Jînda Ronahî Partileşme için öncelikle esas alınan, yolunda yürünen partinin tanınması, anlaşılması ve ardından benimsenmesi, özümsenmesi ve gereklerinin yerine getirilmesi gerekir.

O nedenle kısaca parti nedir, neden kadın partisine ihtiyaç duyulmuştur, Kurdistan özgürlük mücadelesinde buna yol açan ulusal kurtuluş savaşı ve yol açtığı gelişmelerin kısa bir seyri ele alınarak giriş yapılmıştır. Daha sonra program ve tüzükte ele alınan ilke ve esasların, görevlerin açıklanması gibi bir yol izlenmiştir. Bazı başlıklar biçiminde de temel bazı argümanlarımızın ne anlama geldiği, nasıl anlaşılması gerektiği üzerinde durulmuş yine dilimizden düşürmediğimiz bazı kavramlar yeniden irdelenmiştir. Bazen hepimizin bildiğini düşündüğü kavramlar olduğu gibi yeni duyduğumuz ve aslında Önder Apo tarafından ya yeni kullanılan ya da kullanımı aynı olan ama ifade ettiği içeriği değiştirilen kavramları (örneğin boşanma) ele alma ve değerlendirme yoluna gidilerek meşru savunma görevini yüklenmiş tüm kadınlara partileşme mücadelesinde katkı sunması amaçlanmıştır. Her arkadaşa yol gösterici olunabilmesi dileğiyle… GİRİŞ: Parti sözlük anlamı olarak; ortak düşünce ve görüşteki kişilerin oluşturdukları siyasi topluluk şeklinde tanımlanır. Ortak amaç ve hedefler, fikirler ve talepler doğrultusunda bir araya gelmiş bireylerin, toplulukların belirlenmiş bir program, tüzük vb. ilkeler, kurallar ve işleyiş esasları temelinde hareket etmeleri, eyleme geçmeleri ve mücadele etmelerinin geniş örgüt modeline parti denilebilir. Bu çok genel bir tanımdır ve özellikle günümüzde Partilerin tanımlarına ve işlevlerine ilişkin çok çeşitli yorumlar ve görüşler vardır. Yani herkes ortak amaç derken çok farklı şeyleri kastedebiliyor. Hedefler bireylere, gruplara, siyasi anlayışlara, ideolojik bakış açısına, karşıt olduğu fikre ya da yönetime göre farklı farklı belirlenebiliyor. Ve tabi bu paralelde tüzük, program ve yönetmelikler birbirinden çok farklı minvallerde belirlenebiliyor. Özelde çağımız açısından modern partiler çağı diye bahsedilir ve bir zamanların ezilenlerin haklarını savunan partilerin misyonlarının çok daha zıddı olan misyon ve amaç üstlenmiş olanlar da parti kurar ve parti ile amaçlarına ulaşmaya çalışır oldular. Özelde burjuvazi halkların kazanımlarını hırsızlama yoluna yine başvurmuş ve ezilenlerin, karşı çıkışların örgütlenme aracı olan partileri kendi amaçları doğrultusunda kullanmıştır. Mesela Almanya’nın faşist lideri Hitler’in bir partisi (Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi) vardı, İtalya’nın faşist lideri Mussolini’nin partisi (Ulusal Faşist Parti) vardı, Irak’ın diktatör lideri Saddam’ın da partisi (Baas Partisi) vardı. Güncel olarak yanı başımızdaki Türkiye Cumhuriyeti üniter devletinin inkâr ve imha siyasetini 2000’li yıllardan bu yana yürüten Erdoğan’ın ve yandaşlarının da bir partisi (Adalet ve Kalkınma Partisi) var. Aynı şekilde Beşar Esad’ın da partisi (Baas Partisi) vardı. Tüm faşist ve zorba yönetimler gerçekten parti ile istediklerini elde etmeye çalışıyorlar. Bunlara bakarak parti budur, böyledir, şöyledir deyip anlayabilir miyiz acaba? Tabi ki hayır. Parti meselesine daha da geçmişe bakarak anlamaya çalışmak daha iyi olabilir. Partilerin oluşum ve ortaya çıkış gerekçelerine baktığımızda daha ilk ortaya çıktıkları andan itibaren ezilenlerin kurtuluş aracı olduklarını görürüz. İktidar ve devlet yapılanmaları devamlılıklarını sağlamak için her konuda hırsızlama yoluna gittikleri gibi ezilenlerin mücadele araçları olan parti sistemlerini de çalıp istismar ederek kendi kirli amaçları için kullanmışlardır. Devletlerde ortaya çıkan partiler devletin amaçları