Her sömürgeci, sömürülenin üstüne sessizlikten kara bir örtü atar. Devlet halkın, erkek kadının, patron işçinin üstüne atar kapkara sessizlik örtüsünü. Atar ki gün ışığında görünmesin günahları. Atar ki bir tek kendi sesi doldursun cümle cihanı. İhtiyatlıdır ya, metalden örmüştür örtüsünü.

Altındakiler bir olmadığı sürece atamayacaklardır üzerinden ve bu kara metal örtü altında ezildikçe, karşı koyma güçlerini hepten yitireceklerdir. Ne var ki tarihin seyri hiçbir zaman onların istediği doğrultuda ilerlememiştir. Toplumlar tarihi boyunca sayısız defa örtüyü delen keskin çığlıklar yükselip durmuştur. Ama şimdi sessizliği yırtacak, paramparça edecek olanları gerektiriyordu tarih. Tarih bu defa tam anlamıyla insanlığın özü olan toplumların lehine seyredecekti.

KÜRTLER’İN DİZ ÇÖKMEYEN VE SUSMAYANLARI ÇOKTUR

5 bin yıllık kara gelenek son iki yüzyılda ‘Kürtlerin Ülkesi’ nde daha da katmerli bir hal alarak lâl etmeye doğru götürüyordu. Neyse ki diz çökmeyenleri çoktu Kürtlerin. Sayısız defa onurlu, gururlu halktan, kadından, emekçiden sesini kara örtüyü delen naralar, çığlıklar, zılgıtlar, feryatlar, dualar ve beddualar yükselip durdu. Ne var ki örtü öylesine bir örtüydü ki delmek yetmiyordu. Yırtılmayı gerektiriyordu, parça parça edilmeyi, sökülüp atılmayı. Onun için hep bir ağız olmak gerekti orkestra misali, örgüt gerekliydi, örgütlülük…

PKK, alaca karanlık sessizliği, keskin bir bıçak gibi yardığında, derin nefesler alıp vermişti Kürt Halkı. ‘GÜNEŞ’ ışınlarıyla ısınmış ve aydınlanmışlardı. Sömürgecinin sesi giderek uzaklaşan nahoş bir tını gibiydi şimdi ve günahları ne de apaçık…50 yıldır hiç dinmeyen ışıltılı çığlıkların ve yaşam manifestoları haline gelen sloganların sesi ile zemheri suskunlukların düellosu devam ediyor. Her tarafı yamalı kara örtü artık çok yıpranmış olmasına rağmen halen de buna bir battaniye misali sarınanlar da olageldi hep. Ama bu halkın korkusuz bir Önderi ve on binlerce fedaisi vardı. Onların öncülük ettiği düello muhakkak sömürgeciyi örtüsüyle beraber bu topraklardan söküp atacaktı.

Direnişi Hiç Dinmeyen Çewlîk/Bongilan’da Doğdu

Sessizliği yırtanlar kervanına katılmayı yeğleyenlerden biri olan Gülbahar Seçkin, Kurdistan tarihi boyunca sayısız direniş örnekleri sergileyen Çewlîk’in Bongilan (Solhan) ilçesinde yurtsever ve muhafazakâr bir ailede açtı gözlerini dünyaya. Büyüdüğü çevrede çoğunlukla faşistlerin, ailesinde ise yurtseverlik duygularının hâkim olması küçük yaşlarda derin çelişkiler içerisine sürükledi onu. Etrafında hep üste çıkmak isteyen sesler vardı; faşistlerin sesi, erkeklerin sesi, patronun sesi…Bir kadın ve bir Kürt kimliğiyle ses etmek istediği her defasında bunlarla karşı karşıya geldi Gülbahar.

Her Kürt kadını 2-0 yenik başlar yaşama. Onlar tarih boyu hem ezilen ilk sınıfın hem de asırlar boyu sömürülen bir halkın kimliğini bir arada taşımaktAdir. Bu kimliği taşıyan Gülbahar için de yaşam kolay olmayacaktı. Gözlerini açtığı bu cihan acımasız gerçekliklerle dolmuştu. Ataerkil zihniyet ekseninde işleyen bir yönetim sistemi ve kültürünü devlete dayatarak kadın üzerinde sınırsız tahakküm hakkını kendinde gören aile olgusu. Çocukluk yaşlarından itibaren kalbini sıkıştıran nedenleri, o ta en derin zerreciğindeki hazmedemediği şeyin ne olduğunu gittikçe çözümlüyor ve çare arayışına giriyordu.

