görevleri üstlenme hissiyatını ve yoğunlaşmasını yaşar. Çünkü amacı Zilan’lara, Zinar’lara, Doğa, Munzur, Rojhat ve Jinda’lara cevap olma ve onların izinde yürümektir. Gare operasyonu, Sara ve Ruken arkadaşların fedai eylem yapma isteminde, bardağı taşıran son damla olmuştur. Çünkü düşman teknikle yaratmış olduğu ordu ile vahşice saldırmıştır. Bu operasyona takviye güç olarak giden Sara arkadaş operasyon alanına yetişemeden, Şehit Şoreş Beytüşebap ve yanındaki arkadaşların destansı savaşmaları ve direnmeleri karşısında düşman amacına ulaşamadan kaçar. Sara Arkadaş günlüğünde “Düşmana vurmak için yetişemedik en azından arkadaşları kontrol etmek için şikefte girdim ancak yoğun gaz kullanımdan kaynaklı fazla ilerleyemedim. Oysaki ben sadece tünelin kapısından birazcık içeriye girmiştim. Peki şimdi düşünüyorum da şikeftin içindeki yoldaşlarımın durumları nasıldı? Nasıl dört gün boyunca bu kadar yoğun gaz, kazan, C-4 ve her türlü saldırıya karşı göğüs gerip direndiler? Ne büyük ne soylu bir ruh! Biz ise yetişebilecekken yetişemedik. Bu durumun vebali çok ağır, nasıl altından çıkacağım? Tabi bu operasyondan sonra arkadaşlara söyledim. Benim direkt bir şeyler yapmam lazım. Ve yapacağım! Söz veriyorum ki; size karşı özeleştirimi yürekten vereceğim. yeter ki pratik sahaya ineyim. Yeter ki şu lanet olası bitmek bilmeyen uzadıkça uzayan beklemelerden kurtulayım! En yalın en temiz ve düşmanı kahreden duruşumla özeleştirimi vereceğim ve bir nebze de olsa belki o zaman vicdanım rahatlar. Sizi unutmak ihanettir!” der. Fedai eylem yapma önerisinde bulunur tekrardan. Örgüt bu defa onun uzun zamandır beklemiş olduğu olumlu cevabı verir. TC devletinin teknik ordusuna karşı Ruken arkadaşla birlikte Mersin Mezitli’ye yol alır. Eylem hazırlığında olan Sara ve Ruken arkadaşlar direnen yoldaşlarına günlüklerinde şöyle yer veriyolar; “Kalbimiz Medya Savunma Alanlarında direnen, savaşan yoldaşlarla birlikte atıyor... Her ‘an’ ve anılarımızda yoldaşlarımız var. Hele bir de sergilenen soylu duruşları duydukça!!! Bir yandan gururlanıyor ve inanılmaz bir güç alıyoruz diğer yandan ise bu soylu direnişe destek olacak, onlara layık olacak tarzda eylemlerin sahibi olamadığımız için ezildikçe eziliyoruz.’’ Bunun için onlar fedailerin ışığında Önderliğin, Kürt halkının ve şehit yoldaşlarının intikamı için, tarih boyunca ezilen ve sömürülen kadınların intikamının somut ifadesi olarak düşmanın üzerine yürümüşlerdir. Sara ve Ruken arkadaş, coşkulu bir halayın başını çekerek, ellerinde silahlarıyla özgürlük tarihinin yaratıcılarından olmuşlardır. Onlar fedailiğin, fedai duruşun resmini çizerek Zilan’laştılar.   Mücadele Arkadaşları