ve organizasyonuyla bütünlük halinde ortaya çıkar, örgütlenirler. Kimisi muhalif kimisi iktidar olur ama hepsi nihayetinde devletin bekası için hizmet eder, çalışırlar. O nedenle etrafımıza şöyle bir bakınca pek çok parti adı, amblemi görebiliriz ama bunlardan yola çıkarak partinin ne olduğunu anlayamayız. Kendi partimizi onlara benzetirsek çok yanılırız. Belki tüzük, program gibi benzer adları, kavramları kullanmamız onları çağrıştırabilir. Ama şunu bilmeliyiz ki onlar da kullanıyor diye onlarla aynı olduğumuz anlamına gelmez. Sosyalistlerin özelde de bizim parti anlayışımız ve parti öncülüğüne başvurma amacımız devlet partilerininkinden çok daha farklıdır. O halde acaba gerçek parti tanımına ve anlamına nasıl ulaşacağız? Tabi ki sosyal bilim yoluyla. Sosyal bilimlerin de temel yöntemi tarihsel aslına bakarak günceli yorumlamak olmalı. Yani olguları, olayları tarihsel arka planını anlama yoluyla ele almalı ve hakikate uygun anlamlar yüklemeliyiz. Bizim açımızdan sosyal bilimlerin yeniden ele alınıp yeniden yapılandırılmasında temel başvuru kaynağımız, hakikat kaynağımız Rêber Apo’dur. Rêber Apo’nun parti tanımı ve partileşme esasları bizim için esas kaynaktır. Rêber Apo’nun tek bir tane kalıp gibi parti tanımı ve partileşme perspektifi yoktur. İlgili konularda gerektikçe konuyla ilgili tanım ve değerlendirmeler yapmıştır biz de konu başlıklarımızla ilgili sürekli olarak Önderliğin değerlendirmelerine başvuracağız. Başlangıç olarak en kapsayıcı tanımına başvurarak yorumlamaya çalışırsak; “Modern partilerin rolünü daha önceki çağlarda toplumların bilge kişilikleri, rahipleri, politik tarafları ve dinsel mezhepleri oynardı. Somutta çatışan hanedanlar, bürokrasinin askeri ve ilmiye kanatları yanlarına çok sayıda müttefik alarak etkinlik ve üstünlük kazanmaya çalışırlardı. Toplumsal sorunların doğuşuyla birlikte farklı çözüm önerileri ve yöntemlerine sahip partiler de beraberinde doğarlar. Gizli veya açık, çağlar boyunca partiler hep var olagelmiştir. Herhangi bir toplumsal soruna müdahale etmek, dışta ve içte yönetimlere karşı koymak için bireysel güç yetmeyince, parti gücüne başvurmak en rasyonel yoldur. Her karşı koymanın bir partisi vardır. Dinler ve dinlerdeki mezhepler ve tarikatlar bile çıkışta parti rolünü oynamaktadır. İdeolojik, politik ve ahlaki olarak kendilerini hangi kimlikle adlandırırlarsa adlandırsınlar sonuçta birer partidirler. Modernite döneminde bu tarihsel gelenekler yeni biçimlere everilmişler, adım adım günümüzdeki parti anlamına kavuşmuşlardır.” (Abdullah Öcalan, Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü, syf.349) Partinin esas anlamı olan var olan bir yönetime veya sisteme karşı hoşnutsuzluğunu ve eleştirilerini ya da başkaldırı ve reddini örgütlü ve programlı bir şekilde dile getirme olarak ele alındığında, ilk partilerin ezilenler tarafından oluşturulduğunu ve onların zihniyet yapılanmalarında, mücadele ve eylem iradelerinin gelişiminde ve devam etmesinde ya da edememesinde öncü rolü partilerinin oynadığını görürüz. Partiler ezilenlerin öncü örgütüdür. En geniş örgütlülüğü ve örgütlenmeyi ifade eder. Hıristiyanlık, Hz. İsa önderliğinde bir yoksullar partisi hareketidir. Hakeza Hz. Muhammed önderliğinde İslami devrim bir kabileler birliği partisi gibidir. Ve kutsal kitaplar adeta toplumsal kurtuluşun yol gösterici programı niteliğindedir. Yine Karl Marx ve Friedrich Engels’in 1848’de kaleme aldığı Komünist Parti Manifestosu bütün proleter mücadelelerin öncü parti programı niteliğinde rol oynamıştır. Hepsi kendi dönemlerindeki hegemonik sisteme, yönetime, ideolojiye, inanışa vs. birer karşı koymayı ve bunun için örgütlenmeyi ifade