“Mevcut Sessizliğe Ses Olmaya Geldim”

Sistem içerisinde 12 yıl boyunca okuduğu okullarda sorduğu hiçbir soruya doğru cevaplar alamayan Gülbahar kafasındaki asıl can alıcı çelişkilere cevap bulmak için büyük arayışlar içerisine girer. Kürt Özgürlük Mücadelesi’ne, legal alanlarında bir katılım göstererek ilk adımını atar. Burada belli bir düzeyde bilinç edinen Gülbahar’ın zihni günden güne aydınlanır. 2008 yılında bir abisinin PKK saflarına katılmasıyla beraber arayışlarının yönü daha çok PKK ve Rêber Apo tarafına evrilir. Kurdistan’a özgürlük getirebilmek için kendini amansız feda edenlerin verdiği muazzam savaşın bazı kesimler tarafından görmezden gelinmesi onda büyük öfkeye dönüşür. O kesim ki kara sessizlik örtüsüne sıkı sıkı sarılanlar, onlar ki ezilmeyi kendi seslerini duyurmaya yeğleyenler ve onlar hep başkalarının ağzıyla konuşanlar. Onlar acaba bilmezler mi ki susmak suça ortak olmaktır? Gülbahar hakikatlerin farkına vardıkça daha da yerinde duramaz oluyordu. Zalimin zulmünden çok, susanların sessizliğinden usanıyordu. O asla bu kara örtünün altına girmeyecekti. İşte bu “sessizliğe ses olmaya geldim” diyen Gülbahar 2016 yılında bilinçli ve kararlı bir şekilde PKK saflarına doğru yol alır.

Gülbahar dağlara gelişiyle beraber kendine anadili olan Zazakî bir isim takar. Adir, Adir Azad. Kendi kendine isim bulmak da özgürlüğün bir nişanesidir. Seni tanımlayacak olan sensindir çünkü ve kader denilen şeyi kendi eline alacak olan da. Adir Azad, Sessizliği yırtanlar kervanında yerini alarak halka öncülük misyonunu fedai bir şekilde üstlenir. Parti saflarında gördüğü eğitimlerden müthiş heyecan duyan Adir Arkadaş’ın göz parıltısı bir başka ışıldamaya başlar. Özellikle de Rêber Apo felsefesinde kadına biçilen değer ona tarifi zor duygular yaşatır. İnsanın özüne, sözüne, kararına değer biçen PKK ideolojisi bir de kadın özgülünde ele alınınca inanılmaz çekici bir ortam oluşturur. Binyıllarca karanlıkta kalan kadının kölelik tarihinin aydınlatılıp çözüldüğü ve ilmek ilmek kadının özgürlük tarihinin örüldüğü PAJK çizgisi, coşkun duygu ve düşünce sahibi olan Adir Arkadaş için muazzam bir armağandır.

“YJA Star Kotası İçerisinde Kendini Bulmak Tam Anlamıyla Özgürlüktür”

90’lı yıllardan beri yaşadığı çevreden PKK saflarına katılan ilk kadın olma gururunu yaşayan Adir Arkadaş hem yakın çevresindeki hem de dünya nezdindeki tüm kadınlara öncülük etme iddiasındadir. PAJK çizgisinde sergilenen özgür kadın duruşuna büyük bir aşkla bağlanan Adir Arkadaş en derin zerreciğinin hazmedemediği gerçekliğin ne olduğunu açığa çıkarmıştır. Binyıllarca katmerleşerek sürüp gelen, eril zihniyetin kadına ve faşist T.C. hükümetinin Kürt’e dayattığı onursuzca bir köleliktir hazmedemediği. PKK eğitiminde Rêber Apo felsefesi ışığında aydınlaşmış kadın tarihi dersinde, varoluşundan beri yaşadığı asıl çelişkilerin cevabını bulan Adir Arkadaş büyük bir ferahlama yaşar. 2-0 yenik başladığı yaşamın seyrini kendi lehine çevirebileceği sahada kendini bulmak her Kürt kadını için muhakkak ki en değerli yerdir. Her daim derin duygu ve düşüncelerle yaşama yaklaşan Gülbahar Arkadaş bir konuşmasında sistem içerisinde verdiği mücadelenin tam anlamını bulamadığını fakat şimdi burada yürüteceği mücadelenin kesinlikle en anlamlı mücadele olduğunu belirtir. “YJA Star kotası içerisinde kendini bulmak gerçek anlamda özgürlüktür” ifadesinin sahibi Adir Arkadaş son nefesine kadar da Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin amansız bir savaşçısı olmayı sürdürür.

4 Eylül 2017 yılında yapılan düşman saldırısında fedaice bir duruşla ölümsüzlüğe adım atan Adir Arkadaş ardında güzellik ve aşkla örülen özgürlük ilkelerine bağlı kadın duruşunun fotoğraflarını bıraktı. Eline aldığı silahı 5 bin yıllık devlet ve erkek terörüne karşı açtığı savaşın ültimatomuydu. İnandığı davanın hem zihni hem de askeri mücadelesini üstün bir düzeyde verebilen Adir Arkadaş, kısa gerilla yaşamına uzun destanlar yazdı. O, sessizliğe ses olmaya ant içen kadın, Özgür Kadınlar Birliğinde yer alan bir Kürt kadını olarak öncülük vasıflarını kendi şahsında somutluğa kavuşturdu. Şimdi sömürgeciliğe karşı yükselen her ses, Adir’ın sesinden yansımalar barındırıyor. Ve inanıyoruz ki bu ses her gün daha gür, daha ahenkli çıkacak…

 

                                                                                   Mücadele Arkadaşları