ederler. Yine Lenin parti öncülüğüyle Rusya’da devrim gerçekleştirdi. Bizim de esas aldığımız ve mücadelemizin açığa çıkardığı gelişmelerle ve paradigmasal değişimle beraber bazı değişimlere gitmişsek de halen şematik olarak Leninist parti modelini esas alıyoruz. Bu gerçeklikten yola çıktığımızda karşımıza çok çarpıcı bir soru çıkıyor. Sınıflı-devletli uygarlığın başından beri toplumun ezilen kesimlerinde daima sisteme karşı koyma, direnme ve bunun için mücadele etme gerçekleşirken, devletli- sınıflı uygarlığın daha başından itibaren, ilk köleliği ve boyun eğmeyi dayattığı kadının sisteme karşı direnişleri, savaşımı olmamış mıdır? Gerçekten bütün dünyada kadınlar direnmediler mi, mücadele etmediler mi, bir araya gelip örgütlenmediler mi? Kadının sisteme karşı koymaları yok muydu? Elbette bütün bunlar olmuştur. Kim bilir belki de partileri, tarikatları, dinleri vardı. Aslında ortaya çıkmış epey tarihsel veri de vardır. Modern sosyalist partiler anlamında bakacak olursak kadın partileşmesine pek rastlamamaktayız ya da belki de henüz haberimiz yoktur. Bu kadar belki’li, kimbilir’li yaklaşmamızın nedeni Önderliğimizin de belirttiği gibi “Kadınlığın kölelik tarihi daha yazılmamıştır. Özgürlük tarihi ise yazılmayı bekliyor.” (Abdullah Öcalan, Bir Halkı Savunmak, syf.108) gerçekliği vardır. Gerçekten de tarihimizi bilmiyoruz ve tarihimizi açığa çıkarmak, bir geçmiş sahibi olmak ve şimdiki hayatımızı sorgulamak ve geleceğimizi kendi ellerimizle inşa etmekten yoksun bırakılmış bir cinsiz. Kürdistan’da kadınların özgürlük savaşımının öncü partisi PAJK tarih, şimdi ve gelecek sahibi olma iddiasına sahiptir. Evet PAJK kadınların sınıflı-devletli uygarlığın en son, yaşlı ve çürümüş aşaması olan kapitalist moderniteye ve onun sacayakları olan yani onu var eden ve ayakta tutan ulus-devlet, kapitalizm ve endüstriyalizme karşı koyma, reddetme partisidir. Sadece kadın soyu açısından değil tüm insanlık, doğa ve yaşam için ciddi bir tehdit haline gelen kapitalist modernitenin aşılma sorunları tüm yakıcılığıyla karşımızdadır. Uygarlığın en dipteki ezileni ama aynı zamanda beslenme kaynağı olan kadın köleliği aşılmadan ne halkların ulusal varlıklarını koruma ve devam ettirme sorunları ne demokratikleşme ve insanca yaşama sorunları ne inançların- dinlerin ve kültürlerin kendilerini özgürce ifade etme yaşatma sorunları giderilebilir. Kapitalist modernite karşısında kadın özgürlük sorunu en ciddi ve temel sorundur ve diğer bütün sorunlar bu sorunun etrafında sarmal bir şekilde birbirine düğümlenmiş durumdadır. Yani kördüğüm haline gelmiş toplumsal tarihsel ve ekolojik sorunlar kadın özgürlük sorununun doğru bir şekilde ele alınması, yönünün doğru belirlenmesi ve politik- eylem hattının doğru belirlenmesi sayesinde sorun olmaktan çıkarılıp toplumsal akıl yoluyla çözülebilir, inancına ve düşüncesine sahiptir PAJK. Neden Kurdistan ve Partileşme ve Partileşmenin gerekçeleri, dayanakları?  İşte Kurdistan’da kurulan kadın özgürlük partisinin böylesi anlamlı ve önemli bir rolü vardır. Erkek egemenlikli olan devletli sınıflı uygarlık çok ciddi toplumsal sorunlara yol açmıştır. PAJK bu toplumsal sorunlara çözüm bulma partisidir. Kapitalist Modernitenin yol açtığı toplumsal sorunlara müdahale ve kapitalist moderniteye karşı koyma anlamına gelen Kadınların özgürlük partisinin Kurdistan’da ortaya çıkması bir tesadüf değildir. Bunu kesinlikle çok iyi incelemek ve anlamak gerekir. Kapitalizm uygarlığın en son ve en yaşlı aşaması dedik. Ve uygarlığın ortaya çıkışından bu yana Kürdistan coğrafyasındaki halklarla savaşımı olmuştur. Kürdistan uygarlığa en çok kafa tutmuş, en çok savaşmış bir coğrafyadır. Kürdistan en az uygarlaşmış, en az devletleşmiş bir ülke ve halk gerçekliğidir. Kürdistan ahlaki- politik topluma, demokratik- özgürlükçü ve kadın önderlikli barışçıl topluma en çok ev sahipliği yapmış bu anlamda insanlığı en çok özgürlük ve demokrasi kültürüyle beslemiş bir gerçekliktir. Bu nedenle yine aynı Kürdistan uygarlığın saldırısına en çok maruz kalmış, bu saldırılardan halen de alabildiğine nasiplenen, en çok inkara, imhaya ve asimilasyona uğramış bir ülke gerçekliğidir. En çok düşürülmenin yaşandığı bir ülke, halk ve toplum gerçekliğidir. Bu nedenle de Kürdistan şahsında demokratik toplum ve kapitalizmin panzehiri olan Demokratik Modernite unsurlarının bitirilmek, yok edilmek istenmesi gibi bir gerçeklik vardır. Kürdistan gerçekliğiyle kadın gerçekliği birbirine çok yakın, çok benzer gerçekliklerdir. Her iki gerçeklik de bağrında halkların, toplumların kurtuluşunu taşımaktadır. Her ikisi de en çok düşürülmüşlüğü yaşamaktadır, her ikisi de en düşürülmüşlüğün olduğu yerden en görkemli dirilişi gerçekleştirme potansiyeli taşımaktadır. Kapitalist hegemonyacılığın ve onun babası olan sınıflı- devletli uygarlığın en çok tecavüz ettiği, talan ettiği, katlettiği, inkâra uğrattığı insanlığın şafak vaktine öncülük etmiş Kürdistan ülkesini ve halkını savunma görevini ve bu topraklarda demokratik moderniteyi inşa etme görevlerini üstlenmiş Kürdistanlı özgürleşmek isteyen kadınların partisi olarak ortaya çıkmıştır. PAJK bilinmez ve görünmez kılınmış kadın tarihinin ve insanlık tarihinin Tanrıçalık kültürü ve direnişini, kabile ve etnisite direnişlerini, çok tanrılı ve ya tek tanrılı dinlerin direnişçi- özgürlükçü geleneklerini, köle isyanlarını, köylü isyanlarını, cadı-heretik- simyacı direnişlerini, bilim direnişçilerini, felsefik arayışçılar ve direnişçilerini, ulusal kurtuluş direnişlerini, sosyalist devrim hareketlerini, anarşist direnişçileri ve feminist direnişçileri kendi dayanacağı tarihi değerler ve miraslar olarak görür. Bununla beraber PKK ve PAJK’ın efsanevi direniş tarihini, açığa çıkardığı değerleri esas alır, temel gıdası olarak beller. Kurdistan Kadın Özgürlük Partisi bu anlamda sıradan, kendiliğinden, tesadüfen nedenlerin ortaya çıkardığı bir parti değildir. Çok köklü tarihsel gerekçeleri, çok anlamlı ve bir o kadar önemli toplumsal nedenleri vardır. Bir nevi hiç kılınmış Kadın Ulusu zamansız ve mekânsız (Önderliğimiz kadını ilk ezilen ulus, ilk ezilen sınıf olarak tanımlar) bırakılmıştır. Kapitalist hegemonyacılığın işgal etmediği tek bir mekan kalmamıştır. Kadınların eşitlikçi ve özgür yaşamalarının bir mekân gerektirdiği kuşkusuzdur. “Mekânsız tarih olmaz.” (Abdullah Öcalan, Kapitalist Modernitenin Aşılma Sorunları, syf.72 ) Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi, içinde bulunduğu toplumun var olma ve dirilişini gerçekleştirme mücadelesinde yerini alarak tohum atacağı ve filizleneceği topraklarına yani ilk doğuş mekânına kavuşmuştur. Partimiz PAJK kızgın, acımasız, faşist bir devlet karşısında savaşan Kurdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi içinde adeta yoktan var eden bir Önderlik Gerçekliğinin öncülüğünde direniş saflarında yerini alan bir avuç kadının efsanevi direnişi, azmi, savaşçılığı, cesareti, kararlılığı, emeği ve özgürlük aşkıyla oluşmuş bir değerler bileşkesidir. PAJK, PKK içerisinde ilk örgütlenmelerini başlatmış, ilk mücadele adımlarını PKK’de atmıştır. PKK Önderliğimizin ve yüce şehitlerimizin emsalsiz emekleri ve mücadeleleriyle ortaya çıkmış ve Kurdistan tarihinde Kürt halkının diriliş ve kurtuluş savaşımında öncülük rolünü başarıyla oynamış bir gerçeklik olarak tarihte yerini almıştır. DEVAM EDECEK…